Aşağıda konuyla ilgili en iyi bilgiler ve bilgiler yer almaktadır batı cephesinde yapılan savaşlar ve sonuçları Ekibin nuthuy.com kendisi tarafından derlenmiş ve sentezlenmiştir gibi diğer ilgili konularla birlikte: Batı Cephesi Komutanı, Kurtuluş Savaşı Cepheleri, Batı Cephesi özet, Kurtuluş Savaşı kahramanları, Güney Cephesi, Güney cephesinde kimlerle savaştık, Güney Cephesi kahramanları, Düzenli ordu ilk başarısını hangi cephede elde etti komutanı kimdir.
Anahtar kelime için resim: batı cephesinde yapılan savaşlar ve sonuçları
Hakkında en popüler makaleler batı cephesinde yapılan savaşlar ve sonuçları
Batı Cephesinde Yapılan Savaşlar ve Sonuçları – Mükemmel
Yazar: www.sosyalbilgiler.org
Değerlendirmek 4 ⭐ (39762 Derecelendirmeler)
En Çok Oy Alan: 4 ⭐
En düşük puan: 2 ⭐
Özet: Hakkında makaleler Batı Cephesinde Yapılan Savaşlar ve Sonuçları – Mükemmel Batı Cephesinde Yapılan Savaşlar ve Sonuçları – Mükemmel · 1.2.1 Londra Konferansı (21Şubat–12 Mart 1921) · 1.2.2 Afganistan ile Dostluk Antlaşması · 1.2.3 Moskova …
Arama sonuçlarını eşleştirin: Etiketbatı cephesi savaşları Batı Cephesinde Yapılan Savaşları kurtuluş savaşı savaşları kurtuluş savaşında batı cephesi
Kurtuluş Savaşı Batı Cephesi Savaşları ve Sonuçları – NKFU
Yazar: www.nkfu.com
Değerlendirmek 4 ⭐ (38101 Derecelendirmeler)
En Çok Oy Alan: 4 ⭐
En düşük puan: 2 ⭐
Özet: Hakkında makaleler Kurtuluş Savaşı Batı Cephesi Savaşları ve Sonuçları – NKFU Sonuçları: · 1. Yunan ordularının saldırı gücü kırılmış, savunma yapmak zorunda bırakılmıştır. · 2. Düşman II.Viyana bozgunundan beri ilk defa geri püskürtülür.
Arama sonuçlarını eşleştirin: * Batı cephesi komutanlığına İsmet Paşa getirildi. Batı cephesinin Güney kesimlerine de Rafet Paşa görevlendirildi. Bu iki cephe doğrudan Genelkurmay başkanlığına bağlandı.
Batı Cephesi Savaşları ve Sonuçları – Tarih Portalı
Yazar: tarihportali.net
Değerlendirmek 4 ⭐ (26787 Derecelendirmeler)
En Çok Oy Alan: 4 ⭐
En düşük puan: 2 ⭐
Özet: Hakkında makaleler Batı Cephesi Savaşları ve Sonuçları – Tarih Portalı Bu savaşlardan sadece son savaş taarruz, diğerleri savunma savaşımızdır. Batı Cephesinde Yapılan Savaşlar. Aşağıda bir …
Arama sonuçlarını eşleştirin: EtiketlerBatı Cephesi Savaşları batı cephesinde kimle savaştık Batı Cephesinin Açılma Nedenleri
Özet: Hakkında makaleler Batı Cephesinde Yapılan Savaşlar – Sorubak Blog Savaşlar ve Sonuçları. I. İnönü Savaşı: KAZANDIK ! II. İnönü Savaşı : KAZANDIK ! Kütahya – Eskişehir Savaşı: Kaybettik.
Arama sonuçlarını eşleştirin: Albay İsmet Bey komutasındaki düzenli ordu birlikleri Batı Cephesi’ndeki ilk başarıla-rını İnönü Savaşlarında ( I. İnönü ve II. İnönü)
Batı cephesinde yapılan savaşlar – Edificio Cervantes
Yazar: edificiocervantes.es
Değerlendirmek 4 ⭐ (27038 Derecelendirmeler)
En Çok Oy Alan: 4 ⭐
En düşük puan: 2 ⭐
Özet: Hakkında makaleler Batı cephesinde yapılan savaşlar – Edificio Cervantes Kurtuluş Savaşı Batı Cephesi Savaşları ve Sonuçları Batı Cephesi Batı … Batı cephesinde yapılan savaşlar Hava yollarında bilet ve bagaj …
Arama sonuçlarını eşleştirin:
Cloudflare Ray ID: 7070e14c2815484c
•
Your IP: 103.116.106.97
•
Performance & security by Cloudflare
Batı cephesinde yapılan savaşlar – Edificio Cervantes
Yazar: edificiocervantes.es
Değerlendirmek 4 ⭐ (26614 Derecelendirmeler)
En Çok Oy Alan: 4 ⭐
En düşük puan: 2 ⭐
Özet: Hakkında makaleler Batı cephesinde yapılan savaşlar – Edificio Cervantes Batı Cephesinde Yapılan Savaşlar ve Sonuçları Dumlupınar şehitliği Yörük … bati cephesinde yapilan savaslar ve sonuclari – Mynet Cevaplar …
Arama sonuçlarını eşleştirin:
Cloudflare Ray ID: 7070e1531b828833
•
Your IP: 103.116.106.97
•
Performance & security by Cloudflare
Batı Cephesinde Yapılan Savaşlar ve Sonuçları – Sosyal Bilgiler
Yazar: www.sosyalbilgiler.org
Değerlendirmek 3 ⭐ (18701 Derecelendirmeler)
En Çok Oy Alan: 3 ⭐
En düşük puan: 1 ⭐
Özet: Hakkında makaleler Batı Cephesinde Yapılan Savaşlar ve Sonuçları – Sosyal Bilgiler BATI CEPHESİ’NDE SAVAŞ. Kurtuluş Savaşı sırasında milletimizin mücadele ettiği işgal güçlerinden biri de Yunanlar idi. Yunanlar 15 Mayıs 1919’da İzmir’e …
Arama sonuçlarını eşleştirin: İzmir’in işgaline karşı ilk tepki gazeteci Hasan Tahsin’den geldi. İzmir’de yayımlanan Hukukubeşer Gazetesi’nin başyazarı Hasan Tahsin 15 Mayıs 1919 sabahı İzmir rıhtımına çıkan Yunan askerlerine ilk kurşunu atarak Millî Mücadele’nin sembol isimlerinden biri oldu. Hasan Tahsin çıkan çatışmada şehit …
Özet: Hakkında makaleler Batı cephesindeki savaşlar batı cephesinde yapılan savaşlar i. halkın tbmm’ ye ve düzenli orduya olan … yaparken türkler saldırı. bati cephesinde yapilan savaslar ve sonuclari …
Arama sonuçlarını eşleştirin: 6 batı cephesindeki savaşlar 11 ekim 1922’ de mudanya ateşkes antlaşması’ nın imzalanmasıyla sona ermiştir. 9 kasım 1920’ de batı cephesi ikiye ayrılarak batı kesimi komutanlığına ismet bey ( paşa) ve güney kesimi komutanlığına refet paşa. · bu cephede savaşlar 15 mayıs 1919′ yunanlıların izmir’ …
Özet: Hakkında makaleler Kurtuluş Savaşı Batı Cephesi Muharebeleri – Sabah Bu nedenle, bu cephe istikbalimiz için oldukça büyük bir öneme sahiptir. KURTULUŞ SAVAŞI BATI CEPHESİ’NDE KİMLERLE SAVAŞTIK? Kurtuluş Savaşı …
Arama sonuçlarını eşleştirin: Batı cephesi ise 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edilmesi ile başlamıştır. Batı cephesinde de Yunanlılara karşı Kuva-i Milliye birlikleri ve düzenli ordu el ele çalışarak büyük bir zafer elde etmiştir. Yani Batı Cephesinde, Yunanlılara karşı savaşılmıştır.
kurtuluş savaşı (askerî ve siyasî zaferler) – Atatürk Araştırma …
Yazar: www.atam.gov.tr
Değerlendirmek 3 ⭐ (16867 Derecelendirmeler)
En Çok Oy Alan: 3 ⭐
En düşük puan: 1 ⭐
Özet: Hakkında makaleler kurtuluş savaşı (askerî ve siyasî zaferler) – Atatürk Araştırma … İnönü Meydan Savaşı’nda Batı Cephesi kıt’alarının üstün komutanız altında … Afyon*, kesin sonucu teminde çok hesaplı ve belki bu itibarla daha büyük …
Arama sonuçlarını eşleştirin: Lozan Konferansı
Ölmüş zannolunan millet, yok olmuş zannolunan bu memleket, yeniden bütün yaşama yeteneğini gösterebilecek bir durum alıyor. Bütün kadınlarıyla, erkekleriyle, ihtiyarlarıyla el ele vererek kendisinin dünyada var olduğunu, bir kere …
Özet: Hakkında makaleler Batı cephesinde kimlerle savaştık 7- kurtuluş savaşının en önemli cephesi hangisidir? yunan kuvvetleri 24 mart … batı cephesinde yapılan savaşlar ve sonuçları memleketlerinin kurtuluşu …
Arama sonuçlarını eşleştirin: son düzenleyen nötrino; 8 ocak 17: 35 sebep: mesaj düzeni! kurtuluş savaşı’ nda, doğu cephesinde ermeniler ile; güney cephesinde fransızlar ve ermeniler ile; batı cephesinde ise yunanlılar ile savaşılmıştır. batı cephesinde : yunanistan ve yunanlıları destekleyen ingilizler ile. 6- batı cephesin…
batı cephesinde yapılan savaşlar sırasıyla – ❤️ bilgi90
Yazar: bilgi90.com
Değerlendirmek 3 ⭐ (14525 Derecelendirmeler)
En Çok Oy Alan: 3 ⭐
En düşük puan: 1 ⭐
Özet: Hakkında makaleler batı cephesinde yapılan savaşlar sırasıyla – ❤️ bilgi90 bati cephesinde yapilan savaslar ve sonuclari. Batı Cephesinde Yapılan Savaşlar ve Sonuçları. Batı Cephesinde Yapılan Savaşlar ve Sonuçları …
Arama sonuçlarını eşleştirin: * Kuvayı milliye nedir? Ortaya çıkışını sağlayan etkenler nelerdir? Batı Cephesinde Yapılan Savaşlar ve Sonuçları
Memleketlerinin kurtuluşu için silahlı mücadeleye girişen gönüllü-vatansever insanlardan oluşan birliklerdir.
Ortaya çıkışı işgaller karşısında İstanbul hükümetinin sessiz kalması ve Tür…
Çoklu okuma içeriği batı cephesinde yapılan savaşlar ve sonuçları
batı Cephesi
Türk Kurtuluş Savaşı
Tarih: 15 Mayıs 1919 – 11 Ekim 1922
Türkiye’ye karşı kesin zafer [8]
Yunanistan’da 11 Eylül 1922 Devrimi
Mudanya ve Lozan Antlaşması’nın imzalanması
Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi
Batı Anadolu yeniden Türklerin eline geçti.
taraf
Türk Milli Hareketi
İçerir:
Ankara Hükümeti (1920’den sonra)
Kuva-yi Milliye (1920’ye kadar)
Kuvâ-yi Seyyâre (1920 yılına kadar)
Mali destek: Rus SFSR [1] İtalya [2] [3] [4] Fransa (1921’den sonra) [5]
Yunan
Küçük Asya Ordusu
Ermeni Lejyonu [6]
Destek: Birleşik Krallık (Kasım 1920’ye kadar) [7]
Komuta ve liderlik
Mustafa Kemal Paşa Fevzi Paşa Çerkez Ethem İsmet Paşa Yakub evki Paşa Ali İhsan Paşa Nureddin Paşa Fahreddin Paşa Refet Paşa
Konstantin I. Eleftherios Venizelos Leonidas Paraskevopoulos Anastasios Papulas Yeoryos Hacıanestis Nikolaos Trikupis (tutsak)
Kuvvet
19 Mayıs 1919: ~35.000 savaşçı [9] [Not 1] 1922: 18 piyade tümeni, 5 süvari ve 3 bağımsız alay = [10] [11] [Not 2] 208.000 asker [10] 100.352 tüfek [Not 3] 2.025 hafif makineli tüfek ve 839 ağır makineli tüfek 323 top 5.282 kılıç 198 kamyon [Not 4] [11] 67.974 [Not 5] [11] 33 araba ve ambulans10 uçak [Not 6]
Aralık 1919: 80.000 asker [12] Eylül 1920: 107.500 asker [12] 1922: 12 piyade tümeni, 1 süvari tümeni ve 9 bağımsız alay = [10] [11] [ Not 7] 225.000 [10] -250.000 [13] asker90 .000 tüfek [11] 3.139 hafif makineli tüfek ve 1.280 ağır makineli tüfek 418 top 1.300 ila 4.036 kamyon [11] 63.721 [11] 1.776 araba ve ambulans [11] 50 uçak [Not 8]
Yaralılar
Ordu: 9.121 ölü [14] [Not 9] 15.965 kayıp 33.685 yaralı [14] [Not 10] 48.000 kaçak [15] [16] 7.000-22.000 esir [17] [18] [Not 11] Toplam zayiat: ~ 113.771
19.362 ölü 18.095 kayıp 48.880 yaralı, 4.878 savaşta ölü ~ 10.000 mahkum [19] [20] Toplam kayıp: ~ 135.973
640.000 Müslüman sivil Yunan ordusu ve Yunan isyancılar tarafından öldürüldü. [21] [22] 860.000 Müslüman sığındı. [23] 30.000’den fazla bina ve 250’den fazla köy Yunan ordusu ve Yunan isyancılar tarafından yakıldı. [24] [25] [26]
264.000 Yunan sivil, Türk askerleri ve paralı askerleri tarafından öldürüldü. [27]
gtd kurtuluş savaşı
Trakya ve İstanbul Boğazı’nın işgali
Şehzadebaşı Baskını
Trakya’nın İşgali
Çanakkale Krizi
İstanbul’un kurtuluşu
Batı Cephesi İzmir’i işgal etti
Urla
malgaç
Bergama
Erbeyli
Erik
Tellide’de
Entellektüellik
Akbaş
Yaz Taarruzu (1920)
Gediz
1. nönü
2. nönü
Kütahya-Eskişehir
Sakarya
büyük saldırı
Dumlupınar
Balıkesir
izmir
Oltu. Doğu Cephesi
Sarıkamış
Kars
Gümrü
Güney Yakası Antep
Çukurova
karbonhidrat boğazı
Karabucak
Kozan
Kovanba
Maraş
Urfa
Ali Galip ön içerde arıza yaptı
Kuva-yi İnzibatiye
Anzavur
hart
Düzce
Aynacıoğulları
geyve
Çerkez Ethemi
Çopur Musa
Demirci Mehmet Efe
Ulusal Kabile
Yozgat
Konya
Koçgiri
İntikam Alayı
Pontus
El Cezire I Cephesi. Süleymaniye. Saldırı
Taşlıca Savaşı
II. Süleymaniye’nin saldırısı
Telafer. ayaklanma
Revanduz. ayaklanma
Babaflower Boğazı Savaşı
III. Süleymaniye’nin saldırısı
Derbent Savaşı
Diğer Samsun bombardımanları
batı Cephesi(batı Cephesi),Türk-Yunan CephesiveyaTürk-Yunan Savaşı(Yunan: ασιατική εκστρατεία / Yabancı Mikrasiatiki; anlamı: “Küçük Asya’ya Sefer”, Μικρασιατική καταστροφή / Mikrasiatiki felaketi; Anlam: “Küçük Asya felaketi”, Μικρασιατική περιπέτεια / Mikrasiatiki peripeteia; kelimenin tam anlamıyla: “Küçük Asya’da Macera”),Helenik senin ordun15 Mayıs 1919’daizmir9 Eylül 1922’de aynı şehrin gelişiyle başladı.TürkiyearasındaHükümet Parlamentosu ordusavaş ya da tarafından geri alınmasıyla sona erdiTürk Kurtuluş SavaşıCephelerden birine verilen isim. Aynı zamanda, askeri tarih açısından, savaştabatı anadoluAdı, 25 Haziran 1920’de kurulan ve 1923’te Yunan ordusunun genel taarruzuna karşı kaldırılan askeri birliklerden birine verildi.
İngilizler, özellikle İngiltere Başbakanı, Yunanistan’ın İzmir’ini işgal ettiDavid Lloyd Georgeİngiliz kabinesinde işgale karşı protestoLord Curzon,Arthur Balfour,Winston Churchillve son zamanlarda Edwin Montagu gibi bakanların itirazlarına rağmenbirinci Dünya Savaşıİtalyanların bölgeyi işgal etmesini önlemek için vaat edilen toprakların Yunanlılarından sonra mağlup olan Osmanlı İmparatorluğu’nda geçmektedir. İşgal, Yunan kuvvetleri tarafından 15 Mayıs 1919’da yapıldı.İzmir’eGiriş ile başlar. İşgal güçleri Anadolu’da ve işgal altındaki Manisa, Balıkesir, Aydın, Kütahya, Bursa ve Eskişehir illerinde ilerlemiş; bu süreçteUrla,malgaç,Bergama,Erbeyli,Erik,Tellide’deveEntellektüellik’içindeKuva-yi MilliyeOrdunun direnişi Yunanlılara ağır kayıplar verdirdi. Bu direnişler esas olarak Yunan askerlerinin sert tepki vermesine neden oldu ve sonuç olarakMenemen Katliamıkatliamlar yaşandı. 1920 sonunda Yunanistan Kralıİskenderbir maymun ısırığından öldü ve Yunanistan’daki Venizelos hükümeti düştü. yaşlı kralI. Konstantintahta döndüğündeMüttefikYunanlılara verdikleri desteği kestiler ve ambargo koydular. Böylece Anadolu faaliyetinde yalnız kalan ve Akit Tarafın desteğini kaybeden Yunanistan’da hükümet değişikliği sırasında,Gediz Savaşlarısonrasındadüzenli ordukurulmuş. Yunan kralı Konstantin’in emriyle bir seferi saldırısıİnönü’nün İlk Savaşıde durdu. Bu arada İtalya ve Fransakralın eski düşmanıdönüşü için 24 Ocak 1921’de Paris Konferansı’nda.SevrTürkiye’nin revize edilmesini ve Türkiye lehine yeniden düzenlenmesini talep ettiler. Bu talepler doğrultusunda toplanan 21 Şubat 1921 Londra Konferansı’nda İtalya ve Fransa, Yunanlılara, Yunanlılara karşı Türkleri yani Ankara’yı desteklediklerini açıkladığında İzmir’e asla boyun eğmeyeceklerini söyleyen Yunanlılar sorun, kararlarını verdiler. saldırın ve saldırmaya devam edin.ikinci nönü muharebesiYunan ilerlemesi engellendi, ancak Türkler Temmuz ayında yenildi.Kütahya-Eskişehir MuharebesiYenilginin sonucunda Yunan ordusu bir kez daha ilerlemeye başladı.Sakarya’da Meydan SavaşıYunan ilerleyişi ikinci ve son kez durduruldu. Ağustos 1922’de Türkler tarafındanbüyük saldırıfırlatma ve saldırıdaDumlupınar Muharebesiileİzmir’i özgürleştirmekvebundan sonra yangınsavaşın sonu.
Savaş sonucunda Batı Anadolu işgal edilmiş veDoğu TrakyaTürklerin eline düştüMudanyaveLozan AntlaşmasıYeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenliğinin tanınması,11 Eylül 1922 Devrimive Türkiye ile Yunanistan arasında.nüfus mübadelesiyapıldığı. Savaş sırasında her iki tarafın etnik temizlik ve katliamları, 640.000 Türk ve 264.000 Rum olmak üzere yüz binlerce sivilin ölümüyle sonuçlandı; Ayrıca Rumların yıkılmasıyla 250’den fazla köy yakıldı ve 860.000 Türk mülteci oldu.
1. Arkaplan
2 savaş
2.1 savaşın başlangıcı
2.2 Batı Cephesinin Temelleri
2.3 Sevr’e Doğru
2.3.1 İstanbul’un işgali ve başkentin Anadolu’ya devri meselesi
2.3.2 Londra Konferansı 1920
2.3.3 Yunan Cephesindeki Gelişmeler
2.3.4 Sevr’in Dış Etkileri
2.4 Yunanistan İhlallerinin Özeti
2.5 Genç Kralın Ölümü ve Konstantin’in Dönüşü
2.6 Düzenli bir ordunun oluşumu
2.7 İnönü Savaşları
2.7.1 Birinci Nönü Muharebesi
2.7.1.1 Sonuç
2.7.2 Londra Konferansı
2.7.3 İkinci İnönü Savaşı
2.8 Kütahya-Eskişehir Savaşı
2.8.1 Önce Ulusal Meclis milletvekillerini aday gösterin
2.9 Sakarya Savaşı
2.10 Afyon Saldırısı / Güzelim Dağı Savaşı
2.11 İstanbul’un Yunan işgali
2.12 Büyük Saldırı
birinci Dünya SavaşıDöneminde İngiliz politikasına yön veren en önemli kişi olan Birleşik Krallık BaşbakanıDavid Lloyd Georgeolmak. Lloyd George, Birleşik Krallık siyasetinde büyük bir yazar ve hayırseverdir.Türkiye’nin Düşmanlarıisminde[28][29]
“Türkler neredeyse İngiltere’yi savaşı kaybetmeye zorladı. Onlara güvenemeyiz. Türkler düşmüş bir millettir. Yunanlılar ise bizim dostumuz ve yükselen bir millettir. Doğu Akdeniz’in en önemli adalarını ellerinde tutacaklar. Adalar, İngiltere’nin Süveyş Kanalı üzerinden Hindistan, Uzak Doğu ve Avustralya ile yapacağı bağlantılara paralel uzanıyor. Genişlemeleri sırasında Yunanlıların sadık dostları olsaydık, Akdeniz’de imparatorluk yerine haberleşme ve deniz taşımacılığının korunmasının garantörlerinden biri olurlardı. Büyük Britanya. »
(David Lloyd George)
1912’den beri yakın arkadaşı olan Yunanistan Başbakanı Lloyd GeorgeElefterios Venizelos”O harika bir adam, çok harika bir adam, Venizelos çalıştığı sürece Yunanistan emin ellerde olacak” dedi.[29]
1912-13Balkan Savaşıitibarendaha güçlü bir YunanistanBalkanlar’da önemli bir güç haline geldi.[30]Venizelos, Yunanistan’ı daha da güçlendirmek için I. Dünya Savaşı’nda İngilizlerin yanında yer almak gerektiğine inanıyordu. Bu nedenle 1914’te önemli İngiliz yetkililerle bir dizi temaslarda bulundu. Ancak Yunanistan Başbakanı Venizelos’un güvencelerine rağmen, Yunanistan KralıI. Konstantinİngilizlerin yanında savaşa katılmayı reddetti.[otuz birinci]Almanya’da askeri eğitim alan Kral Konstantin, aynı zamanda Almanya İmparatoru’ydu.II. WilhelmSophia’nın kız kardeşiyle evliydi ve Almanlarla yakın ilişkileri vardı. Ancak, bir Alman savaşı durumunda, Almanların Osmanlılarla ittifak halinde Yunanistan’a verdiği sözler sınırlıydı. Aynı zamanda Yunanistan, İngiliz ve Fransız donanmalarına karşı savunmasızdı. Bu nedenlerle Konstantin ve yandaşları, Venizelos ve yandaşlarından farklı olarak “pozitif tarafsızlık” dedikleri bir politika izlediler.[32]
Özellikle 1915’te.ankara muharebeleriYunanistan ‘daMüttefikSavaşa katılması için üzerinde büyük bir baskı vardı. Konstantin’in bu teklifleri reddetmesi İngilizleri çileden çıkarırken, Alman İmparatoru tarafından memnuniyetle karşılandı.[33]Venizelos ile Konstantin arasındaki anlaşmazlıklar devam etti ve Yunanistan’da ciddi bir iç krize neden oldu.Ulusal LigBu, Konstantin olarak bilinen, tarafsızlığına rağmen Yunanistan’ın gerekirse topraklarını hem Bulgarlara hem de Türklere karşı savunacağını ilan eden döneme yol açtı. Bulgarlardan VenizelosKonfederasyon DevletleriHiziplerin savaşına katılmasına dayanarak, Yunanistan’ın Bulgarlara karşı konuşlandırılacağı konusunda İngiltere ve Fransa’yı bilgilendirdi ve İtilaf’a 150.000 asker gönderdi.SelanikOna göndermeyi düşündü.[29][34]Bunun üzerine Konstantin, Venizelos’u derhal saraya çağırarak onu vezir olarak görevden aldı ve yerine geçti.Dimitrios Gunariskendi hükümetini kurar. Daha sonra Alman kralına endişelenmemesi gerektiğini ve “Venizelos’un mutabık kalındığı gibi istifa ettiğini” telgrafla bildirdi.[35]Bu arada, İtilaf Devletleri Yunan hükümetini görmezden gelerek Selanik’i işgal etti veEgeKonstantin’in toprak tekliflerini ve vaatlerini ısrarla reddetmesi, Katılımcı’nın şiddetli ısrarına rağmen tarafsızlığını sürdürmekte ısrar etmesi, Atina’daki Fransız ve İngiliz birlikleri ile Yunan askeri birlikleri arasında bir dizi çatışmayı tetikledi.[36]
Bu olaylar, Kral Konstantin ile Tanrı Lord arasındaki son sürtüşmeye yol açtı ve Yunanistan’ın bir deniz ablukası ile sonuçlandı.[37]İngilizler için I. Konstantin artık “Alman Kralı II. Wilhelm’den sonra Avrupa’nın en nefret edilen adamıydı”.[38]İtilaf, Yunanistan’ı savaşa zorlamaya da çalıştı. Yunan limanlarını ablukaya aldılar, ticarete el koydular, iletişimi kontrol ettiler ve Yunan topraklarını işgal ettiler. Uyguladıkları ambargolarla Yunan halkı arasında açlığa ve açlığa neden oldular.[39]
İngilizler, Konstantin’i kademeli olarak devirmek için, destekledikleri Venizelos’a, Ekim 1916’da Selanik’te “Ulusal Savunma Hükümeti” veya “Selanik Devleti” olarak bilinen ikinci bir hükümet kurdurdu. Böylece Yunanistan’da iki farklı hükümet ortaya çıktı. Atina ve Selanik. Hem idari birimlerin hem de yandaşlarının mücadelesinin ardından ülke içinde zaman zaman çatışmalar yaşandı. Bu gelişmelerin ardından Fransız ordusu, İngiltere Başbakanı Lloyd George’un da desteğiyle Konstantin’in tahttan çekilmesini ve ablukayı kaldırmak için Yunanistan’ı terk etmesini istedi. Fransız donanması, isteklerini yerine getirmek için Atina kraliyet sarayını bile bombaladı. Bu dönemde Osmanlı hükümeti, Almanlarla birlikteYunanlıların Ayvalk’tan SürgünüBu, Konstantin’in itibarını zedeledi ve durumunu daha da zorlaştırdı.[40]Sonunda, Kral Konstantin İsviçre’de sürgüne gitti ve ülkesini terk etti. Buradaİskendertahta çıktı ve Venizelos Atina’ya gitti ve 27 Haziran 1917’de başbakan olarak döndü. Böylece İngiliz yanlısı fraksiyonun iktidara gelmesiyle Yunanistan üzerindeki abluka kaldırıldı ve Yunanistan büyük güçlere savaş ilan etti. 1917 yılında İttifak Devletleri ve Müttefiklerin yanında savaşa katıldı.[41]
Kasım 1918’de I. Dünya Savaşı sona erdiğinde Venizelos, Büyük Britanya’nın önünde hareket etmiş ve planlarını Kasım 1918’de Lloyd George’a yazdığı bir mektupla meclis huzurunda Anadolu’ya duyurmuştur. teklif başlar. Venizelos’un Lloyd George’a önerileri: Kuzeydoğu Anadolu’da bir Ermeni Devleti’nin kurulması, İzmir ve çevresinin Yunanistan’a verilmesi, Batı Anadolu’daki Müslümanların Anadolu, İstanbul ve bölge boğazındaki Rumlarla mübadelesi,Paris Barış Konferansı25 Ocak 1919’da yapılan toplantıda kurulmasına karar verildi.Milletler FederasyonuYönetimine emanet.[42]
Yunanistan taleplerini İngiliz desteğiyle yerine getirirse, İngiliz rehberliğini kabul etmek zorunda kalacak. Başka bir deyişle, Türkler Yunan kara gücünün egemenliğine girebilseydi, İngilizler de İngiliz deniz gücüyle Yunanistan’a hükmedebilirdi. Yani İngiltere hükümeti, büyük bir masraf yokYanındaveOrta DoğuSavaş hedeflerine ulaşma fırsatına sahip olacak. Ayrıca buHellespontAyrıca Rusya’nın gelecekteki Rus tehditlerine kapalı kalmasını da sağlayacaktır. Ancak, David Lloyd George’un Yunan yanlısı bir politika talebi, kabinedeki muhafazakar bakanların direnişi ve muhalefetiyle karşılandı. Liberaller İngiliz siyasetinde Türk karşıtı olmalarına rağmen, İmparatorluğun güvenliği nedeniyle Almanya ve Rusya’nın yayılmacı politikası nedeniyle Muhafazakarlar ve ordu mensupları Türklere karşı daha yumuşak davrandılar. Özellikle Britanya İmparatorluğuOrta DoğuuzmanLord CurzonOcak 1919’da İngiliz Dışişleri Bakanı’nın atanması süreci farklılaştırdı.birinci Dünya SavaşıCurzon, kabinedeki İngiliz savaş politikasını yöneten beş isimden biri.Birleşik KrallıkLiberal başbakan Lloyd George’un koalisyon hükümetindeki politikalarını eleştiren Muhafazakarlardan Curzon, tıpkı kabinedeki Arthur Balfour ve Edwin Montagu gibi İzmir’in işgaline karşı çıktı. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya, Avusturya, Macaristan, Çekoslovakya, Polonya ve Finlandiya’da İngilizlere ve İthalatçılara karşı herhangi bir düşmanlıktan kaçınmak için cumhuriyetler ilan edildi. Araplara da özerklik ve bağımsızlık verildi. Curzon’a göre bu politika Türkiye’de de uygulanmalıdır.[43]Anadolu 11. yüzyıldan beri Türklere ev sahipliği yapmıştır ve gelecekte parçalanmadan bir Türk devleti içinde kalmalıydı. Anadolu; Yunanlıların, İtalyanların veya Fransızların yararına bölünmemelidir. Ona göre; Türklerin İstanbul’dan sürülmesi “savaştaki yenilgilerinin nihai kanıtı olarak kaçınılmaz ve arzu edilir” iken, Türklerin mülteci olacağı ve pratikte Türk monarşisiyle hiçbir bağlarının kalmadığı açıktır. “barbarca kolaylık”. Çılgınlığa dönüşebilecek bir “ruh hali krizi” kıvılcım çıkaracağından endişe ediyor. Anadolu’nun parçalanması, krallığın ve hilafetin kaldırılmasına ve İstanbul’un Türklerden alınmasına bir şey eklememeliydi. ÖnceHindistan Genel ValisiCurzon, Hindistan’daki 70.000.000 Müslüman ve Afganistan, Mısır ve Arabistan’daki diğer Müslümanlar hakkında endişe duyuyor.[44][45][kırk altı]
Öte yandan 900 yıldır Hristiyan kilisesi olmuş ancak1453yılında camiye çevrildiAya Sofyakilise olarak restore edilecek, ancak İstanbul’daki önemli camilerin bütünlüğü ve kutsallığı, Müslüman cemaati için “gereğinden fazla” olan titizlikle saygı görmeye devam edecek. . Ancak beş asırdır Avrupa’yı yöneten Türklerin Avrupa’dan tamamen kovulması ve yeni Türk Devleti’nin Asya merkezli bir devlet olması gerekiyordu. Bu ancak başkentin Anadolu’ya taşınmasıyla mümkün oldu. Curzon’a göre, bu yeni sermayeBursa,KonyaveyaAnkaraolabilir. Ancak yeni Türk Devletinin özgürlüğü ve bütünlüğü, belirlenmiş sınırları içinde garanti altına alınmalıdır. yani türklerdemilliyetçilikDuygu patlamaları kontrol altına alınmalıydı. Aksi takdirde bu durum hem sorun yaratacak hem de Müslümanların yaşadığı Mısır, Ortadoğu ve Hindistan’daki İngiliz çıkarlarına zarar verecektir.[47][48][49][50]:
“
Padişahın İslam dünyasındaki gücü ve prestiji iki temel direğe dayanır; birincisi, Kutsal Yerlerin mülkiyeti ve ikincisi, konumu İstanbul. Padişah, Doğu dünyasının tarihi başkentinde, teokratik bir otorite halesiyle kaldığı sürece, Müslümanlar onu sadece Halife olarak değil, yenilmez olarak da göreceklerdir. Gelecekte de uluslararası endişe kaynağı olmaya devam edecek. Türk Hükümeti orada kaldığı sürece, tüm Müslümanların yöneleceği merkez ve eksen İstanbul olacak ve Türkler Avrupa rekabeti ve kıskançlığıyla yüzleşmeye devam edecek. Türkiye, Konstantinopolis’ten kovulduktan sonra İran veya Afganistan ile aynı temelde bir Asya Ülkesi olacak ve Türkler dünya milletleri arasında ikinci veya üçüncü sıraya düşecektir. Cinsiyet. [51]
”
– Lord Curzon – 5 Mart 1919
“
Padişah yüksek bir konumda kaldığı ve Konstantinopolis’te bulunduğu sürece, dünyanın Müslüman milletleri gerçekten, şimdi bile onu sadece manevi liderleri olarak değil, aynı zamanda bir kişi olarak görüyorlar. büyük, güçlü ve yenilmez bir Devletin başı. Bu durumlarda Türkleri Avrupa’dan kovmak gerekiyordu. Bu karar alınırsa, hemen yerine nasıl bir idarenin kurulması gerektiği sorusu ortaya çıkar. Türklerin ortadan kaybolmasından sonra Konstantinopolis’te bir Büyük Güç kurulacak olsaydı, Balkanlar’daki tüm küçük devletler, hırslı veya tatminsiz veya sadece yarı memnun, Konstantinopolis’teki Egemen Güç etrafında toplanacak ve kışkırtma ve entrika davalarını sürdüreceklerdi. Bu, Doğu sorununun sonu değil, yeniden açılması olacaktır. Öte yandan, Rusya’yı çevreleyen birçok küçük devletin doğasında var olan zayıflıkla birlikte, gelecekte güçlü ve yeniden dirilen bir Rusya’nın ortaya çıkacağı ve sınırlarını kararlılıkla genişleteceği ve eski egemenliğini yeniden kazanacağı kesindir. mümkün olduğunca kendi. Böyle bir Devletin hırsları İstanbul’a yönelik olabilir ve böyle bir durumda Rusya ile Büyük Güç arasında çıkacak olan çatışmada çok ciddi öneme sahip yeni bir uluslararası sorun ortaya çıkabilir. İstanbul’da kuruldu. Tek alternatif, Boğaz’da uluslararası bir idari organın kurulmasıdır. [52]
”
– Lord Curzon – 12 Mart 1919
Lord Curzon, Türklerle kapsamlı bir anlaşmayı ertelemenin büyük bir hata olacağını söyledi. Paris Barış Konferansı’ndaki üç aylık ihmal, durumun ciddi şekilde bozulmasına neden oldu.[53][54]:
“
Şanlı bir barışı kutlamaya hazırlanan herkes için büyük bir şok etkisi yaratacak bazı olaylara karşı dikkatli olmalıyız. Herkes Almanya’nın olası duruşunu tartışırken, Türkiye’de neler olabileceğini kimse düşünmüyor gibi görünüyor. Türkiye’nin önerebileceğimiz her türlü koşulu kabul edeceği öngörülebilir. O zamanlar, Türkiye ile yapılan Ateşkes Anlaşması’nın şartlarının çok daha kapsamlı ve katı hale getirilmesi için defalarca yalvardım, ancak başarılı olamadım.
Konstantinopolis’teki konumumuz bir aldatmaca gibiydi. İttihat ve Terakki Cemiyeti, dağıtılmamış, arka planda her yerde faaliyet göstermektedir. Hala Türk İmparatorluğu’nun çoğunda baskın güç olan Enver Paşa, hala ulusal bir kahraman olarak görülüyor. Çanakkale kaleleri asla yıkılmadı, sadece zayıf ve az sayıda İtilaf müfrezesi tarafından işgal edildi. Her yerde ittifakların iradeyi yerine getirme yeteneğinin istatistikleri her geçen gün azalıyor. Bolşevikler, Fransızları ve Yunanlıları Ukrayna ve Odessa’dan sürdü. Geniş çapta yardımımızı ilan ettiğimiz General Denikin, Don’da ve Kafkasya’da pek başarılı olmadı. Kafkasya’yı bir an önce terk edeceğimiz herkes tarafından biliniyor. Özbekistan ve Hazar’dan çekildik. Yakında İngiliz bayrağı Hazar Denizi üzerinde dalgalanmayacak. Türkler, Mısır’da Türk yanlısı İngilizlere karşı ciddi ve büyük bir isyan olduğunu ve Türk bayrağının dalgalandığını derin bir memnuniyetle görmezden gelemezler. Nil Vadisi’ne geri döndü. Filistin’deki durum belirsizdi, Suriye’de Fransızlar ve İngilizler keskin bir şekilde bölündü. Bu bölgelerin akıbeti, inceleme ve rapor için bir komisyon gönderilene kadar tekrar askıya alınacak. Söylemeye gerek yok, tüm bunlar entrika için harika fırsatlar sunuyor. Bu, eski rejimi yeniden kurmayı umut eden “Eski Türkler” ile İstanbul’un işgal altındaki kalelerinden mümkünse İngilizlerden ganimet almak isteyen Jön Türklerin bir resmidir.
kendime soruyorum. Türkçe; Ermenistan’dan tamamen sıyrılacaklarını, İstanbul’dan ve Avrupa’dan sürüleceklerini, hatta küçülen Anadolu topraklarının düşmanları arasında nefretle paylaşılacağını ya da eşdeğer bir yabancı yükümlülük tarafından zorlandığını anladıklarında ne yapacaklar? boyun eğecekler mi? Yoksa İslam ve özgürlükleri için mi ayağa kalkacaklar? Meslektaşlarıma şu anda bile Doğu’da en iyi planlarımızdan bazılarını alt üst edebilecek yeni sorunların ortaya çıkabileceğine dikkat çektim.
Fransızların Ukrayna ve Kırım’daki yenilgisi;
Kafkasya’daki durum;
İzmir’de konum;
Mısır’da huzursuzluk.
Tüm bu olaylar, Türkiye’de doğabilecek ciddi bir krizle baş etme korkusuna neden oldu.
”
– Lord Curzon – 25 Mart 1919
Curzon, İtalyan işgalini haksız buldu ve Yunanistan’ın Selanik’in beş mil ötesinde bile düzeni sağlamaktan aciz olduğunu ifade etti.Aydın İliOrada barış ve düzeni sağlamaya çalışmayacağını ilan etti. Curzon’a göre Anadolu’yu bölme politikası haksız olduğu kadar çok tehlikeli bir politikadır.İngiliz HindistanNüfusun dörtte birini oluşturan Hintli Müslümanlar, hükümdarın dünya Müslümanları üzerindeki manevi liderliğinin sona ermesi ihtimalinden memnun değiller. Hindistan’daki camiler genellikle tanrıya dua eder. Küçük bir azınlık açıkça Osmanlıların yanında yer aldı ve bu nedenle hapsedildi veya idam edildi; diğerleri bunun yarattığı korku atmosferinde sessiz kaldı. 1919 yılında katıldıOsmanlı imparatorluğuHilafeti bölmeyi, tahttan indirmeyi ve ortadan kaldırmayı planladıklarına dair söylentiler Hindistan’a ulaştığında, Müslüman gazeteler İngilizlerden hükümdarı ve yerel ünlüleri korumalarını isteyen makaleler yayınladı. hilafet komiteleri kuruldu.Woodrow Wilsonİngiliz makamlarına, halifeliğin halifeliği koruma sözü verdiği iddiasıyla birden fazla dava açıldı. Hilafet ve Müslüman Birliği adına kurulanHint Hilafet HareketiAdı altındaki kadro kısa sürede büyüdü. Hilafetin kaldırılması önemsiz bir mesele gibi görünen Hindistan’da birdenbire büyük bir mesele haline gelince İngiliz yürütme komiteleri alarma geçti. Britanya İmparatorluğu’nun Hindistan Dışişleri BakanıEdwin MontagueBuna göre Türkiye’yi bölme planlarına karşı çıkıyor. İngiltere’nin Hindistan’daki güvenliğinin Türkiye’nin bütünlüğüne ve Türkiye’nin barışına bağlı olduğunu yineledi: ‘İngiltere milyonlarca Müslümanın yaşadığı bir ülkedir ve Türkiye’ye dost olmalıdır. Müslüman dünyasının liderleri. İstanbul’un işgali ve hilafet kurumunun zarar görmesi İngiltere’yi çok zor durumda bırakacaktı. ‘[55][56][57][58][59]
Paris Barış KonferansıVenizelos, bölgede Rum nüfusun çoğunlukta olduğunu vurguladı.Wilson PrensibiBuna göre İzmir ve çevresinin Yunanistan ile bağlantılı olduğunu ileri sürer.[60][altmışbir]İngiliz ve Fransız delegeler Venizelos’un toprak taleplerini kabul ederken, İtalyanlar ve Amerikalılar itiraz etti.[62]
fransız hükümeti,Anton DenikinaşağıdaBelaruslularayardıma asker göndermeye karar verdiğindeGeorges ClemenceauYunanlılara seslendi. Fransız desteğini almak için umutsuz olan Venizelos, tereddüt etmeden Ocak 1919’da Fransız komutası altında iki Yunan tümeni başlattı.Odessave Yunanlılar orada ağır kayıplar verdiler. Buna karşılık Fransa, Paris Barış Konferansı’nda Yunanistan’ın taleplerine göz yumdu.[63]
Sadece Lloyd George Yunanlıları İzmir’e gelmeye teşvik etti. Tamamen kendi inisiyatifiyle hareket etti, sadece Curzon’a karşı değil, çoğu askeri ve siyasi uzmana karşı, yerel koşullar ve karşı tavsiyeler hakkında herhangi bir çalışma yapmadan. Venizelos’un etkisi altında, olası sonuçları göz ardı ederek ve etnografik, siyasi, ekonomik veya stratejik gerekçelerle haklı çıkarmadan Yunan iddialarını destekledi. Öte yandan Curzon, Anadolu’da herhangi bir bölünmeye, özellikle de Yunan birliklerinin İzmir’e taşınmasına karşıydı.[altmış dört][65]
Paris’te Venizelos’un notu üzerine İngiliz uzmanArnold Joseph Toynbeebir rapor hazırla.[66]Bu rapora göre:
İzmir bölgesi nüfus, ekonomi ve coğrafya olarak Anadolu’dan ayrılamaz.
Venizelos’un istatistikleri şüpheli.
Venizelos’un adaların Rum nüfusunu toplamda içermesi, Rumların Batı Anadolu’da bir azınlık olduğunu göstermektedir.
Venizelos’un talepleri, Wilson ilkelerine göre Türklerin özerkliğini ihlal ediyordu.
Anadolu’daki Rumlara Türk egemenliğinin verileceğini kimse dile getirmedi. Çözüm, bölgeyi tarafsız bir ülkenin vesayetine vermekti.
İtalyanların amacı ise bir işgal hareketi değildi; tam tersine, Türk direnişine yardım ederek Venizelos’un ilerlemesini engellemek, bağımsız bir Türkiye’de ticari çıkarlar elde etmek ve oradaki Yunanistan’dan nasıl kurtulacağı ile Arnavutluk ve Balkanlar üzerinde İtalyan nüfuzunu artırmaktı. Böyle stratejik bir tutum1912’ye kadarOsmanlı’ya bağlı Libya’da İtalyan muhalefetini de önleyecekti. İtalya daha çok Arnavutluk, Hırvatistan ve Libya ile ilgilense de gerçekte Anadolu’nun da toprak iddiası var. Ancak Akit Tarafın, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri’nin bunu kabul etmeyeceğinin farkındaydı. İtalyanlar Anadolu’dan herkesin bir parça almasını ya da kimsenin almasını istiyor. 1917 iseSaint-Jean-de-Maurienne Antlaşmasıİtalyanlara vaat edilen Batı Anadolu’nun Yunanistan’a verilmesi, ciddi bir iç muhalefete ve İtalyan kamuoyunda itibar kaybına neden olacaktır. Bir İtalyan senatör, “Diğerleri bir şey almayacaksa, biz de bir şey istemeyeceğiz” dedi. Öte yandan Anadolu’nun işgali de İtalya için bir pazarlık kozuydu. İtalyanlara göre, diğer ülkeler İtalya’nın buradan çıkmasını elbette isteyeceklerdir. İtalyanlar da Arnavutluk’un kendilerine verilmesini şart koşacaklar.[altmış yedi][68]
İtalyanlar, Venizelos’un İzmir’i istediğini biliyorlardı. İlkbaharda meydana gelen olaylar bu önseziyi doğruladı. Mart ayının ilk günleri, Antalya’daki halk ayaklanması hakkındaSidney SonninoHaberdar edildi. Bu, askeri müdahale için bir bahane olarak kullanılabilir. 16 Mart 1919’da Konstantinopolis Ortodoks Patriği, Antalya’nın Rum Ortodoks Devletine dahil edilmesini istedi. Ayrıca Antalya’nın Hristiyan mahallesi de top ateşiyle sarsıldı.[69]
Katolik İtalyanlar harekete geçerek İngilizlerden 21 Mart’ta Antalya’yı almak için izin istediler. Ancak Lloyd George buna kesin bir cevap vermedi. Öte yandan Clemenceau, bu İtalyan talebine hala yanıt vermedi. Bundan sonra İtalyanlar 23 Mart’ta tüm sorumluluğu alarak resmi karar alarak 25 Mart’ta Antalya’yı aldı. Ardından İtalyanlar 24-25 Nisan’da Konya’yı, 11 Nisan’da Bodrum’u, 12 Mayıs’ta Marmaris ve Fethiye’yi aldı. YunanistanMidilli,SakızveSamosadalara asker gönder. ABD Başkanı Wilson’a göre, İtalya ve Arnavutluk’un savaş sonrası politikası veFiumeSavaş sırasındaki toprak iddiaları, savaştan sonra oluşturduğu milliyetçi ve stratejik ilkelerle çelişiyordu. İtalya’nın Nisan ayında Yugoslavya’nın bir parçası olan Fiume’yi keyfi olarak ele geçirmesi Paris’teki gerilimi artırdı. Roma’ya benziyorAdriyatik DeniziHepsini almayı planlıyor. 23 Nisan 1919’daWoodrow Wilsonİtalyanları açgözlü olmakla suçladı. İtalya daha sonra 24 Nisan’da müzakerelerden çekildi. 2 Mayıs’ta Başkan Wilson, İtalyanların Fiume ve İzmir’e gemi gönderdiğine ilişkin bir rapora, İtalya’nın “barış için bir tehdit” olduğunu belirterek yanıt verdi. İtalya’nın müzakerelerden çıkması Yunanistan ve Venizelos’un işini kolaylaştırdı ve Başkan Wilson’ın İtalyanlara son tepkisi Lloyd George’a aradığı fırsatı verdi. 5 Mayıs’ta Lloyd George, İtalyanların Türkleri Yunanlılarla savaşmaya teşvik ettiğini ve bölgedeki Türklerin Yunanlılara zulm ettiğini ve İtalyanların niyetinin piyade çıkarmak olduğunu duyurdu. askerler, Türkler arasında sorun çıkarma bahanesiyle İzmir’i aşağı indirdi. ve Yunanlılar ve sonra düzeni sağlamak. İtalyanlar bir kez işgal ettiğinde, onları bölgeden çıkarmanın çok zor olacağını iddia etti. Bunu önlemek için Yunanistan’ın Batı Anadolu’daki vatandaşlarını korumak amacıyla İzmir’e asker çıkartmasını önerdi. Mümkünse bu karar, İtalyanlar 7 Mayıs’ta Paris’e dönmeden önce verilmelidir. Kararlar danışmanlara danışılmadan mutlak bir gizlilik içinde alınır. Aslında Yunan ordusunu Yunan halkını korumak için İzmir’e göndermek, İtalyanları cezalandırmak ve Anadolu’daki İtalyan nüfuzunu sınırlamaktı.[altmış dört][70][71]
İngiliz askeri uzman ve MareşalHenry WilsonOlay hakkında “İşler çılgınca ve korkunçtu” diye yazdı. Mareşal Wilson, Lloyd George ile doğrudan karşı karşıya geldi ve 6 Mayıs’ta kendisine İzmir çıkarmalarının yeni bir savaş başlatacağını bilip bilmediğini sordu. Curzon, Churchill, Montagu ve Hardinge, planı öğrendiklerinde kararı eleştirdiler.Arthur BalfourOlanları görünce çok kızdı: “Orada oturan, kıtaları zihinlerine göre bölen, her şeye kadir ve tamamen cahil üç adamım var.” Lloyd George’a Türkiye’yi bölmenin ne kadar tehlikeli olduğunu anlatan güçlü bir not gönderdi. Londra’dan, Türkiye’yi bölmenin Hindistan dahil Müslüman dünyayla “ebedi savaş” anlamına geleceği konusunda onu tekrar uyarmak için geldi.Winston Churchillve Edwin Montagu aynı fikirde.[72][71]
Osmanlı İmparatorluğu hakkındaParis’teHerkesten daha fazlasını bilen Lord Curzon, bunu korku ve umutsuzlukla izliyor. Arthur BalfourBarış KonferansıDışişleri Bakanı olarak görevi devralan Curzon, bunun yerine Londra’daydı ve ona “Türklerin bittiğini varsaymanın tehlikeli olduğunu ve kapsamlı bir anlaşmayı geciktirmenin aptalca olduğunu” bildiren bir dizi not ve mektup gönderdi. Curzon’a göre anlaşma bir an önce uygulanmalıydı.[yetmiş üç][74][75]:
“
Meslektaşlarım bir süredir Türkiye’deki durum ve büyüyen sorunlar hakkında ne kadar endişeli olduğumu biliyorlar. Derin ve büyüyen huzursuzluk, orduya duyulan güvensizlik, kan dökülmesi ve yaklaşan kaos, bizi zaferlerimizin çoğundan mahrum bırakabilir.
Barış Konferansı ilk toplandığında Türkiye’deki askeri gücümüz yeterliydi. İngiltere’nin konumu hem askeri hem de siyasi olarak son derece güçlüydü. Ermenistan dışında Anadolu’nun bölünmesi düşünülmüyor bile. Şimdi yaklaşık dört ay geçti. Türkiye’nin Avrupa’daki kaderi henüz belirlenmedi, ancak Türklerin bir Amerikan vekili veya Uluslararası bir güce teslim edilecek olan Konstantinopolis’i kaybedeceği açık. Her halükarda Mısır, Kafkaslar, Küçük Asya ve Hindistan’daki olayların Türkleri yatıştırması veya boyun eğdirmesi olası değildi; ve onları Avrupa’dan kovma kararlarını büyük olasılıkla Anadolu’da isyanlar ve katliamlar ve Doğu Müslüman dünyasında büyük kargaşa izleyecektir. Asya’daki en umut verici politika; Askeri, mali veya diğer durumlar olsun, Asya’nın geri kalanında eski Türk egemen kurumlarının kurulmasıdır. Suriye sorunu çözülmedi. Bu arada Filistin’deki Siyonistlerin abartılı talepleri orada yeni bir istikrarsızlık ortamı yaratmıştı. İsyan Mısır’da ortaya çıktı ve milliyetçi, Türk yanlısı ve İngiliz karşıtı duyguların şiddetli ve tehlikeli bir şekilde yeniden birleşmesine neden oldu ve Doğu’daki tüm konumu tehlikeye attı. Ayaklanma sonunda Hindistan’a ulaştı ve Ayaklanma’nın patlak vermesinden bu yana en ciddi ve tehditkar İngiliz karşıtı gösteriydi.
Çoğu Mısır, Mezopotamya, Suriye, Kafkasya veya Konstantinopolis’ten gelen her yeni yetkiliyle konuştum. Altı ay daha ertelenecek olan tüm Türkiye’nin direnç ve mayalanma durumuna geçeceğini duyurdular. Bu durumda Irak sarsılır ve İran’daki konumumuz tehlikeye girer. Selanik kapılarının beş mil dışında düzeni sağlayamayan Rumlar için, İzmir kadar büyük bir şehri güvenli bir şekilde işgal etmelerine ve yönetmelerine izin verileceklerine inanmak mümkün müydü? Türkler bunu anladıklarında, Anadolu’yu büyük bir ayaklanmaya çevirebilecek nihai bir milli ve dinsel çılgınlığa maruz kalmayacaklar mı? En tehlikeli ve gereksiz motivasyonları bulacağımıza inanıyorum.
Son zamanlarda Türkiye’nin her yerinde sorunlar baş gösterdi. Musul’un kuzeyinde bir İngiliz subayı öldürüldü, Diyarbekir, Sivas, Samsun ve iç kesimlerde ulaşamadığımız birçok yerden hristiyanlık karşıtı hareketler bildirildi. General Allenby Urfa, Antep ve Maraş’ta huzursuzluk olduğunu bildirdi. Tüm Türkiye’nin ayağa kalkmak için tek bir işarete ihtiyacı olduğu giderek daha fazla kanıtlanıyor. Karadeniz’deki konumumuz da iyi değil. Odessa düştü ve Sivastopol Bolşevikler tarafından işgal edildi. Karadeniz’deki tek ikmal hattımız -belki de tek geri çekilme hattımız- Konstantinopolis’ten geçiyordu ve Konstantinopolis’te çok az askerimiz vardı. Arkamızda yara almadan duran Çanakkale kaleleriyle, Amiral’in yakın zamanda şikayet ettiği gibi çok gemimiz yok.
Türkler, yenilginin ilk dehşetinden sağ kurtulmuşlardı ve tüm eski ruhları ve yetenekleriyle büyülenmişlerdi. Kararlar o kadar uzun süre ertelendi ki, Ocak’ta kolay olanın Mayıs ya da Haziran’da yapılması zor olabilir. Çözüm ne olursa olsun, iyi ya da kötü, Türk sorununun kesin olarak ele alınması ve mümkün olan en az gecikmeyle nihai bir sonuca varılması çok arzu edilir görünüyor. Gecikme, Doğu dünyasında yeni ayaklanmaların kesin bir işaretidir.
Geç kalınmamışsa Anadolu’da izlenecek bir imar ve yetkilendirme politikası olmadığının altını çiziyorum. Zaman Türklerden yana ve bunu biliyorlar. Her geçen hafta, her alanda yeni parseller ortaya çıkıyor. Hindistan’da, Müslüman dünyasında, hatta Londra’da. Türklerin Konstantinopolis’ten kovulmasına karşı aktif ajitasyonun olduğu her yerde, Ayasofya’ya ve Halifeliğe Hıristiyan müdahalesi. Türk her gecikme anını bir zafer olarak görür. Katılımcı’nın artan anlaşmazlıkları, onu günlük olarak kendisine dayatılacak koşullara katlanmak ve hatta muhtemelen intikam almak için daha iyi bir konuma getirir.
”
– Lord Curzon – 18 Nisan 1919
Lloyd George,Frances StevensonDiyor. “Curzon’dan ve temsil ettiği her şeyden nefret ediyor; tavırlarından, ideallerinden ve geleneklerinden iğreniyor.” Liberal Başbakanlık ile Muhafazakar Dışişleri Bakanlığı arasında özellikle Türkler konusunda ciddi bir görüş ayrılığı var. Ama yine de sürecin sonunda Lloyd George’u deviren Lord Curzon olacak.[yetmiş üç]Lloyd George, deneyimli ve hala seferber olan Yunan ordusu ve donanmasının, bölgedeki kısa ömürlü ülke olan İngiltere’ye, askeri bedel ödemeden Türkiye’ye barış şartlarını dayatmasına yardımcı olacağını umuyor. . Ancak, 15 Mayıs’a indikten kısa bir süre sonra bilinmeyen bir kaynaktan ateşlenen bir kurşun, kıyameti kırmak için gereken tek şeydi. İngiliz hakimiyetindeki Hintli Müslümanlar arasında korku, dünyanın tek büyük Müslüman gücü olan Türkiye’nin bölüneceği yönünde.[76]
Lloyd George, 19 Mayıs 1919’da Paris’te İngiliz kabinesinin dehşete düşmüş üyeleriyle yaptığı bir toplantının ardından Paris’e geldi,Lord CurzonAnadolu’nun Fransız kontrolünün yerine Amerika’yı önerdi. Bu, yoğun tartışmalardan sonra İstanbul’un işgalinin komutasını İngilizlere devretmeye hazır olan adamdı.ClemenceauOnu gerçekten kızdırdı. Clemenceau, Fransızların Türkiye’yle en ekonomik ve kültürel bağları olduğunu savundu; Osmanlı borçlarının %60’ı sadece Fransa’ya aitti. Fransızlar ve İngilizler arasında bir kutuplaşma ortaya çıktı. Suriye’ye gelince, Lloyd George’a çok kızdı çünkü İngilizler Suriye’de bağımsız bir Suriye devleti kurma fikrini gündeme getirdi ve daha sonra Fransa’ya bırakılması kararlaştırıldı.[77]Fransa ve İtalya, İngiltere’nin Türkiye üzerindeki üstünlüklerini öne sürme kararını hoş karşılamadı.[78]
Osmanlı Devleti tarafından 6 Mayıs 1919’da işgal kararı alındığı için 14 Mayıs saat 11:30’da.Amiral WebbSadrazamDamat Ferid Paşaİzmir’eAmiral CalthropeEmrindeki Müttefik kuvvetler tarafından ateşkes şartlarına ve İzmir bölgesinden gelen raporlara göre teslim alacağı kendisine bildirildi. Bir gün sonra, 15 Mayıs 1919’da şafakta Yunan ordusuİzmir’e gittive işgal başlar.[altmış dört]Sonra Yunanlılar işgallerine devam ettiler:
16 Mayıs 1919 – Yunanlılar
Urla
,
Çeşme
,
Karaburun
ve
Samos
,
Midilli
,
Sakız
,
Akeria
,
İpsara
adaları işgal etmek
18 Mayıs 1919 – Yunanlılar
Söke
Yunan İstilası
21 Mayıs 1919 – Yunanlılar
Mendel
ve
Torbalı
istilası
22 Mayıs 1919 – Yunanlılar
Selçuk
ve
zengin
istilası
23 Mayıs 1919 – Yunanlılar
Foça
istilası
25 Mayıs 1919 – Yunanlılar
Manisa
istilası
26 Mayıs 1919 – Yunanlılar
Almanca
istilası
27 Mayıs 1919 – Yunanlılar
Entellektüellik
ve
İncirliova
istilası
28 Mayıs 1919 – Yunanlılar
Atça
istilası
29 Mayıs 1919 – Yunanlılar
Turgutlu
istilası
30 Mayıs 1919 – Yunanlılar
Tire
istilası
1 Haziran 1919 – Yunanlılar
Ödemiş
istilası
2 Haziran 1919 – Yunanlılar
inanılmaz
ve
Kiraz
istilası
İzmir’in işgal günü Yunan ordusunun en azılı birlikleri,evzonAskerleri şehirde muzaffer bir tur attı. Bu muzaffer turda, Türk subayları kıyı şeridini sıraladı.Sevgili Nesin,Bu olayı daha sonra kitabında, araştırmasına dayanarak anlatacaktı: “bir Türk subayıAsker Evzon’un “Zito Venizelos (Yaşa Venizelos)” diye bağırmasını istediği için öldürüldü, ama yapmadı. Evzon askerleri şehri her gezdiklerinde birer kez süngülerini kestiler ve subayla birlikte döndüler. Bu Türk subayı 22 kez süngülenerek öldürüldü. Yunanlılar ilk gün çok sayıda Türk askerini ve vatandaşını öldürdü. Böylece işgal ilk gün 400 erkeğe mal oldu. “Aynı gün,Hasan Tahsin, Kordonboyu’ndan işgalci askere ilk kurşunu sıkarak Türk direnişini başlatarak sembolü haline geldi. Karakollara giren işgalciler bu baskınlarda 50 ila 100 asker daha öldürdü.
bu arada istanbuldaMustafa Kemal Paşa, gidilecek yerin, milliyetçi ideallere bağlı asker ve subayların yuvası olan Anadolu olduğuna karar verdi. Sorun, buna nasıl ulaşılacağıdır. Bu sorun, düzeni sağlamak için Samsun’a bir subay göndermeye kararlı olan İngiliz işgal makamları tarafından farkında olmadan çözüldü. Mustafa Kemal Paşa 30 Nisan 1919’da doğdu.9. Orduİşgal müfettişi olarak atandı ve kararname, dönemin resmi gazetesi olan işgal kararından bir gün önce 5 Mayıs’ta yayınlandı.Vekai’nin TakvimiYayımlanmış ve yürürlüktedir. bu yönde3.ve15.kolordu emrine verildi. Ayrıca Trabzon, Erzurum, Sivas, Van, Erzincan, Samsun, Diyarbakır, Bitlis, Elazığ, Ankara, Kastamonu, Kayseri, Maraş ve1’İnci,on ikincisipariş,14’üçüncü gün,17inci ve20Kolordu, Mustafa Kemal Paşa’nın görevleriyle ilgili tüm emir ve isteklerini kabul edecek ve yerine getirecektir. İzmir’in işgalinin ertesi günü İngilizlerden aldığı vize ile İstanbul’dan ayrıldı.19 MayısSamsun’a gelmilli mücadelezaten yayınlıyor. İngilizler ne olduğunu anlamakta çok geç kalmıştı.[79]Lloyd George, “Türklerin dağılmış ve bitkin orduları yeniden organize etmek için Anadolu’daki harekâtları hakkında hiçbir bilgi almadım. Askeri istihbaratımız hiç bu kadar düşünceli olmamıştı.” konuşmak.[80]
Öte yandan Yunanlıları bir sürpriz bekliyordu. İngiliz istihbarat raporlarına göre, Türkler Mart 1919’dan beri silahlıydı. İngilizler de bunun farkındaydı. Yunanlılar daha ilk gün kendilerine karşı örgütlü bir direniş keşfettiler. Ardından gelen olaylarda çok sayıda insan hayatını kaybetmiş ve Yunan ordusunun itibarı ciddi şekilde zedelenmiştir. Ayrıca işgal kararı bölgede iş yapan İngiliz vatandaşlarının tepkisini çekti. Teslimiyetten yararlanan bölgedeki en büyük İngiliz ticaret rakipleri Yunanlardı. İngiliz yerel makamları tarafından Londra’ya gönderilen raporlar her zaman aynıydı: Yunanlılar derhal geri çekilmek zorunda kaldılar.Amiral CalthorpeBarış anlaşmasının güvenliği sağlamak için mümkün olan en kısa sürede imzalanması gerektiğini söyledi. Ancak antlaşma o kadar gecikti ki işgalden ancak 15 ay sonra uygulanabildi. O dönemde Türklerin direnişi örgütlendi. Ancak İngiliz istihbarat subayı Yarbay Smith, 13 Mayıs’ta bir rapor sundu: “Eğer bir Yunan işgali olursa, bu öncelikle bölgeyi Fransız veya İngiliz kuvvetleri tarafından kontrol altına alınıp güvenliğinin sağlanması, ardından hükümeti devreye sokmak suretiyle yapılacak. kontrolünde ve daha sonra geri çekilen birliklerin kademeli olarak Yunanlılara aktarılmasıyla yapılabilir. Ama bu olmadı ve böylece bir Türk-Yunan savaşının ilk alevi tutuştu. Ardından, 16 Temmuz 1919’da İngiliz Savaş Departmanı’nın fikirleri şöyleydi: “Görüşümüz, İngilizlerin bu askeri girişime katılmasının en istenmeyen şey olduğudur, çünkü her ihtimalde ciddi siyasi ve askeri zorluklarla karşılaşılacaktır. bölge çok uzak değil.” İngiliz Savaş Departmanı, yani Churchill, Henry Wilson ve Curzon, işgali açıkça desteklemedi. Kısacası, İngiliz temsilcilerin Mayıs çıkarmalarından önce yerinde yaptıkları tahminler ve öneriler tek bir yöne yönelikti: Bir Yunan çıkarma ve istilası vesayet ve koruma altında gerçekleşecekti. Müttefiklerin. Ancak bu yapılmadı ve böylece Anadolu’daki Yunan varlığı elverişsiz koşullar altında başladı ve bir direnişe yol açtı. Yunanistan’ın İzmir Yüksek Komiseri Aristidis Stergiadis, Atina’ya, “İtalyan propagandasının İzmir’deki yerel Türk yetkilileri kendilerine karşı manipüle ettiğini ve bunun sonucunda birçok protesto ve şiddet kaosu yaşandığını” bildirdi.[81]
İşgale karşı ilk cepheler Rumların işgal ettiği bölgelerde kuruldu. Bunlardan ilkiAyvalık Cephesiolmak ‘. Yarbay, 172 Alay Alay KomutanıAli Bey (Çetinkaya)29 Mayıs 1919’da halkı silahlandırarak.AyvalıkŞehri işgal eden Yunanlılara karşı direnişe başladı. SüreYörük Ali EfeÇete liderleri gibi onlar da zaman zaman Yunanlılara akınlar düzenlediler. Aydınlı Kuvâ-yi Milliye, 28 Haziran 1919’da Yunan askerlerine saldırdı veüç günlük kanlı çatışmalardan sonraArdından işgalcileri Aydın’dan uzaklaştırmayı başardı. Ancak kısa süre sonra Yunanlılar şehri işgal etti. Bu alanda faaliyet gösterenÇerkes Bay EthemEğerSalihliBir çatışma yaşadı.
Batı Cephesinin Kuruluşu[düzenle | kaynağı değiştir]
20 Eylül 1919 Cumartesi günü gece saat üçte Binbaşı İsmail Hakkı, Yüzbaşı İsmet ve Yüzbaşı Süleyman ve Mülazım Tahsin Beyleri Kuva-yi Milliye’yi düzenlemek üzere Kütahya’ya gelerek teşkilat kurmaya karar verdiler ve bir hibe aldılar. yardım için halktan yüz elli bin lira. Ahizasker Kütahya şubesinin eski başkanı Binbaşı Nüzhet Bey, Kuvayı Milliye Başkanlığına seçildi.
ateşkesten sonraHellespontDüşmanın baskısı altında, çok mühimmat Kütahya’ya teslim edildi ve büyük bir handa saklandı. İngilizlerin bu mühimmatları ele geçirmek istediği haberi çıkınca, Bedrettin’in oğlu Şeyh Seyfi Efendi, yazı işleri müdürü Hasan’ın yardımıyla bu mühimmatların bir kısmı köylüler tarafından geceleyin şehre ve çevre köylere ulaştırıldı. Sami ve polis şefi Fevzi Beyler.
Özellikle milli mücadelenin ilk günlerinde silah ihtiyacı büyüktü. Düşmanın yavaş ilerlemesi ve sığınmacıların gelişi halkı heyecanlandırmadı. İsmail Hakkı Bey gelmedenAlaşehirOsmanlı Devleti’nin düşmanın eline geçtiği söylenerek, silahlıların silahlarını hizmet olarak devlete teslim etmesi gerektiği ifade edilerek camilerde halka telkinler yapıldı. hocalar aracılığıyla öğretmek. Bazı tebaaların gerici propagandası ile insanlar tereddüt etti ve durumu net olarak anlamadı. Bunun için komutan Kuva-yi Tedibiye’nin sert bir açıklama yazması gerekiyordu. Hatta böyle bir anons yapıldı ve üç gün içinde Kütahya’da iki yüz faydalı silah ve yüzlerce mühimmat toplandı ve köylere silahlar gelmeye başladı.[82]
Ağırlıklı olarak Batı Anadolu’da Yunan işgaline karşı yapılan savaşlardan oluşan Batı Cephesi veya Batı Cephesi, 22 Haziran 1920’de kuruldu.Milne. astar25 Haziran 1920’de, Yunan ordusunun yaklaşan saldırısından kısa bir süre sonra kuruldu.Ali Fuat Paşagetirildi. Bu arada 24 Mart 1920’de Yunanlılar saldırdı.DumlupınarAyrıca 28 Mart’taUyuşturucu maddeOnlar devraldı. Yunanlılara karşı ana savaşlar bu tarihten sonra gerçekleşti.
Sevr’e doğru[düzenle | kaynağı değiştir]
İngiliz cephesinde İzmir’in işgalini sağlayan Lloyd George, kısa sürede hükümetinden yükselen bir muhalefet dalgasının kurbanı oldu. Nisan ayında İngiliz uzmanlar, Lloyd George ve Clemenceau’nun planını “finansal ve ekonomik fanteziler” olarak nitelendirerek ve bunun Müslüman dünyasında haklı olarak “yoğun bir öfkeye yol açacağını” iddia ederek şiddetle protesto ettiler ve “Bunun böyle bir şeye yol açacağı” iddia edildi. Müslüman dünyasında, Britanya İmparatorluğu’nun askeri olarak yapsa bile kabul etmeye cesaret edemediği çok haklı ve şiddetli bir öfke.” Yunan birliklerinin İzmir’e gönderilmesi kararı, askeri ve diplomatik çevrelerde aynı derecede sert eleştirilerle karşılandı. Anadolu bölme planlarının kaldırılmasının ardından yeniden canlanmasıyla İngiliz kabinesi alarma geçti. Montagu, Curzon ve hatta Balfour’dan istifa tehditleri geldi. Balfour, Türklerin İstanbul’dan sürülmesini özellikle kabul etmeye istekli olsa da, tıpkı Curzon’un yaptığı gibi, Anadolu’nun herhangi bir şekilde bölünmesine şiddetle karşı çıktı. 17 Mayıs 1919 sabahıDörtlü Konsey içinbir nottaBalfour”Türkler, tek bir hükümdar altında millet olarak kalmak istediklerini söylerlerse, onların iddiasını kabul etmediğimizde nasıl bir prensip kullanacağız?” dedi. Bu nedenle Balfour, Türkiye’nin başkenti Anadolu ile bölünmemiş, mandasız tek bir devlet olmasını önerdi.[83]
İstanbul’un Türklerden alınmasına karşı İngiliz hükümeti içinde de güçlü bir muhalefet vardı. 17 Mayıs öğleden sonra Dörtlü Konsey, Hindistan Hükümeti heyetini kabul etti. Heyete Hindistan Dışişleri Bakanı Edwin Montagu başkanlık etti; Anadolu, Trakya ve İstanbul’u içermeliMilletler FederasyonuTürkiye’ye kabul edilecek bağımsız bir Türk devletini sürdürmek istiyordu. Padişahın halife olarak dini rolünü vurgulayan heyet, Hindistan’da, çoğu Yakın Doğu’da İngilizler için savaşmış yetmiş milyon Müslüman olduğunu ve hepsinin halifeyi Konstantinopolis’te tutmak istediğini kaydetti. Ayrıca heyet, İngiliz-Fransız kolonisinin İslam ve İslam ile olan tarihi ilişkisine odaklandı.Wilson PrensibiNeye dikkat çekiyor?[84]
Lloyd George, Anadolu’daki bölünme sorunlarının çok büyük göründüğünü açıklıyor. Müslüman dünyasında yarattığı huzursuzluk o kadar büyük olurdu ki, herhangi bir Batılı ülkenin herhangi bir Müslüman bölgede başarılı bir misyon yürütmesi imkansız olurdu. Bu nedenle, hükümdarın İstanbul’da İslam’ın en büyük lideri olmasının bir yolunu bulmasından kesinlikle yanadır. Elbette boğaz Türklerden alınacaktı ama hem hükümdarın hem de başkentin İstanbul’da olduğu izlenimini sürdürmek için bir yöntem bulunmalıydı. Lloyd George’un 5 Ocak 1918’de Kızılderililere verdiği sermayenin Türklere verileceği vaadiyle yaptığı konuşma birdenbire kutsal bir bağ olunca, İngiltere’nin bu sözünü yerine getirdiğini ciddi bir şekilde ortaya koydu.[85]
18 Mayıs 1919’daVittorio Emanuele Orlando, Lloyd George’u aradı ve ondan tüm Anadolu’da bir İtalyan misyonuna yardım etmesini istedi. Lloyd George reddetti ve ona, “Küçük Asya’da bir bufalo mu yoksa Fiume mi tercih edersin?” dedi. O sorar. Orlando”FiumeLloyd George yanıtladı. Lloyd George’a göre Türkler ve diğer Müslümanlar her yerde İngilizlere, Fransızlara ve Amerikalılara saygı duymalarına rağmen İtalyanlardan nefret ediyor. Diğer Müslüman bölgelerde. Tamamen kaldırılabilseydi harika olurdu.[seksen altı]
Tüm bu gelişmelerin ardından 19 Mayıs 1919 Pazartesi günü saat 15.00’te Paris’te İngiliz kabine toplantısı yapıldı. 18 Mayıs’ta İngiliz kabine üyeleri, İngiliz barış heyetiyle üst düzey görüşmeler için Londra’dan Paris’e geldi.[seksen yedi][88]
Toplantıda, Başbakan Lloyd George, Arthur Balfour’un tepkisi nedeniyleBüyük dörtTürkiye’nin Anadolu’yu bölme planını askıya aldığını söyledi. Hint hilafetinin argümanları da bunda etkilidir. Bu nedenle Başbakan, kabine üyelerinin Türkiye hakkındaki görüşlerini bilmek istiyor. Ancak Yunanistan’ı İzmir’den çıkarmak şimdilik çok zor görünüyor. Balfour, bunlardan, 1916Sykes-Picot. Anlaşmaİptal anlamına gelip gelmediğini sordu. Orlando, Lloyd George’a onlar için önemli olan yerin Batı Anadolu değil, Batı Anadolu olduğunu söyler.Fiume(Hırvatça) veAdriyatikKıyı olduğunu söyledi. Başbakan, İtalya’nın bu noktada isteklerinin yerine getirilmesi halinde, İtalya’nın iddialarından vazgeçmeye hazır olabileceğini söyledi. Montagu ise İtalya ve Fransa’nın Türkiye’den alan vermemesi gerektiğini söyledi. Fransa’nın Cezayir ve Afrika’daki konumu, İtalyaTrablusBoyunca yaptığı saldırılar nedeniyle İslam dünyasından tepki aldı. Sadece ABD ve İngiltere bufaloyu desteklemek için ayağa kalktı.
Curzon görüşlerini şu şekilde sıralamaktadır:
Doğu’ya olan güven yeniden sağlanırsa işgale son vermek ve Anadolu’yu Türklere bırakmak şart olacaktır.
Ancak Türkler Arabistan, Irak, Suriye, Filistin ve Ermenistan’dan ayrılmak zorunda kaldılar.
İstanbul’un yapılması ve sadece Amerikan mandasına bırakılması gerekiyordu. Bu, Türklerin savaşta yenildiğinin kesin bir işareti olacaktır. Böylece boğazdaki Türk hakimiyeti sona erecek, Rus yayılmacılığına karşı tedbirler alınacak ve İngiliz Hükümeti’ne herhangi bir askeri ve mali yük olmayacaktır. İtalya ve Fransa İstanbul’dan uzak durmalı ve yeni başkent Anadolu’ya taşınmalı. Türk hükümeti Amerikan kontrolünde olmalıydı.
Türkiye’nin yabancı iller (Mezopotamya, Suriye) ve İstanbul’la olan bağlarını kesmesi yeterli bir darbe olur. Türkler zaferin iki sembolü olarak İstanbul’u (Ayasofya) ve Mekke’yi (Kabe’yi) kaybetmeliydi. Yunanlıların işgali çok yanlıştı. Aynı şekilde İtalyanlar ve Fransızlar da bölgeyi boşaltmak zorunda kaldı.
Hilafet bir sorundur ve Türkiye bağımsız olmalı ve sınırları dışında oyun oynamamalıdır. Türkiye sınırı Ermenistan’a kadar uzanmalı ve Ermenistan mümkünse ABD mandasına bırakılmalıdır. İngilizler Kafkasya’dan çekilince
Bolşevikler için
bölgesel dış güvenlik sağlanacaktır.
Balfour, 1916Sykes-PicotDikkat çekmiştir. Curzon, bunun uygulanamaz bir anlaşma olduğunu vurguladı. Churchill ayrıca İtalya ve Fransa’nın kaldırıldığını ve bölgede ABD mandasının bulunduğunu gördü. İtalya’nın Anadolu’dan Fiume’den önce kolayca ayrılacağını da belirtti. Başbakan Lloyd George, kabinede İtalyanları ve Fransızları Anadolu’dan uzak tutmak için ortak bir tavır olduğunu söyledi. Başbakan, farklı Bakanların görüşlerini özetledi ve ABD’nin mümkünse hem Anadolu’yu hem de İstanbul’u işgal etmesi konusunda pragmatik bir fikir birliği olduğunu söyledi.[89]Böylece, daha önce antlaşmanın bir an önce imzalanması gerektiğini söyleyen Lord Curzon’un savunduğu 19 Mayıs 1919’da Amerikan mandası fikri, Türkiye ile barış dönemi 6 ay ertelendi. İşte tam da bu an, Mustafa Kemal Paşa’nın gerçek bir ulusal direniş yaratmak için ihtiyaç duyduğu şeydir. Barış görüşmelerinin yeniden başladığı tarih 12 Şubat 1920 idi.[90]Ancak Lord Curzon, daha önce İngiliz kabinesine verdiği notta, Türkiye için bir Amerikan vekili teklif etse bile ABD’nin teklifi kabul etmeyeceğini belirtmişti. Lord Curzon ayrıca boğazda tek olası çözümün tek bir Güç yerine uluslararası bir idari organın yaratılması olduğunu söyledi. Ancak 19 Mayıs 1919’da boğazda sadece Amerikan mandasını savundu.[50]Öte yandan ABD Başkanı Wilson, ABD’nin Türkiye’de görev almak konusunda en isteksiz konumda olduğunu söyledi.[91]
Ekonomik açıdan, savaştan önce Türkiye’nin ticaretinin %26,7’si İngiltere ile idi. Bu, Türkiye’nin Fransa (%12,3) ve Almanya (%14,7) ile olan toplam ticaretine eşdeğerdir. Başka bir deyişle, Türkiye kaosa girerse İngiliz İmparatorluğu ticareti kaybedilecekti. Bu, Manchester’da birçok insanın işsiz olduğu anlamına geliyor.[92]Fransa da Türklere en çok borcu olan ülke olduğu için bölünmeye karşı. 21 Mayıs’ta Clemenceau ve Wilson ile bir araya gelen Lloyd George, Yakın Doğu ile başa çıkmak için yeni ve kapsamlı bir plan sundu. Bu, Konstantinopolis ve boğazları, Ermenistan ve Kilikya için “tam” bir ABD mandası ve tüm Anadolu için “hafif” bir ABD mandası anlamına geliyordu. Lloyd George, bu yeni planı sunarken Ermenistan, İstanbul ve İzmir’in alınmasından sonra Anadolu’nun geri kalanının Türklere verileceği konusunda ısrar etti. Konuyu son iki gündür İngiliz kabinesi ile görüştüğünü ve buna karşı “resmi bir karar” verildiğini belirtti.[doksan üç]
Bütün Anadolu misyonu belirlendiğinde, Lloyd George Amerika’nın bunu başaracağını umuyordu. ABD, geçmişte Müslümanlarla hiçbir ilişkileri olmadığı için Türklerin saygı duyduğu tek ülkedir. Türkler hem İngilizlerden hem de Fransızlardan nefret ediyor. Lloyd George, özellikle tüm Anadolu için Fransız mandasına karşıydı, çünkü Türkler “Cezayir deneyinin Türkiye’de denenmesi konusunda gerçekten endişeliydiler.” Ayrıca, manda Fransa’ya verilirse, İtalya Londra Antlaşması hükümlerine göre talepte bulunma hakkına sahip olacaktır. İtalya’ya Anadolu mandası verilmesine izin verilemezdi, ancak bunu Fransa’ya devretmek, özellikle de “Fransa’nın kendisini büyük bir Akdeniz gücü olarak görebileceği” korkusuyla “İtalya’nın konumunu imkansız hale getirecektir”. “Yalnızca Hai” tüm İtalyanların köküdür. Talep. Burada İngiliz mevkidaşlarıyla da istişare edilerek görüşleri hazırlandı. Bu nedenle Lloyd George, Amerika Birleşik Devletleri yapmazsa Türklerin Anadolu’da yalnız bırakılması gerektiğini savundu. Anadolu misyonu.[doksan üç]
Amerikan mandası altındaki dağlık Anadolu bölgelerinde güvenli bir şekilde kurulmuş bir Türk başkentiyle, “İstanbul nüfusunun yalnızca yüzde kırkını oluşturan” çoğu Türk, belki de boğazın karşısında yeni evler arıyor.[doksan dört]27 Haziran 1919’daParis KonferansıCurzon’un talebi üzerine heyet, ABD hükümeti Türkiye’nin herhangi bir yerine izin verip vermeyeceğine karar verene kadar Türkiye ile Barış Antlaşması’nı askıya almaya karar verdi. “Çok erken bir barış”, takip eden çatışmayla mücadelenin tek yöntemiydi ve hem Londra’ya hem de Paris’e duyuruldu. 29 Temmuz’da General Milne bölgedeki ordunun başına geçecekti ve 7 Ekim’de General Milne bir karar aldı.Milne. astaroluşturmak. Bu hat 3 Kasım’da Türklere bildirildi. İngiliz Harp Dairesi, Venizelilerin geri çekilmesi ve İzmir ile yetinmesi gerektiğini düşündü. Yunanlılar ise bunu kendilerini sınırlayan bir engel olarak gördüler. Türk çiftçilerin kaçmasıyla bölgedeki ekonomik durum çöktü.[95]
Curzon’un Dışişleri Bakanlığı’ndaki özel sekreteri Robert Vansittart, Türkiye’de erken bir barış olasılığının en düşük seviyede olduğunu vurguladı. Öte yandan Venizelos, Yunanistan’ın Anadolu’daki varlığını çok uzun bir süre finanse edemediği için zamanın sınırlı olduğunu savundu. Yunanistan’a karşı zaman. Ne de olsa savaş 1912’den beri devam ediyor. Yerleşim süresi ne kadar uzun olursa, Yunanistan gibi küçük bir ülke için mali zorluk o kadar büyük olur.[96]
Monroe DoktriniZorunlu olarak kendi kıtasının dışına çıkmaya meyilli olmayan Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere’nin isteği üzerine Amiral Bristol ve General Harbord’ı incelemelerde bulunmak üzere Türkiye’ye gönderdi. Hazırlanan raporlarda, İzmir’in işgalinin haksız olduğu, doğuda Ermenilerin çoğunluk oluşturmadığı, Türklerin amacının İzmir’in bütünlüğünü korumak olduğu belirtildiği için İngiliz önerisi değerlendirilmedi. İmparatorluğun toprak bütünlüğü onun altındaydı. Tercihen Amerika Birleşik Devletleri’nin mandası altında, ancak Anadolu’daki Amerikan ihtiyaçlarını karşılayacak kaynakları olmayan tek bir çıkarsız güç. Bunun yerine Wilson, yalnızca Türkiye-Ermenistan sınırında hakemlik yapmakla yetiniyor.[97][98]
Bundan sonra plana İngiliz tarafı, Trakya’nın kararıyla karar verildi.Midye-Enez hattıBu, şehrin bir bölümünün Yunanistan’a bırakılması ve İzmir’in Türk egemenliğine özerk bırakılmasını içeren bir tür uzlaşmaydı. Fransızlar da Türkiye’nin asla bölünmemesi gerektiği görüşünü destekliyorlar. Paris’teyken Fransa, Anadolu’daki Yunan varlığına verdiği desteği geri çekme belirtileri gösterdi.[99]
Curzon, zamanın tükendiğini düşünüyor. Ekim 1919’da Mustafa Kemal Paşa’yı tanıyan yeğeni Yarbay Alfred Rawlinson’ı hangi barış şartlarının kabul edilebileceğini araştırmakla görevlendirdi. Türk Ulusal Hareketi artık iç bölgenin dörtte birinden fazlasını kontrol ediyor; O yılın sonunda Ankara’da İstanbul’a rakip bir başkent kuruldu. İstanbul’un işgalinden sonra Ankara’da yeni bir meclis açılacak. Gücün merkezi artık açıkça Ankara’da. Curzon, doğru seçimin Mustafa Kemal başkanlığındaki yeni bir Türkiye’nin ortaya çıkmasına izin vermek olabileceği sonucuna vardı. Ne yazık ki, Lloyd George’u ikna edemez. Curzon’a göre, İstanbul’daki yetkililer ve Halife-Sultan, kaleleri ve savaş gemileri gitmiş olsa bile onlar için daha büyük bir risk faktörüdür.[yüz]
“
Londra’ya döndüğümde, Mareşal Wilson ve Lord Curzon’a rapor verdim. Rapor, Mustafa Kemal’in kişiliğine, etkisine ve hırslarına ayrılmıştır. Sultana ve İstanbul hükümetine karşı başarılı bir devrim düzenleme ümidi ve başarılı olursa böyle bir devrimin hedef ve nihai hedeflerine yönelik olacaktır. Her şeyden çok, Curzon’un içerideki tüm durum hakkında sahip olduğu bilgilerin çeşitliliği ve derinliği, hatta şaşırtıcı derecede aşinalığı, küçük ayrıntılara kadar beni etkiledi. en iyi.
”
– Alfred Rawlinson [101]
Rawlinson,Kazım KarabekirO da tanıştı.
“
İki saat konuştuk. Lord Curzon diyor ki:
a) Hükümet: Şimdiye kadar barış yapmamamızın sebebi Türkiye’de güçlü bir hükümet görmememizdir. b) Cumhuriyet: Krallıkların ve imparatorlukların modası geçti artık. Biz de işine geldiği gibi gördüğü cumhuriyetin destekçisiyiz. C) Başkent: Türkiye bir Asya ülkesi demektir, İstanbul bir köşedir. Anadolu’nun yönetimi ve tanıtımı İstanbul’dan mümkün değil. Ancak Anadolu’da, örneğin Bursa’da bir hükümet özgürdür.
”
– Kazım Karabekir, 11 Kasım 1919 [102]
Sivas’taki komutanların toplantısında (16-28 Kasım 1919), Meclisin İstanbul’da toplanması ve ardından Anadolu’da bir Milli Hükümetin kurulmasının sağlanması kararı alındı.Rauf Orbayİstanbul’da yapılan toplantıyı gerekirse bastırma görevini üstlendiğini İngilizlere itiraf etti.[103][104]
“
Sivas’taki komutanlar toplantısında aldığımız kararda belirlediğimiz gibi, Millet Meclisi ve Milli Hükümet’in kurulmasını sağlamak için ne olursa olsun kaçmama kararı aldım. Anadolu’da.
Sivas’ta kararlaştırdığımız gibi, toplantıyı durdurmak için orada olacağız. Aksi takdirde, buradaki insanlara haber vermeden çıkıp sohbete devam ettiğimizde rahatsız olurlarsa, Ankara’da meclisin toplanması meselesi ciddi şekilde tehdit edilmiş olacaktır.
”
İstanbul’un işgal edilip başkentin Anadolu’ya taşınması sorunu[düzenle | kaynağı değiştir]
İngiliz İmparatorluğu’nun Hindistan’ın eski Genel Valisi Lord Charles Hardinge 14 Ekim 1919’da şunları söyledi: “Bence İngiliz politikasının en büyük avantajı Türkleri Avrupa’nın dışına sürmek ve onları yabancılardan ayırmaktı. Türkler.” Türk İmparatorluğu’ndan toprak almak tek gerçekti ve “Sürekli İslamcılığa bir darbe, pusuda bekleyen bir tehlikeydi. Konstantinopolis Sultanı’nın Hindistan’da halife olarak büyük bir prestiji vardı. Onu İstanbul’dan gönderirsek, bu sorun yakında ortadan kalkar.” Curzon “Kabul ediyoruz.” konuşmak.[105]
Curzon ise Fransa ile Türkiye konusunda bir anlaşmanın şart olduğunu kabul ediyor. Kasım 1919’da Paris ile temasa geçti ve gizli müzakereler teklif etti. Yıl sonundan önce ABD’nin bölgede muhtemel bir oyuncu olmayacağı açık. Kasım ayında Fransız Stephen Pichon ve Lord Curzon, bir barış konferansından önce Londra’da iki hükümet arasında Türkiye’nin barış sorununu tartışmaya karar verdiler.[106][107]
Fransa Dışişleri Bakanlığı SekreteriPhilippe Berthelotve İngiliz yönetici Curzon, Aralık 1919’da Londra Konferansı’ndan önce Londra’da bir araya geldiklerinde iki önemli nokta üzerinde anlaştılar; bağımsız bir Ermeni devleti kurmayı planlıyor ve Türkiye artık İstanbul’u ve boğazı tutmamalı. Ancak Yunanistan, Trakya’ya tepki olarak İzmir’i terk etmek zorunda kaldı. İtalyanların ve Yunanlıların geri çekilmesiyle Anadolu, hiçbir manda olmaksızın Türklerin eline geçmeliydi. Lloyd George hala İzmir’in Venizelos’a verilmesi gerektiğini düşünüyor. İngiliz Savaş Dairesi (Churchill, Henry Wilson) ve Hint Bürosu (Montagu), Türklerin İstanbul’da kalması gerektiğini söyledi. Churchill’e göre, İstanbul’da günlük maliyet en az 50.000 £. İngiliz cephesinde üç farklı görüş ortaya çıktı. Sonunda Lloyd ve Curzon’un isteği üzerine İstanbul’a girilmesine karar verildi. Diğer kabine üyelerinin aksine Curzon’a göre asıl tehlike Mustafa Kemal değil, İstanbul Sultanı Vahdettin’dir. Başkent Anadolu’ya taşınırken, hükümdar olan padişah bir ‘Vatikan’ olarak boğazda kalabilirdi. Churchill’e göre Sultan Vahdettin İstanbul’dan hiç ayrılmamalıydı. Bu olursa, Enver, Mustafa Kemal ve Troçki gibileri hemen etrafına toplayacak, Anadolu ve Arabistan’da İngilizlere karşı büyük bir askeri güç oluşturacak ve bölgeyi kaynayan bir yağ kazanına çevirecekti. Onu akılda tutmak en iyi seçenek. Londra Konferansı’na kadar Venizelos, İzmir’in doğrudan ilhak edilmesi politikasını savunmuştu. Ona göre Curzon’un önerdiği bir ‘Türkiye’nin egemen özerkliği’ gelecekte pek çok sorun yaratacaktır. Bu sadece savaşı uzatmak içindir ve gerçek bir çözüm değildir. Ancak konferansta Fransızlar ve İtalyanlar Venizelos’un teklifini reddettiler. Fransızlar da, esas olarak Suriye’deki istikrarsız konumlarından dolayı endişeli.[108][109][110]
22 Aralık 1919’da İngiliz ve Fransız delegeler İstanbul’un geleceğini tartışırken, Fransız delegePhilippe BerthelotAnadolu’ya taşınması gereken başkentin, Anadolu’da bunun için bir yer hazırlanmadan taşınmaması gerektiğini duyurdu. Ancak ekonomik bir felaketin yaşanmaması için Türklerin İstanbul’dan Anadolu’ya hızlı değil, kademeli olarak taşınması gerektiğini söyledi. Ayrıca Boğaz’da kurulacak uluslararası komisyonun detayları belirlenmiş ve Ayasofya’nın tüm mezheplerin ve inançların eşit derecede yararlanma hakkına sahip olacağı ve başka amaçlar için kullanılmayacağı antik bir anıt olarak kabul edilmesi kararlaştırılmıştır. herhangi bir inanca göre dini ibadet. Konferansta İngiliz ve Fransız delegeler, mandalalara ve bireysel etki alanlarına Türkiye’de izin verilmeyeceği konusunda prensipte anlaştılar.[111][112][110]
İngiliz kabinesinde bu rapora en yoğun tepki Montagu’dan geldi. Başkentin taşınmasına karşı çıkan Montagu şunları söyledi:[110][113]
Lord Curzon’un kendi bakış açısını savunma yeteneğinden şüphem yok. Ancak şunu açıklığa kavuşturmalıyım ki, Ayasofya hakkında bir şeyler söylemek Müslümanlara son bir darbeyi mi indirmeli? 500 yıllık mülklerine saygı gösteremez miyiz?
Türkiye’nin yeni başkenti konusunda Türklerin burayı seçmesine bile izin verilmediğine dair belirtiler var.
Bu konularda Curzon raporunu lehimize bulmuyorum.
Curzon kendini şu şekilde savundu:[114][115][110][116]
İstanbul’dan ayrılan Türk’ün başkenti olarak istediği yeri seçmesine izin vereceğim. Mevcut fırsatı değerlendiremezsek, nesiller boyu pişmanlık duyacağız.
Ayasofya 920 yıl önce bir Hıristiyan kilisesiydi ve artık dinde kullanılmayan bir anıt olabilir.
Amacımız, mümkünse Yunanistan’ı, İtalya’yı veya Anadolu’daki herhangi bir yabancı gücü ortadan kaldırmak, homojen bir Türkiye yaratmak, ancak Türklerin Avrupa’ya dönüşünü engellemektir. sorun olarak görmekte ve diğer Müslüman ülkeler üzerindeki etkilerini yok etmektedir. Bu nedenle, yüzyıllardır suçlu olduğunuz korkunç kötü yönetimi bize tekrarlamamalısınız.
Hayatımın uzun yıllarını seyahat ederek ve Müslüman halkları inceleyerek geçirdim. Türk şimdi dışarı atılırsa büyük bir çığlık kopacak. Ama yakında kabul edecekler.
Türkler Konstantinopolis’te bırakılsaydı, bu, Doğu dünyasında İtilaf Devletleri’nin (İngilizler) onu tahliye etmeyeceğine dair ikna edici bir kanıt olarak alınacaktı. Yapmamız gereken Türkleri oradan çıkarmak, çünkü bu kırılgan sınır halklarının kaybı hiçbir şekilde ulusal bir aşağılanma olarak görülmeyecektir.
Konstantinopolis, Doğu dünyasında manevi üstünlükten ziyade siyasi gücün sembolüdür.
Mısır’daki ayaklanmayı durdurmak ve Mısırlıyı Türklerle olan ilişkisinin sonsuza kadar bozulduğuna ikna etmek için gereken tek şeyin Türklerle olan ilişkisinin sona ermesi olduğunu iddia edenlerden alıntı yapabilirim. Haliç’ten eski hükümdarı Sultan’ın kaybı.
Fransa’nın Türklerle ilişkiler kurmasını, İslam’ın yeni bir savunucusu rolü üstlenmesini, Fas’tan Suriye’ye Batı Dünyasında Müslümanları bize karşı örgütlemesini başka ne engelleyebilir?
Curzon’un planı açıktı. 1918’den beri ısrarla savunduğu tezi; Başkenti Anadolu olan, tüm yabancı güçlerin ortadan kaldırıldığı, krallığın ve mümkünse hilafetin kaldırıldığı, cumhuriyetin ilan edildiği, bağımsız, homojen bir devlet olan İngilizler için asla sorun olmazdı. Rus yayılmacılığına karşı tampon görevi görecek bir Asya Türkiye’sine yaklaşarak, diğer Müslüman ülke ve devletlere olan etkisini ve iddialarını tamamen terk etti. Öte yandan Forbes Adam ve Robert Vansittart, Türkiye’de herhangi bir ortak çözüm için Güney Anadolu’daki mevcut İtalyan askeri işgalinin bir an önce sona erdirilmesinin çok önemli olduğunu belirtiyor. Bu nedenle Afrika’da İtalya’ya taviz vermek mümkündür. Fransa, Adana, Urfa ve Maraş’ın kuzey bölgesini terk etti.[114][117][110]
Mareşal Sir Henry Wilson’ın, boğazda uluslararası bir daimi komisyon kurulması ve başkentin Anadolu’daki bir mevkiye devredilmesi için İstanbul’un işgaline ilişkin raporu, 6 Ocak 1920’de kabineye sunuldu.[114][118][116]:
(i) Boğazı korumak için makul güvenlik yeterlidir. Ancak Karadeniz’i kontrol etmek, üstün bir İtilaf Filosu’nun varlığını gerektiriyordu. (ii) Türkiye sınırının Midye-Enez hattına kadar uzanması durumunda 2 Tümen yeterli olacaktır. (iii) Hükümdar ve hükümet Anadolu’ya getirilirse, kontrolünü kaybettiğimiz için tüm askeri pozisyon bize karşı değişecektir. Ve çok daha büyük bir garnizon ve daha karmaşık bir savunma sistemi gerekiyordu.[119]
Curzon 1918’den beri başkenti taşımaya kararlı olmasına rağmen, İngiliz kabinesi 1918’de Kızılderililere verilen – Padişah ve hilafete dokunulmadan bırakılacağı – askeri pozisyonun onun aleyhine değişeceğine, onun aleyhine değişeceğine dair bir vaadi kabul etmeyi reddetti. Padişahı İstanbul’da gözetim altında tutmak daha iyidir. Buna göre padişahın ve hükümetin İstanbul’da kalmasına oy çokluğuyla karar verildi. Kabineye göre bir diğer gerekçe de, bu yapılırsa tüm sorumluluğun İngilizlere ait olacağı ve Fransızların Müslüman kolonilere sempati duyacağı yönünde. Ayrıca Ayasofya’nın uluslararası bir anıt olarak görülmesi fikri Türkleri tamamen çileden çıkaracaktır. Kabine, Suriye, Irak, Hindistan, Mısır, İrlanda, Rusya ve Kafkaslar ile yeni bir sorun eklemek istemiyor. Kabinenin tutumu şuydu: “Birçok soruna yol açacak olan Avusturya’yı yok ettik ve Türkiye’yi yok etmek yeni bir felaket olacak.”[116][120]Ancak başkentin taşınmasına karar verilmesi halinde Bursa, Ankara veya Konya şehirlerinden biri padişahın ikamet edeceği başkent olur.[114][121]
Başkentin yerinin değiştirilmesi kararını veto eden Bay Curzon, “Bu, Avrupa’nın neredeyse beş asırdır beklediği ve bir daha asla tekrarlamayabileceği bir fırsat” dedi. Konya’da toprak. Şanlı bir hakimiyete sahip olacak.” Bu, Başbakan Lloyd George, Arthur Balfour ve Lord Curzon’un ortak kararıydı ve veto edilmemeliydi. Curzon, itirazlarını tüm kabine üyelerine dağıttı. Protesto mektubunda, İstanbul’da bir hükümetin iyi hesaplanmış bir karar olmadığını ve sürpriz olacağını ima etti.[114][122]
Londra Konferansı 1920[düzenle | kaynağı değiştir]
ABD’nin Boğazlar’da, Anadolu’da veya Ermenistan’da görev almayacağı anlaşılınca, 12 Şubat 1920’de Londra Konferansı’nda barış görüşmeleri yeniden başladı. Fransa’da Georges Clemenceau’nun yerine Georges Clemenceau geçti. yerini Alexandre Millerand aldı ve Francesco Nitti, Vittorio Orlando’nun yerine İtalya’yı temsil etti.
Konferansta Türklerin Konstantinopolis’i elinde tutmasına izin verildi. Boğaz’ın Büyük Britanya, Fransa, İtalya, Yunanistan, Romanya ve Japonya’dan oluşan uluslararası bir komisyon tarafından yönetilmesine karar verildi. Fransızlar, İzmir’deki Yunan varlığının genişletilmesine karşı çıktı. Ancak Konferans, İzmir bölgesinin Türkiye’nin nominal egemenliği altında Yunanistan’a verilmesine karar verdi. İtalyanlar ise Anadolu’daki varlıklarının çok pahalı bir girişim olduğunu anladılar. Yunanistan’ın önemli rakibi İtalya’nın ekonomik ihtiyaçlarının karşılanması şartıyla iddiasından vazgeçmesi olasıdır. İtalya’nın yaşadığı ekonomik ve sosyal kriz, barışın önemini vurgulamıştır. İtalyan toplumu derin bir kriz durumunda. Aralık ve Ocak en çalkantılı aylardır; Neredeyse tüm İtalyan işçiler greve gitti, trenleri, posta hizmetlerini, endüstriyel üretimi ve tarımı durdurdu. Sivas’a doğru yayılmayı bırakan İngilizler ve Fransızlar, konferansta İtalya’nın Anadolu’yu tamamen boşaltmasını istediler. Ancak İtalya, Suriye ve Irak vekillerinin Anadolu’yu boşaltması karşılığında İngiltere ve Fransa’dan bunu tazmin etmesini istedi. Bu nedenle İngilizler ve Fransızlar, Türkiye’deki tüm İtalyan birliklerinin geri çekilmesini ve işgale son verilmesini talep ederek, İtalyanlara, şirketlerini 1915’te İtalyanlara bırakılması beklenen Güneybatı Anadolu’ya sokmayacakları konusunda güvence verdiler. Londra Antlaşması, Sevr’de değil ve bölgede sadece İtalyan şirketleri faaliyet gösteriyordu. Aynı şekilde Kilikya bölgesinde Fransız ekonomik çıkarları kabul edilirken, hem İtalya hem de Fransa, Sevr Antlaşması’nın yürürlüğe girmesi durumunda tüm birliklerini Anadolu’dan ve etki alanlarından çekip Anadolu’yu Türklere bırakmayı kabul etti.[123][124][125]
Bu sıralarda Fransızlar, Türklerin Anadolu’ya silah getirmesine müsamaha göstermeye başladı. Türkler, Gelibolu’da Fransızların koruduğu bir cephanelikten çok miktarda silah çaldı. Buna karşı koymak için Fransızlar, saldırganların muhafızlarından sayıca fazla olduğunu söylediler. Yunanlılarla çatışan İtalyanlar, Türkleri başından beri geri tuttular ve şimdi çekilmeye hazırlanırken Türklere silah satıyorlar. Dahası, uçak gemilerinin müttefiklerinin kontrolünden kaçmasına bile yardım ettiler. İngilizlere gelince, Türklerin silahsızlandırılmasını en başından ciddiye almadılar. Bir İngiliz müessesesi karargahta sadece Türklerin silahlarını alıp Rumların silahlarını bırakmanın mantıksız olduğunu söyledi. Böylece Türklerin silahlanması devam etti.[126]
İngiliz Yüksek Komiseri Amiral de Robeck, İstanbul’daki konumlarını güçlendirmeleri gerektiğini açıkladı. Bunun üzerine Üst Kurul bir güç gösterisine girişmeyi planladı. Bu, Mustafa Kemal’in öngördüğü gibi, İstanbul’un tam ve sıkı bir işgali gibi görünecektir. Yüksek Kurul, De Robeck’in görüşünü takdir etti ve 5 Mart’ta İstanbul’un işgaline karar verildi. Türk hükümetine, barış şartları kabul edilip uygulanıncaya kadar işgalin devam edeceği bilgisi verildi. 16 Mart 1920’de işgal edildi. Mart 1920’de Konstantinopolis’i geri alma kararı, Müttefiklerin prestijini yeniden teyit etmektense, Sultan’ın gücünün son kalıntılarını da yok etti.[127][128]
Rauf Orbay ise Sivas’taki Komutanlar toplantısında Mustafa Kemal ile birlikte aldığı karara göre İngilizlerin kendisini Meclis’te tutuklamasını istedi. Parlamento binasında Rauf Orbay’ın arkadaşları kılık değiştirmek için iki erkek üniforması bulup getirdiler. Rauf Bey bunu yalanladı. Çünkü parlamentonun kendiliğinden değil işgalci güç tarafından feshedilmesi gerektiğini söyledi. Dolayısıyla Anadolu’da meclis açılabilir.[129]
İstanbul’un işgali 26 Şubat 1920’de İngiliz parlamentosunda bir dizi tartışmayı ateşledi:
«Walter Guinness: Anadolu’yu asla fethetmedik. Çok zor ve masraflı bir sefer olmadan onu fethedemeyiz. Özellikle barış şartlarının açıklanmasındaki gecikme nedeniyle İstanbul Hükümeti’nin denetimi hızla azalmakta ve Ekim Devrimi’nden sonra Rusya’da olduğu gibi Anadolu’nun tamamı -bu geniş bölge- giderek devlet olmaktadır. Ama Türkleri Konstantinopolis’ten çıkarıp Anadolu’ya göndermenin etkisi, neredeyse kesin olarak İstanbul Hükümeti’ni devirmek ve Mustafa Kemal’i tam olarak iktidara getirmek olacaktır. Genellikle Türkiye’nin yeni başkentinin Bursa olabileceği varsayılır. Türk Konstantinopolis’i terk ederse, İtilaf deniz gücünün kontrolü altında kalma ihtimali var mı? Milletler Cemiyeti’ne gülebileceği en ulaşılmaz bölgeye gidecekti. [130]
Aubrey Herbert: Bazı bölgelerde Hintlilerin Sultan’ı gerçek kral olarak kabul etmekle oldukça yanlış oldukları söyleniyor, ancak Hindistan Müslümanları esas olarak onun öyle olduğunu düşünüyor ve hepsi bu. gerçekten önemli.
Lloyd George: Büyük savaşta İstanbul’u Ruslara veren bir antlaşma yaptık. Ancak Bolşeviklerden sonra, İtilaf elbette bu kararından vazgeçti. İtilaf Konferansı, Türkleri İstanbul’da tutmanın daha iyi olduğu sonucuna vardı. 1918’de savaş durumu giderek daha da kötüleşiyordu. İnsanlar imparatorluk olduğumuzu düşünüyor. Hindistan’da işe alım yapmak için özel bir çaba sarf ettik. Fransa için bulabildiğimiz tüm insanlara ihtiyacımız var. Britanya İmparatorluğu’nun dörtte biri Müslümandı ve onları ikna etmek için Türklere Hilafet’e veya Konstantinopolis’e dokunmayacağımıza dair güvence vermemiz gerekiyordu. Güvenceden sonra, destek önemli ölçüde arttı. Şimdi bize istediğimizi yapabileceğimiz söylendi. Ama bunu söyleyenler, dünyanın en büyük Müslüman gücünün Britanya İmparatorluğu’nda olduğunu unutuyor. Ciddi bir söz verdik, kabul ettiler ve uymamamıza kızdılar. Hindistan, savaş sırasında gönüllü olarak 1.160.000 kişiyi yardımımıza gönderdi ve ondan önce neredeyse bir buçuk milyon. Onların yardımı olmadan kazanamazdık. Gerekli sayılara sahip değiliz. Zafer saatinde onlara olan güvenimizi kıralım mı? Karşılaştığımız şey bu. Onlara gidersek, “Şartlar değişti. Size bu sözü 1918 Ocak’ında verdik. Türkler 1918 Kasım’ına kadar teslim olmadılar” dersek, hayır. Asya’daki İngiliz gücüne daha fazla ne zarar verebilir? Bu bizim için ölümcül bir tehlike. Ancak Türkiye’nin boğazı kapatması savaşı uzattı ve bununla başa çıkmalıyız. Türkleri kötü yönettikleri ülkeler üzerindeki hakimiyetten mahrum bırakmalı ve onu büyük bir güç haline getiren Karadeniz yolunun hakimiyetini tamamen ortadan kaldırmalıyız. [131]
Albay Yate: Hükümetin, Padişahın İstanbul’da kalması yönündeki politikasını dile getirdiğini duyduğuma memnun oldum. Hem Hindistan Müslümanları hem de Afgan Müslümanları olmak üzere Müslümanlar arasında çok yaşadım. Hiva, Buhara ve Orta Asya’dan insanlar tanıyorum. Asya’daki ve özellikle Orta Asya’daki tüm bu Müslümanlar, Padişah ve Halifelerinin bağımsız bir hükümdar olmasını dinlerinin temel bir ilkesi olarak görüyorlar. [132] »
9 Mart 1920’de, işgalden önce, İngiliz yüksek komiseri Amiral De Robeck raporunda şunları söyledi: “Venizelos’u ve Yunanistan’ı ödüllendirmek için neredeyse kesin Asya kanamasını riske atmak akıllıca mı? Zorluklar geride kaldı. Öte yandan askerlerimin Venizelos için kendilerini feda etmeye çağrılmak istediklerini sanmıyorum.”[133][134]
16 Mart 1920’de İstanbul’un işgaline ilişkin İngiliz Harp Dairesi raporu kabineye sunuldu:[135]
Araplar ortak dinleri olan Türkleri severler. Ancak Suriye’deki durum göz önüne alındığında, Arapların herhangi bir saldırı için Türkleri desteklemesi pek olası görünmüyor.
Kürtler Türkleri destekliyor. Kürtler aleyhine verilecek herhangi bir karar, onları tamamen Türklerin kollarına atacaktır.
Azerbaycan Türklerle etkileşime giriyor ve Türkiye’ye fayda sağlıyorlar. Ermenileri Türklerden uzak tutmak için hareket ettikleri düşünülebilir.
Ermeni Ordusunun muharebe kalitesi düşüktü ve askerlerini elinde askerlerle Azerbaycan sınırında toplasa dahi Türklere saldıramazdı. Öte yandan, Ermeniler için olması gereken Karadeniz’den Van Gölü’ne uzanan cephenin genişliği yaklaşık 300 mil (482 km) idi ve bir türlü bölgeyi tutamadılar. Genelkurmay’ın Ermenistan’a yardım edecek askeri kaynakları yoktu. Mezopotamya, Filistin, Mısır veya Ren’deki mevcut garnizonları azaltmak mümkün değil.
Bugün;
İngilizlerin
İstanbul’da 10 bin, Eskişehir’de 850, İzmit’te 850, Çanakkale’de 850, Batum’da 18 bin ve Musul’da 12 bin asker bulunuyor.
Fransızca,
Tekirdağ’da 600, Suriye genelinde 24.000;
İtalyan,
kuvvetleri Muğla’da 12.500, Antalya’da 2.500 ve Arnavutluk’ta 24.000 kişiden oluşuyordu;
Yunanlılardan,
İzmir’de 70.000, Yunanistan’da 200.000 kuvvet,
Ermeniler
Gümrü’de 21.000 asker var.
Türklerin
Öte yandan Cezire’de 12.500 (10 bin düzensiz Arap), Erzurum’da 28.700, Maraş’ta 8.400, Uşak’ta 18.800, Eskişehir’de 12.900 ve İstanbul’da 9.100 asker bulunuyordu.
Azerbaycan
30.000 askeri var.
İşgalden sonra Meclis’in süresiz olarak işlevini yitireceği kabul edildi. İngiliz Yüksek Komiseri Amiral de Robeck, işgali bir başarı olarak değerlendirdi. Milliyetçiler için ölümcül olmasa da ağır bir darbe olduğunu söyledi. Genelkurmay Başkanı Sir Henry Wilson, “Mütarekeden sonra bile Anadolu’nun içine girmeyi hiç denemedik” görüşünü benimsemedi. Nitekim İngilizlerin Anadolu’yu işgali, şu anda boşaltılan birkaç yerle sınırlıydı. Aslında İngilizler, birbirini takip eden iki olayla -Yunan birliklerinin Anadolu’ya gönderilmesi ve on ay sonra İstanbul’un işgal edilmesi- Mustafa Kemal’in fermanının Avrupa’da en geçerli olmasını istediler. Avrupa Türkiye. Anadolu’da da öyle. Sağladılar.[136]
İngilizler bir kez daha Mustafa Kemal’e büyük bir siyasi katkı yaptı. Hızlı bir şekilde faydalandı. Hemen bir açıklama yaparak, “Osmanlı Devleti’nin yedi yüz yıllık varlığının ve egemenliğinin sona erdiğini” ilan etti ve Ankara’da kendi inisiyatifiyle yeni bir meclis toplamaya başladı. .[137]
Yunanistan cephesindeki gelişmeler[düzenle | kaynağı değiştir]
27 Kasım 1919’da VenizelosNeuilly AntlaşmasıBulgaristan tarafından işgal edilen Batı Trakya’nın Yunanistan’a bağlanmasını sağladı.Elefterios Venizelosİtilaf Devletleri’nin dayatacağı Türkiye’nin Avrupa’dan tamamen atılacağına yürekten inanıyorum. O zaman İtalyanlarla Küçük İtalya’da en yakın işbirliğinin temeli atılacak. Asya atılacak. Yunanistan her şeyi hak ediyor. Trakya.”[138]
Venizelos, girişimlerine yeni İtalya Dışişleri Bakanı Tommaso Tittoni ile devam ediyor.Venizelos-Tittoni. AnlaşmaAralarındaki sorunları çözmeye çalıştı. Daha sonra 18-26 Nisan 1920’deSan Remo. Konferansİçinde Sevr’in nüshası Lloyd George ve Venizelos önderliğinde hazırlanmıştır.
Öte yandan 1920 ilerledikçe beklenmedik gelişmeler de yaşanmaya başladı. Fransa Başbakanı Georges Clemenceau, Küçük Asya’daki sistemin ve Yunan saldırısının yanlış olduğu konusunda ısrar etti. Clemenceau’nun istifasının ardından 20 Ocak 1920’de Başbakan oldu ve daha sonra 23 Eylül 1920’de Cumhurbaşkanı oldu.Alexandre MillerandFransız siyasetinin gelişiyle daha çok Türk yanlısı oldu.[139]Temmuz 1920’de de çok Yunan karşıtıydı.Kont Sforza(ayrıca İtalya, 1918’de İstanbul’un işgalinden sorumlu komiser) İtalya Dışişleri Bakanlığı’na gitti veVenizelos-Tittoni Antlaşmasıİtalyanlar da anlaşmayı derhal feshederek ve konuyu gündeme getiren Tittoni’yi kınayarak Türkiye yanlısı olduklarını gösterecekler. ingiliz BaşbakanLloyd George1920’nin sonunda, Yunan politikalarını desteklemeye devam eden tek güç olmaya devam edecekti.
«6 Aralık 1919’da Fransa temsilcisi Mösyö Picot ile görüştüm. Picot, yakın gelecekte Fransa’da hükümet değişikliği olacağını, Aristide Briand’ın iktidara geleceğini ve tamamen Türk yanlısı bir politika izleyeceklerini belirterek, “Mösyö Briand’ın politikası güçlü bir Türk devletidir. Güçlü ve bağımsız. Anadolu’da kurulabilir. Bu mümkün. Ne olacaksa yapılacaktır.” »
(Ali Fuat Cebesoy [140])
Aldığı bilgilerden endişelenen Venizelos, yeniden Paris ve Londra’ya gitmeye karar verdi. 19 Mart 1920’de Londra’da yaptığı görüşmelerde Yunanistan aleyhine olumsuz bir havayla karşılaştı. Dönemin Savaş BakanıWinston Churchillİngiliz Ordusu Genelkurmay Başkanı General Henry Wilson veCurzonİngilizlerle yaptıkları görüşmelerde, İngilizlerin Küçük Asya’daki operasyonlarında Yunanistan’a askeri destek sağlayamayacakları ortaya çıktı ve aslında Yunanistan’ın yenilgisini öngördüler. Bölgede Yunan seferi. General Wilson şunları yazdı: “Bu öğleden sonra Churchill ve ben Venizelos’la bir saat geçirdik. Savaştan yeterince yorulduğumuzu ve bu nedenle onlara askeri veya mali yardımda bulunmayacağız. , Trakya’da veya İzmir’de Yardım yapılıyor. sadece bir silah ve biz kendisine ülkesini yok edeceğini, uzun yıllar Türkler ve Bulgarlarla savaşacağını, Yunanistan’ın askeri ve ekonomik olarak büyük zarar göreceğini söyledik. ne dedik.”[141][142]
Öte yandan Venizelos, Kemalist güçlerin Churchill’e karşı taşıdığı tehlikeyi ana hatlarıyla belirtmiş ve saldırmak için izin istemiştir. Saldırıdan sonra Venizelos, Yunanlıların tekrar mevzilerine çekilebileceğini öne sürdü. Churchill, Yunanistan Başbakanı’nın sunduğu rakamları dikkate almadan Venizelos’un bu teklifini reddetti. Zaman tamamen Yunanlıların aleyhine ve Türklerin lehindeydi. Örneğin, 1920 yılının Şubat ayının başlarında, Türkler, İtilaf Devletleri’nin mütareke şartlarına göre tüfek, silah ve mühimmat bulundurduğu Gelibolu’daki kışlalara saldırdı. Ancak 24 Şubat 1920’de Gelibolu olaylarından sonra Lord Curzon, Venizelos’tan müzakereler sırasında askeri statükoyu korumaya çalışmasını istedi. Bu arada, Yunanistan’ın toplam bütçesinin üçte ikisi verilen kredilere dayanıyor. Ayrıca Venizelos, ülke Türkiye ile savaş halinde olduğu için seçimleri erteledi ve barış anlaşması imzalanmadığı sürece sıkıyönetim uygulamaya devam ediyor. Öte yandan Venizelos, İtilaf Devletleri’nin tamamlaması gereken bir görev olan Türk taburculuğunun yavaşlığından şikayet etti. Her durumda, Osmanlı İmparatorluğu büyük bir imparatorluktu. Türk Harbiye Nezareti ile direniş hareketleri arasında bir bağlantı olduğunu bildiriyor: “300.000 kişilik toplam kuvvetin yakında bir savaş durumuna düşmesi muhtemel ve ‘olacak’ diyor. Yeterince erzak ve mühimmatları var. Böyle bir ordu.”[143]
Entente’nin Venizelos’a çekincesi San Remo Konferansı’nda tekrarlandı. Ancak Sevr Antlaşması’nın fiilen yürürlükten kaldırılmasına yönelik en ciddi tehlike, Mustafa Kemal Paşa liderliğindeki Milli Mücadele hareketidir. Yakın dostu Lloyd George’un desteğine güvenen Venizelos, antlaşmanın nihai metninin hazırlandığı 3 Temmuz 1920’ye kadar Mustafa Kemal Paşa’yı ve Türkleri antlaşmayı kabul ettireceğini vaat etti. 7 Temmuz 1920’deki konferansta Türk delegeleri anlaşmayı imzalamayı reddettiler. Antlaşma nedeniyle idam edileceklerini ve hiçbir sorumluluk üstlenemeyeceklerini açıkladılar. Ancak Müttefik güçlerin baskısı nedeniyle nihayet 10 Ağustos 1920’de geldiler ve anlaşmayı imzaladılar.[144]
Fransız siyaseti ise Clemenceau hükümetinin düşmesi ve Alexandre Millerand’ın Başbakan olarak atanmasından sonra daha fazla Türk yanlısı hale geldi. Haziran 1920’de, Antlaşma imzalanmadan önce, Fransız Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri, Paris’teki İngiliz Büyükelçisine, Fransız Ulusal Meclisi’nin Yunanistan’ın varlığından rahatsız olup olmadığından şüphe duyduğunda ısrar etti. Anadolu’da tasdik mümkündür veya yoktur. barış antlaşması imzalanır.[139]
“
Bu projeyi hayata geçirmekle görevlendirilen Ermeni kuvveti, üç zayıf tümenden oluşuyordu. Bu nedenle Doğu’da hiçbir güç imha politikası uygulayamaz. Batıda, zaten tükenmiş olan Yunan ordusunun bize veda etmek için yeni bir yolu yok. Bundan sonra çalışma süresi her zaman lehimize olacaktır. İtilaf devletlerinin anavatanlarında daha büyük orduları ve örgütleri vardır. Ama bugün burada ayırdıkları kuvvetin azlığı ve bize karşı bekledikleri proje, sadece Ermeni ordusundan ve Rumlardan bekledikleri kuvvetli kuvvet ve istihbarata dayanmaktadır. Türkiye’nin yıkılması için Fransız ve İngiliz milletlerine hiçbir maddi menfaat gösterilmedi. Bu proje şeflerin hırsla, hırsla özçekimi projesidir. [145]
”
– İsmet Bey (İnönü), Ordu Komutanı Orgeneral Harbiye (İnönü), 29 Mayıs 1920
Sevr dışında etkisi[düzenle | kaynağı değiştir]
Sevr Antlaşması öncesi Kraliyet Donanması Komutanlığı LorduRosslyn Wester Wemyss’in fotoğrafı.Reaksiyon aşağıdaki gibidir:[146]
«İzmir ile ilgili düzenlemenin kaosu ortadan kaldırdığına gerçekten inanan var mı? Bir kalp kırıklığının, ne zaman olursa olsun, hepsini kıskandıracağına ve tüm bu sorunları bir anda çözeceğine gerçekten inanan var mı? Onları sadece perde olarak görüyorum ve eminim ilk rüzgarda uçup gidecekler. Örneğin, kim, en çılgın hayal gücü bile, Nil’in ağzında bir mukim ile yerel bir Parlamento kurmanın, bizi o ülkedeki beladan kurtarmanın bir yolu olacağını düşünürdü? Peki ya Trakya? Türk milletini Yunanistan’a bırakmak ne demektir?
Kendime soruyorum, bu sürecin nedeni nedir? Tatmin edici bir cevap bulamadım. Yunanistan’a ödül mü? Bunun gerçekleşmesi olası değildir. Tüm Taraflar arasında Yunanistan en az şeyi yapmış ve savaştan en az zararı görmüş gibi görünüyor; Ve “ödül” kelimesinin İtilaf sözlüğünde yeri olmadığını yeterince yüksek sesle ifade etmedik mi?
İzledikleri yoldan dolayı Türkiye’ye verilen bir ceza olduğuna inanamıyorum. Etkili olabilmesi için cezanın caydırıcı olması gerekir. Bu caydırıcı olmaktan uzak. Korkarım bu bizi yakında daha fazla silahlı adam görmeye götürecek.
Ateşkesin imzalanmasının üzerinden yirmi ay geçti. Barış yerine savaş var. Zafer saatimizde bize güvenenlerin, müzakere saatinde bize güvenmemeyi öğrendiği yirmi aylık erteleme ve tereddüt; Bir edebi mükemmellik ve belagat selinin hipnotize edilmiş bir dünyayı sular altında bıraktığı, düşmanlarının elinde yalnızca propaganda malzemesi olarak hizmet eden her türlü imkansız ve yanıltıcı fikirlerin ortaya çıktığı yirmi ay. Biz. Türk İmparatorluğu’nun, küçük devletlerin karmaşıklığı içinde doğası gereği imkansız olan ve beklendiği gibi yasal, orijinal parçaları haline gelmeyen bir şekilde çözüldüğü yirmi ay. makul yol.
Böyle bir zaman, Hindistan’da milyonları çileden çıkaran ve şimdiye kadar bizi dostları olarak görenlerin nefretini ateşleyen bir Misak’ı dünyaya ilan etmek için doğru zaman olabilir mi? »
Lord Curzon anlaşma hakkında Lloyd George’a şunları söyledi: “Türkiye’de barış yapmak istiyorum ama İzmir’deki Yunanlılar ve Venizelos’un emirlerini yerine getiren Yunan tümenleriyle bunun imkansız olduğunu biliyorum.” Türk-Yunan çim savaşı, siyasi bir koalisyon hükümetinde Curzon ve Lloyd arasındaki savaşı andırıyor. Curzon, sık sık dışlanan ve yabancıların önünde küçük düşürülen Lloyd ile anlaşamadı.[147][148][149]
Boğazın bu durumu elbette Rusya’nın Karadeniz ve Kafkasya’daki güvenliği için ciddi bir tehlike oluşturmaktadır. Dolayısıyla Türkiye ile Sovyetler Birliği arasında bir işbirliği ilişkisi olacağı kesindir. Rusya da Polonya ile savaş halindeydi ve Avrupa, Kafkaslar, Orta Doğu ve Hindistan’daki yayılmacı politikası nedeniyle Batı ile arası açıldı.[150][151][152]
Fransa MareşaliFerdinand FochTürkiye direnirse, anlaşmayı uygulamak için en az 27 tümen gerekeceği sonucuna vardı. Mareşal Wilson’a göre 25-30 tümen gerekliydi. Öte yandan, İngilizler Yunanistan’a yardım etmeye istekli değildi. Mareşal Sir Henry Wilson 17 Haziran 1920’de şunları söyledi: “Winston Churchill’e, benim görüşüme göre Konstantinopolis, Dardanelya, Mezopotamya ve İran’da felakete doğru gittiğimizi söyledim. Dediğim gibi, Birçok kez politikamız, komutamız altındaki kuvvet orantısız ve bu taahhütlerin hepsini yerine getiremiyoruz.İrlanda’nın Bağımsızlık Savaşıizledi), Konstantinopolis, Filistin, Mezopotamya (Irak) ve İran’ın kabine politikasını yürütmek için yeterli askeri yoktu. İngiltere, Mısır ve Hindistan’dan bahsetmiyorum bile. “[153][154]
İngiliz Yüksek Komiseri Amiral de Robeck 7 Nisan’da Curzon’a şunları söyledi: “Türkiye’nin dostluğu bizim için belki Yunanistan’ınkinden daha değerli ve hatta daha da değerli. Ortadoğu Bolşevizminin sırları üzerinde Türkler kadar güçlü muhafazakar bir halk. İngiltere’nin Türkiye ile bir an önce barış yapması gerektiğine inanan Churchill’e karşı son derece değerli bir tampon olduğu ve Yunanlılara yardım etmenin bir değeri olmadığı unutulmamalıdır. Ruslar, Churchill, “Türkler giderse, hiçbir yolu olmayacak. Montagu’ya göre kabinenin bir diğer üyesi Trakya bile Türklere teslim edilmeli. Lord Lamington. Savaşın metni şöyledir: “Türkiye’nin tükendiği ve artık Alman desteğinin olmadığı bir zamanda Rusya’nın artık İstanbul’a bir operasyon tekrarlamayı düşünmediğini gösteren hiçbir şey yok. Konstantinopolis’teki Rus üstünlüğü için ya da çok geç olmadan hazırlanmalıyız. Türkiye’yi ele almalı ve çıkarlarımıza potansiyel bir engel olarak yeniden inşa etmeliyiz. “[155]
Ortadoğu ve Asya’daki Rus yayılmacılığına karşı Türkiye ile diplomatik bir ittifak kurmak, İngiliz emperyal çıkarları için en uygun seçenekti. Yunan ilerlemesi devam ederken, hayali önce boğazı kuşatmak, ardından İstanbul’u zamanında almak ve Karadeniz’de Pontus devletini kurmak olan Venizelos’un faaliyetleri tepki çekti. Fransa ve İtalya’nın. Ayrıca, filizlenen bir Yunan Ortodoksluğu, İtalyan Katolikliğinin Akdeniz’i kontrol etme tarihi hedefi için sürekli bir tehdit oluşturuyordu.[156]Ayrıca İtalya, Libya’yı İtalyan ekonomisi için bir kaynağa dönüştürmenin en uygun yolunun Türkiye ile iyi ilişkiler kurmak olduğunu düşünmektedir. Türkiye’nin bağımsızlığını savunmak, uzun vadede ticari ayrıcalıklar elde etmek için stratejik bir hamledir.[157]
“
Hem İtalyanlar hem de Fransızlar, ülkede maksimum ekonomik fayda elde etmek için devletimizin bağımsız kalmasını ve başka bir yabancı devletin kontrolü altında olmamasını kendi çıkarları için görüyorlar. ülkemiz ve her ikisi de bize bunu defalarca söyledi ve her gün söylendi.
Yunanlılar doğrudan İngiliz koruması altındaydı ve ayrılmaya niyetleri olmadığı anlaşıldı.
”
– Mustafa Kemal Paşa, 24 Nisan 1920 [158]
Anadolu’da işgale karşı direniş örgütlenirken, bir yandan Rusya ile etkileşim ve karşılıklı müzakereler başlarken, diğer yandan Eylül 1919’da Mustafa Kemal Paşa, General James Harbord yönetiminde bir Amerikan Askeri Misyonu bile aldı.[159]Harbord raporunda, Türklerin amacının, tek bir çıkarsız gücün, tercihen ABD’nin mandası altında İmparatorluğun toprak bütünlüğünü korumak olduğunu belirtti.[97]Tabii ki, bunlar İngilizlerin büyük ilgisini çekiyordu. Özellikle Rus teması, Bolşeviklerin Müslüman dünyasını İngiliz İmparatorluğu’na karşı döndürme tehlikesini gösteriyor. Mustafa Kemal Paşa’nın milliyetçi hareketi daha da güçlendirmesindeki son kıvılcım, sözde uluslararasıydı, ama aslında, Ulusal Antlaşma kararlarını takiben İngilizlerin Osmanlı başkentini işgal etmesiydi. 28 Ocak’ta.[160]
Bir yandan Fransa, Türkiye ve Suriye’de karşı karşıya olduğu ciddi protesto ve protesto hareketlerinin arkasında İngiliz istihbarat operasyonlarının olduğundan emindir.[161]Öte yandan İzmir’in işgali Fransa’nın stratejik vizyonu içinde değildi. Aralık 1919’da Fransızlar, Yüksek Komiser M. Picot aracılığıyla Sivas’ta Mustafa Kemal ile temasa geçerek, “Fransızların Kilikya’daki tüm ekonomik tavizleri Fransız tekelinin vermesi şartıyla, gayrıresmi olarak Kilikya’dan çekileceğine” dair güvence verdi. Mustafa Kemal, Picot’a tüm Anadolu’da bir Fransız ekonomik kayyumunu kabul etmeye hazır olduğunu söyledi. Ayrıca, mümkünse ABD yardımını kabul etmeye hazır olduğunu söyleyerek Harbord Komisyonu’na yaptığı önceki açıklamalarını da yineledi. Ayrıca istediğinin tek bir büyük gücün, tercihen Fransa’nın yardımı olduğunu da açıkça belirtti.[162]Burada anlaşma yok. Fransızlar daha sonra Mayıs 1920’de müzakereler için Ankara’ya bir heyet gönderdi ve ikisi arasında Kilikya’da geçici bir ateşkes yapıldı. Bir yandan Suriye’deki kaotik durum ve Maysalun savaşı, Fransızları kendi çıkarları için Türklerle anlaşmaya zorladı.[163]
Bütün bunlar, Fransa’nın “kızıl atkı” olarak kabul edilen eski Yunan kralı Konstantin’in Kasım 1920 seçimleri sonunda sürgünden dönüşüyle birleşince, İtalya, Fransa ve Rusya’nın desteğini Türkiye’de yoğunlaştırdı. .[164]Tüm ölçeklerdeki kayma ve bir Türk zaferi olasılığındaki ani artış, Yunanistan’a İngiliz emperyalizmi lehine zorunlu bir muhalefet yarattı. Batı Anadolu ve Kuzey Afrika üzerinden İtalyan yayılımı olsaydı, bu, İngiliz İmparatorluğu’nun bölgedeki etkisinin kırılacağı ve kalbin derinliklerine delineceği anlamına gelirken, İngiliz egemenliğinin diğer bölgeleri kolayca Fransa’ya ve hatta Rusya’ya ait olabilir. . Ancak bir yandan İngilizler, azalan askeri ve ekonomik kaynakların yarattığı Bolşevik tehdidine karşı İtalya ve Fransa ile birlikte hareket etmek zorunda kaldı.[165]
Suriye’de Fransa ile mevcut gerilimlere ek olarak, Almanya’da ve Ren üzerinde Fransa ve İngiltere arasında toprak anlaşmazlıkları var. Bu nedenle, Yunanistan’ı desteklemeye devam etmek ve İngiliz-Fransız anlaşmazlığını alevlendirmek yalnızca meseleleri karmaşıklaştıracak ve İngiliz İmparatorluğu’nun Avrupa, Orta Doğu ve Asya’daki çıkarlarına zarar verecektir. Fransa ve İtalya’nın Yunanistan’a karşı tasarlanan ve Fransız-İtalyan-Sovyet-Türk İttifakı’na yol açan dramatik dış politika değişimi tüm dengeleri değiştirdi ve İngilizler tüm Ortadoğu hesaplarını göz önünde bulundurmak zorunda kaldı. Yeni durumda, İngilizler Yunanistan’a verdikleri destekten başka bir şey elde etmediler. Ancak Türkler kazanınca İngilizleri Kıbrıs ve Musul’dan çıkarmaya karar vereceklerdi. Kıbrıs önemli bir stratejik öneme sahiptir. Aynı şekilde, değerli petrol rezervlerine sahip Filistin ve Musul. Hilafetin Hindistan Müslümanları üzerindeki etkisi göz ardı edilemez. Bu yeni koşullar karşısında 9 Haziran 1921’de yapılan bir kabine toplantısı İngiliz politikacılar arasında tartışmalara yol açtı ve Mareşal Wilson şunları söyledi: “Yunan ordusunu desteklemek mümkün değil ve önemli olan tek şey Türkiye’yi dost yapmaktır.”[166][167][168]
İngiliz Mareşal Henry Hughes Wilson, Dışişleri Bakanlığı’na görüşlerini şu şekilde ifade etti: “Bütün bunların Türkiye ve Rusya ile savaş anlamına geldiğini ve sınır dışı edildiğimizde biteceğini ilan edeceğim. İstanbul dışında Venizelos’u bir ölçüde gördüm. Söz verdi. Lloyd George her şey ve Lloyd George, söylediği her şeye inandı ama Venizelos’a bastığımda gerçekten öyle olduğunu gördüm. İrlanda’yı terket Türkiye’den çıkmalıyız Türklere, “Şimdiye kadar ele aldığımız İzmir, Boğaz, İstanbul, Trakya ve Edirne’nin ele geçirilmesine hoş geldiniz. Dostluğumuzu eskisi gibi sürdürüyoruz ve Türkiye’den tamamen çıkıyoruz. “Öyleyse Yunanlılara söyle,” Venizelos’un komutası altında, yıkıma neden olacak ve herkesi tehlikeye atacak kadar genişlemeyi başardılar, bu yüzden bir anlaşma yapmak zorunda kaldılar. Yeniden. “Pozisyonumuzu tamamen tersine çevirdiler ve Yunanlılar yerine Türklerle dost oldular. Ama bana Lloyd George’un bunu asla yapmayacağını söylediler. Yine onlara iş yapmaları için yalvardım. Türklere, Türklere Bolşeviklerden daha fazlasını verebileceğimizi söyledim. saatlerce konuştum. Sonunda Lloyd George bana ‘konuşması gerektiğini, önce Venizelos’la konuşacağını’ söyledi. “Genelkurmay Başkanı gibi Montagu da Türklerle anlaşmayı kararlılıkla savunan Mareşal Wilson 1 Haziran 1921’de şöyle yazmıştı: ‘Doğu’da ve Hindistan’da barış elindedir. arkadaş. “[169][170]
“
“13 Haziran 1921’de iki büyük İngiliz askeri Hanri ve Şturton motosikletle İnebolu’ya geldiler. İstanbul’daki İtilaf ordusunun Başkomutanı İngiliz general Harington’a yaklaştılar. Yanlarında biraz mühimmat getirdiler. ilaç. . bize teslim edildi ve kendi adamları tarafından gönderildiler. Devam edeceklerini söylediler.”
”
– Yusuf Hikmet Bayur [171]
Aynı zamanda, birkaç İngiliz istihbarat raporu, Tatarların, Gürcülerin, Türklerin ve Kürtlerin İngilizleri bölgeden çıkarmak ve Türk egemenliğini yeniden kurmak için çalıştıklarını belirtti.[172]
Doğu’da İngilizler, bırakın duygusal kaygılar bir yana, Anadolu ve Azerbaycan’daki Türkler arasında bir Ermeni bloğu oluşturmanın İngiliz çıkarlarına büyük fayda sağlayacağını düşündüler.[173]
Sevr’de Ermeni sınırı çizilmedi. Bizim cumhurbaşkanımızWoodrow Wilson, bu sınırı 22 Kasım’da, 7 Kasım’da Ermeni ordusunun Gümrü’de yenilmesinden 15 gün sonra çizdi.[174]Türkiye ve Rusya ile iki maç arasında kalan Ermeniler yenildi. 2 Aralık’taGümrü AntlaşmasıErmeniler Doğu Anadolu’yu Türkiye’ye bırakırken; Kafkasya’daki ortak Türk ve Rus faaliyetleri nedeniyleErmenistanveGürcistan Sovyetleştirildi.
Bu, bazı Kürt topraklarının Türk kontrolüne bırakılması anlamına gelse bile bağımsız bir Kürt devleti yok ve Curzon ve Lloyd George’un üzerinde anlaşabilecekleri tek konu bu. Savaş sırasında Osmanlı ve Rus orduları aşırı kuzeyde savaştı ve İngilizler güneyden ilerledi. Bazı tahminlere göre, İngiliz ve Ruslarla savaşan Osmanlı ordusunda veya açlıktan ve hastalıktan 800.000 kadar Kürt öldü.[175]Ayrıca Kürtler 1919 yılı boyunca İngiliz işgal güçlerine karşı savaşmış ve buldukları İngiliz casuslarını öldürmüştür. Kürtler, Türk ordusunun yardımıyla Bağdat’ı ele geçirmek ve nihai hedefleri olan İngilizleri bölgeden çıkarmak için operasyonlara başlıyor.[176]Nisan 1920’de San Remo’da Lloyd George şunları itiraf etti: “Araştırmamızdan sonra, İstanbul’da, Bağdat’ta ve başka yerlerde bizimle aynı fikirde olabilecek herhangi bir Kürt temsilcisi bulamadık. Öte yandan Kürtler, destek olmadan hayatta kalamayacaklarını düşünüyorlar. büyük bir güce sahipler ve Türk yönetimine alışmışlar. Alternatif savunucular.” Anlaşmada Kürdistan’ın statüsü korunuyordu ve İngilizlerin planı, eğer Kürtleri gelecekte ayrılmaya ikna edebilirlerse Türklerin Musul ve Mezopotamya’ya inmesini engellemekti. Ancak Yunan saldırısı bir Müslüman-Hıristiyan savaşı olarak görülmüş ve onları Milli Mücadele’ye destek vermeye yöneltmiştir.[177]
Sevr projesi Venizelos için büyük bir diplomatik başarıydı, ancak Yunanistan dahil hiçbir imzacı tarafından onaylanmadı. Bu sırada Kuva-yı Milliye tutuluyordu. Curzon’un bölgede ABD mandası önermesi nedeniyle süreç uzun sürdü ve barış ancak 15 ay sonra gerçekleşebildi. Yine İstanbul’un işgali sonucunda Türk Parlamentosu Rumların karşısına duvar olarak örülmüştür. Yani bu aslında bir barış anlaşmasından ziyade bir “savaş anlaşması”. Sevr’in bir “ölü mektup” olarak kalma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu anlayan Venizelos, bunu empoze etmeye karar verdi. 1920 yazında, askeri operasyonların arttırılmasını emretti (hızla her iki tarafta şiddetli bir totaliter savaşa dönüştü) ve Anadolu’nun içlerine doğru yürüdü. 1920 yazında İngilizlerle birlikte Yunan kuvvetleri ilerleyip Bandırma, Mudanya, Bursa, İzmit ve Uşak işgal edildi.Simavcephedeki durum da Türk tarafı için iyi değil; YunanDemirciSimav’ı ele geçirdiler ve Simav’a doğru ilerliyorlar. yani 20 ağustostaGedizÜçüncü taburun Simav’a hareket etmesi emredildi. Bu, Anadolu’da Müttefik kuvvetlerle gerçekleştirilen tek Yunan askeri operasyonuydu. Bu operasyon General Paraskevopoulos tarafından yönetildi.
Bu arada, Uşak’ın görevi bırakmış ve alayın başında Kütahya Milli Alay Komutanı İsmail Hakkı Bey; Çerkez Ethem tarafından cepheye davet edildi. İsmail Hakkı Bey, 28 Ağustos 1920’de arabayla Gediz’e hareket ederek Binbaşı Savunma Bakanı Nüzhet Bey’i vekil bıraktı, ancak Gediz’in de tehlikede olması nedeniyle abluka riskine girmemek için Kütahya’ya dönerek Eskişehir’de dinlenmeye çekildi. (4 Eylül 1920)’ye gitti. 5 Eylül’de düşmanlarGedizAlıp Efendiköprü civarına gitti. Son saldırının başarısızlığı her şeyi mahvetti. efendiköprüsüKütahyaKütahya’dan araçla 6 saat olduğu için şimdiden kalabalık ve çok sayıda subay ailesi vardı.Eskişehirve Ankara’ya gitmeye başladı.HizmetçiEtkisi sona erdikten sonra Afyonkarahisar’da durum ağırlaştı ve Simav Rumlar tarafından işgal edildi.
5 Ekim 1920’de David Lloyd George’a uzun bir telgrafta Venizelos, Yunanistan’ın durumunu pratik terimlerle sundu ve askeri operasyonların mutlak gerekliliğini vurguladı. İkincisi, bu sefer İngilizler tarafından sadece finansal olarak değil, aynı zamanda savaş alanında gerçek yardım açısından da desteklenmesi gerekiyordu. Yunanistan kıştan önce yardım almazsa, “siyasi ve mali koşulları” göz önünde bulundurarak Yunan Ordusunun terhis emrini vermek zorunda kalacak. “Tek radikal çözüm,” diye ısrar etti Venizelos, “İngiliz desteğiyle yeni bir operasyon olacaktır”. Bu arada Yunanistan’da seçimlerin ertelenmesi ve sıkıyönetim nedeniyle halkın halihazırda var olan hoşnutsuzluğu muhalefeti daha da artırdı. Venizelos, 12 Ağustos 1920’de eski kralcı subaylar tarafından düzenlenen bir suikast girişiminde yaralandı. Eski subaylar Venizelos’u “ülkelerine acı getiren bir zorba” olarak tanımladılar.[178]
Genç Kralın Ölümü ve Konstantin’in Dönüşü[düzenle | kaynağı değiştir]
Alman yanlısı kral Konstantin’in sürgünden sonra tahta genç kral geçti.İskender25 Ekim 1920’de bir maymun ısırığından öldü ve Yunanistan’da seçimler yapıldı. Yunan halkının çoğu hem savaştan hem deVenizelistlerartık neredeyse diktatörlüğe dönüşen rejiminden sıkılmıştı. Ayrıca Venizelist karşıtları da İzmir’den çekilme fikrini destekliyor. I. Dünya Savaşı sırasında Konstantin’in azılı düşmanı Venizelos, eski kralın dönüşüne karşı çıktı, ancak Venizelos ve destekçileri artık bir Yunan-Türk savaşının sonuçsuz kalmasından sorumlu görünüyorlar. Bu noktada Yunanistan, 1912’den bu yana sekiz yıldır savaş halindeydi: Birinci Dünya Savaşı gelip geçmişti, ancak ülke Türklerle savaş halindeyken, bunun işareti yoktu. bu kalıcı barışı gösterir. Gençler yıllarca savaşmış ve ölmüştü, toprak onları besleyecek kimse olmadan nadasa bırakılmıştı ve ahlaki açıdan tükenmiş ülke ekonomik ve siyasi parçalanmanın eşiğindeydi. Referandum öncesi halk şehzadelerin önünde “İzmir’i istemiyoruz! Trakya istemiyoruz! “ağladı.[179]
14 Kasım 1920’de düzenlenen1920 Yunan genel seçimleriNeDimitrios GunarisYunanistan’ın kurtarıcısı ilan edilen Venizelos’un partisi ise 369 sandalyeden sadece 118’ini kazanabildi. Venizelos’un kendisi bakan yardımcılığına bile seçilmedi ve hükümeti çöktü. 17 Kasım’da Venizelos siyaseti bıraktığını açıkladı ve Fransa’ya taşındı. Venizelos, Yunanlıların çoğunun onu acımasız olarak nitelendirdiğinden ve Sevr’in ondan kurtulmasını istemediğinden şikayet etti. Venizelos’un kaybetmesine neden olan bir diğer faktör de Müslümanların ve Yahudilerin oy alamamalarıydı. Türkler Makedonya’daki camilerini ışıklarla süslerken, Kemalistler rahat bir nefes aldı.[180]
Dimitrios Gounaris liderliğindeki yeni hükümet, Kral Konstantin’in dönüşü hakkında bir duruşmaya hazırlandı. Birinci Dünya Savaşı sırasında Kralın düşmanlığını fark eden Müttefikler, Yunan hükümetini, kral tahta dönerse Yunanistan’a yapılan tüm mali ve askeri yardımları kesecekleri konusunda uyardı. Ancak insanlar bundan habersizdiler ve Konstantin %99 oyla tahta çıktı.
“
Yunanistan seçimlerinin sonuçlarını açıklayan telgraf geldiğinde Bay Lloyd George ile Kabine Odasındaydım. Şok oldu ve I. Dünya Savaşı sırasında olanları göz önünde bulundurarak, “Artık sadece benim” diyor.
”
– Winston Churchill [181]
İtilaf Devletleri Konstantin’e çok kızdı ve Yunanistan kendini uluslararası sahnede birdenbire izole buldu. Bu değişiklik Yunanistan’ın tüm İtilaf desteğini kaybetmesine ve Anadolu faaliyetlerinde tamamen yalnız kalmasına neden oldu. İtalya ve Fransa açıkça Türkiye yanlısı politikalar açıkladılar. İngiliz cephesinde,Bonar YasasıBu ani değişimin ardından “Türklere olan eski koruyucu sevgisine geri döndü”. Lloyd George ve Curzon’un “bekle ve gör” tavrı var. Churchill ise Lloyd George’un politikasını eleştirerek İzmir’in Türklere verilmesi gerektiğini savundu. Hatta İzmir’in kendi kaderini tayin hakkına karşı çıkıyor. “Yunanistan kimin uğruna yapılmış bir antlaşmadır” ortadan kalkmıştır. Kabinenin diğer üyeleri Bonar Law,Austen Chamberlainve Edwin Montagu bu fikri destekledi.[182]
“Öfkeli maymunun bir ısırığı tarihin akışını değiştirdi. Trajediyi, Konstantin için eski duyguların yeniden canlanması izler. [183] »
(David Lloyd George)
Savaş Bakanı Winston Churchill, Lord Curzon’un, Britanya’nın herhangi bir sorumluluk üstlenmemesi için Yunanistan’ın yenilmesi gerektiği görüşüne katılmadı. Churchill’e göre, Türklerle anlaşma Yunanistan dağılmadan önce yapılmalıydı.[7][184]:
“
Geçmişte Rusya düşmanımız iken Türkiye dostumuzdu. Türkiye düşmanımız iken Rusya dostumuzdur. Şimdi tek bir Alman yanlısı Yunanistan’ımız var. Dünyanın en büyük Müslüman gücüyüz. Bu nedenle İngiliz İmparatorluğu’ndaki Müslümanların hassasiyetlerini de dikkate alarak Türkiye ve Araplarla dostluk politikası izlemeli ve buna sürekli ve tutarlı bir şekilde bağlı kalmalıyız. Bu kararlar uzun süre ertelenemez. Lord Curzon’un son konferansta önerdiği ‘Yunanistan’ın İzmir’de yenilmesine izin vermeliyiz ki olanlardan sorumlu tutulmayalım ve boyun eğelim’ politikasına tamamen karşıyım. Türklerin elde ettiği gerçek’. Yunan tümenleri çekilmeden önce Türklerle pazarlık yapmalıyız. Yunanistan’a para akışını kestik. Konstantinopolis’i kapsayan Yunan ordusunun çökmesi veya geri çekilmesi, Türklerle müzakere etme yeteneğimizi büyük ölçüde yok edecektir. Türkiye ile tatmin edici bir barış istiyorsak, bunu Yunan ordusu dağılmadan önce yapmalıyız. Curzon’un önerdiği şey bize Türkiye’ye karşı bir zafere mal olacak ve İstanbul’daki yerimiz tehlikede olacak. Bence Mustafa Kemal’i ve uzlaşmış bir Türkiye’yi Bolşeviklere karşı bir engel haline getirmeli ve bunu Orta Doğu ve Hindistan’daki tüm işlerimizi yumuşatmak için kullanmalıyız.
”
– Winston Churchill – 16 Aralık 1920
Mareşal Henry Wilson şöyle dedi: “Lloyd George’u anlamıyorum. İmparatorluğumuzun geleceğini düşünen herhangi bir bilge adam, bizimle Bolşevikler arasına sağlam bir dost Türkiye bloğu ve Bolşevikler ve Kızılderililer arasında sağlam bir dost Afgan bloğu yerleştirir. . , İzmir’den Bakü’ye.”[185]General Harington, Göçmenleri ve Türkleri İngilizlerin gerçekten tarafsız tutumuna ikna etmek için Yunan gemilerinin Konstantinopolis’ten ayrılmasını önerdi. Ayrıca Mustafa Kemal’in kapatılmasını bir hata olarak görmektedir. Dışişleri Bakanlığı, Kemalistlerle flört ediyormuş izlenimi vermeyi gereksiz buldu. İngiliz politikacılar, Yunanistan’a derhal geri çekilmesi için baskı yapmanın İngiliz davası için bir risk olacağına inanıyorlardı. Bu, Kemal’i daha da talepkar yapacaktır. Curzon’un en önemli isimlerinden Nicolson, “Yalnızca Yunanistan’a ambargomuzun devam etmesi ve Mustafa Kemal’e verilen büyük teşvik, Türkiye ile Yunanistan arasında bir savaşa yol açacaktır. üstün gelecek.”[186]
Fransa’da, Konstantin’in dönüşü üzerine, Fransızların talep ettiği şey, yeni rejimi kınayan ve İtilaf Devletleri’nin Yunanistan’a verdiği desteği geri çeken ortak bir açıklamaydı.[187]İtalya Dışişleri Bakanı Sforza, Venizelos’un talebi lehine İtilaf politikasına defalarca karşı çıkmış ve Yunan birliklerinin Anadolu’ya girişini bir hata olarak görmekten çekinmemiştir. Fransız cumhurbaşkanıAlexandre MillerandTürklere yönelik politika değişikliği zamanının geldiğini anlayan İtalyanlar, İtilaf konferansının planlandığı Londra’ya gitmeden önce,Kont Carlo SforzaOnu ziyarete davet eder. 28 Kasım’da Sforza, Elysée’de Millerand ile buluşmak için Roma’dan ayrıldı. Görüşme Türk Sorunu üzerinde yoğunlaştı. Millerand, gelecekte bölgeyi istikrara kavuşturmak için Yunanistan’a güvenilemeyeceğini söyledi. Ne de olsa, İtilaf’ın askeri müdahale şansı yoktu. Geriye kalan tek çözüm “Türkleri desteklemek”tir. Sforza, Millerand ile alenen anlaştı ve aynı gün Londra’ya gitmek üzere Lord Curzon’la görüşmek üzere Paris’ten ayrıldı. Bu arada hem Curzon hem de Fransa Cumhurbaşkanı, Türkler ve Bolşevikler arasında Batılı ülkelere karşı olası bir ittifaktan endişe duyuyorlardı. Sorun bir an önce çözülmeliydi.[188]
Yunanistan ekonomik olarak zor bir dönemden geçiyor ve ekonomisi sürekli düşüşte. İngiltere’nin İngilizlere 14 milyon sterlin, Fransızların 300 milyon frank ve Amerikalılara 50 milyon dolar borcu var. Mayıs 1919 ile Aralık 1920 arasında Küçük Asya’ya yapılan seferin toplam maliyeti 1.018.012.000 Fransız Frangı idi.[189]Sonuç olarak, Büyük Britanya ve Fransa, Konstantin’i devlet başkanı olarak tanımayı reddetti ve Yunanistan’a tüm kredileri vermeyi reddetti (yardımın toplam 850 milyon altın frank olması bekleniyordu).[190]) ve desteği kesti, askeri ambargo uyguladı ve gelişmeler Yunan halkından saklandı. Aynı zamanda Ankara’ya olan desteklerini de giderek artırdılar. Mustafa Kemal Paşa güçlenirken Yunanistan, İtilaf Devletleri’nin yardımı olmadan Anadolu’daki geniş cepheyi tutamadı. Ekonomisi aniden zayıflamaya başladı. Bu sırada İtalyanlar gizlice Türkiye’ye diplomatik ve mali destek sağlamaya, Fransızlar ise Türkiye’ye yardım etmeye başlamışlardı. İngilizler ise iç politikaları gereği doğuda maceraya atılmak gibi bir niyeti yoktu. İngilizler tarafsız kalırken, sadece Başbakan Lloyd George sözlerle Yunanistan’ı desteklemeye devam etti.[191][192][193]
Konstantin ve destekçilerinin iktidara dönüşü, askeri olduğu kadar diplomatik sonuçlar da doğurdu. Yunan ordusunda, tüm Venizelist generallerin sınır dışı edilmesiyle sonuçlandı. Büyük ölçüde İzmir ve Anadolu’da ilerleme kaydeden Birinci Dünya Savaşı gazileri işten çıkarılırken, birçok tecrübesiz subay getirildi. Konstantin’e çok yakın bir adam olan General Ordu Karargahına atandı.Anastasios Papulagetirildi.[194]
Takip eden süreçte Fransa ve İtalya Ankara ile barış antlaşmaları imzalayarak çekildiler. Ayrıca, iki Akdeniz gücü, Konstantin’e karşı Ankara’ya silah satmayı kabul etti. İtalyanlar ayrıca Antalya’daki üslerini Türk milliyetçilerini desteklemek ve onları Yunan güçlerinden haberdar etmek için kullandılar. Türkler ile Fransızlar arasında Kilikya’daki Fransız askeri varlığına son veren bir anlaşma imzalandı. Bunun ardından Fransa, Türk Silahlı Kuvvetlerine 10 bin üniforma, 10 bin tüfek, 2 bin at, 10 savaş uçağı, Adana telgraf merkezi ve Akdeniz limanlarını bedelsiz sağladı. Sonunda Fransa, Türk ordusuna ikmal yapmak için Adana’da bir mühimmat fabrikası bile kurdu.[195][196]
“
Konstantin’in dönüşüyle birlikte Fransa, Sevr’i değiştirmek için acele etti. İtalya her zaman Yunanistan’a düşman olmuştur. Bu şartlar altında Konstantin’in yaptığı ilk şey, Venizelos’un özenle seçip eğittiği, Türklerin karşısına çıkan iyi organize edilmiş ve deneyimli orduyu devirmek oldu. Kendi ordusunu kendi elleriyle yok etti. Ordudaki tüm geri hizmet ve disiplin bozuldu. Sonuç olarak, bu aptal saraylılar ordunun en iyi muharebe subaylarını görevden aldılar, ordunun ikmalinden sorumlu subayları görevden aldılar ve onların yerine siyasi favorilerini getirdiler. Sonuç olarak, askerler yetersiz beslenmiş ve kötü giyinmişlerdi. Ordu her geçen gün daha da kötüye gidiyor.
Konstantin, kalplerini kazanmak için Ankara’ya aptalca ve pervasız bir saldırı emri verdi. Kölelerinin pohpohlamalarıyla şişirilen kral, onun en yüksek düzeyde bir askeri deha olduğuna inanıyordu ve açlıktan ölmek üzere olan her Yunan askeri, ünlü savaşçı Bunun tekrar önderlik edeceğini öğrendiğinde yenilenen bir coşkuyla sevindi.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi, büyük hükümdar, seçtiği birlikleri Asya cephesinden çekerek Konstantinopolis’in fethi için yeni bir ordu kurmak üzere Trakya’ya gönderdi. Ordunun geri kalanı yok edildi. Saldırıya uğradığında, kalan parçalar bir kalabalığın içinde kaçar. O kadar çok koştular ki, İtilaf savaş gemilerinin koruması altında İzmir’e çıkarmadan peşlerindeki Türkler onları yakalayamadı. Bu süreç boyunca İtalya ve Fransa, Türklere açıkça silah sattı ve Mustafa Kemal’i destekledi. Kontrol noktalarında tutulmalarını engellediler. Bütün kuvvetlerini Ermeni ve Suriye cephelerinden çekmesine ve morali bozuk Yunan Ordusuna karşı kullanmasına izin verdiler.
”
– David Lloyd George [197]
Düzenli bir ordunun oluşumu[düzenle | kaynağı değiştir]
Ekim 1920’deAli Fuat PaşaileKuva-yi SeyyareKomutanı Çerkes Ethem, Yunan işgaline direndi.Gediz Savaşlarıetkinlikler düzenlemek.GedizKenti geri alarak Yunanlıların İzmir’in işgalinden bu yana ilk kez işgal altındaki bir bölgeden çekilmesine izin verdiler. Türk askerleri toplam 316 kişiyi kaybederken, Yunan kayıpları 165 kişiydi. Sefer döndüğünde, İngiliz yanlısı Venizelos’un çöküşü ve Yunanistan’daki iç karışıklıkların ortasında düzenli bir ordu kurma emri verildi ve Kuva-yi Milliye Komutanlığı kaldırıldı. Bu kararla Kuzey Cephesi,İzmit,Ertuğrul,Eskişehir,KütahyaAlbay, Genelkurmay Başkanı görevini yerine getirmek içinİsmet Bey (İnönü)kendisi tarafından sipariş edildi. Güney Cephesi iseAfyonkarahisar,Isparta,Burdur,Denizli,Entellektüellik,kaplin,Antalya,Konya,Silifke,NiğdeveAdanaİçişleri Bakanı Albay, merkez sancağı kapsayacakBay Refet (Belle)emrinde kurulmuştur. 21 Kasım’da Batı Cephesi Komutanı Ali Fuat Cebesoy Moskova’ya büyükelçi olarak atandı.[198]Yeni kurulan düzenli ordunun (Aralık 1920) Batı Cephesi Komutanlığı’ndaki kuvveti 1.728 subay ve 27.571 subaydı.[199]
“
Bundan böyle Mustafa Kemal Paşa çetesinin adı tüm gazetelerde değil, Anadolu Kongre ordusunun adı geçecektir. [200]
”
– Fevzi Paşa (Çakmak) – (Savunma Vekili) – 9 Aralık 1920
Balkan Savaşları’nın muzaffer Başkomutanı Konstantin’in Atina’ya dönüşü çılgınca coşkulu kutlamalara sahne oldu. Seçimden önce barış yapılacağı söylenirken, durum Rumların Anadolu’daki akıbeti için büyük bir sorun teşkil ediyordu. Orduda Kralcılar ve Koruyucular gibi bölünme ve partizanlık da vardı. 1917-20 yılları arasında Venizelos döneminde ordudan ihraç edilen 1500 subayın geri dönüşü iç karışıklıkları artırdı.[201]
Her şeye rağmen Konstantin, Anadolu’dan tahliye planını geçici olarak askıya aldı ve keşif saldırısı emri verdi. Grev kararının gerekçesi, yeni atanan Rum subayların da tecrübe kazanmaları gerektiği gibi, Kuva mensupları-yı Milliye’nin Çerkez Ethem ve Demirci Mehmet olarak tasfiyesinden sonra kurulan yeni Türk düzenli ordusunun da olmasıydı. Efe. Ordu yeni haliyle ve kış koşulları nedeniyle henüz test edilmediğinden harekât kapsamlı değildir. Aracın kilit noktası burası olduğu için taarruz için Eskişehir seçildi. Yunan tarihinde yazılanlara göre Bozüyük ve İnönü’ye hareket emri verilmiştir. Görevi tamamladıktan sonra lejyon tekrar amirine dönecektir.[202]
Savaş sırasında Türk ordusunda 12.000 askerin 6.000 tüfek, 50 makineli tüfek ve 28 tüfek bulunuyordu. Saldıran Yunan ordusunun 18-20.000 askerinin 12.000 tüfek, 140 makineli tüfek ve 72 tüfek vardı.[203][204]
6 Ocak 1921 tarihine kadar Uşak ve Bursa bölgelerinde hazırlıklarını sürdüren Yunanlılar, Batı Türk Cephesi birliklerini desteklediler.Çerkez EthemiGüçlerinin Tenkili seferi ile işgal edilmesinden yararlanarak İnönü-Eskişehir istikametinde taarruzlarına başladılar. İsmet Bey ve Refet Bey, Ethem’e yönelik seferlerini durdurarak Bilecik’e yöneldiler. 6-9 Ocak 1921 muharebeleri siper ve siper harekatı şeklinde gerçekleşti. İnönü mevzileri için savaşlar 10 Ocak 1921’de başladı ve Yunan kuvvetlerinin taarruz hattına çekildiği 11 Ocak 1921’e kadar sürdü.
10 Ocak öğleden sonra tüm Türk yerleşim birimleri Rumlar tarafından işgal edildi. Türkler yeni bir hatta çekildiler. Türkler, Yunanlıların bu yeni hatta yeniden saldırmasını beklerken, Yunanların geri çekilmesi onları şaşırttı. Morallerini yükseltmek için bir zafere ihtiyaç duyan Türkler, Yunanlılara karşı ilk zaferlerini ilan ettiler.[205]
“
Miralay İsmet Bey bir yandan geri çekilme emri vererek geri çekilirken, diğer yandan Rumlar çekilmeye başladı; İsmet Bey, Yunanlıların geri çekildiğini duyunca geri dönerek geri çekilen düşmanı takip etti ve Mustafa Kemal’e düşmanın geri çekildiğini bildiren bir telgraf gönderdi. Bu telgraf hepimizi çok mutlu etti. [206]
”
– Kılıç Ali
“
Tüm harekâtı, yaptıklarımı, cephenin gerisini cephede, kuvvetin son görevlerini, kısacası aklımda topladığım raporun tamamını okuyorum. . Düşmanın tam bir geri çekilme durumunda olduğunu ve durumun devamında savaş durumunda hala bir saptırma olduğunu söylüyorum. Bunu duyunca hemen şu emir verildi: “Kıtaya acele edin. İkinci bir emir verilene kadar yerlerinde kalacaklar. ”[207]
”
– Vecihi Hürkuş, 10 Ocak 1921
çıkarım[düzenle | kaynağı değiştir]
Yunan ordusu bu savaşta 51 ölü ve 130 yaralı kaybederken,[208]Türk kayıpları 121 ölü, 97 yaralı ve 34 esir olmak üzere toplam 252 kişidir.[209]Türk tarafının tekrar tekrar geri çekilmelerine rağmen Yunan ilerlemesini Eskişehir yönünde durdurduğunu öne sürerek savaşı kesin bir zafer olarak nitelendirdiler. Rum tarafı ise harekatın hedeflerinin sınırlı olduğu ve planlanan hedeflere ulaşıldığı gerekçesiyle bunu reddetmiştir. Bu tartışmalar bugün de devam ediyor.
Savaşı Türk tarafının zaferi olarak gören çevrelerde ifade edilen görüşler, öncelikle Türk tarafının bölgedeki demiryolu hatlarına rağmen bir miktar malzeme kaybettiği gerçeğine dayanıyordu. Alan tahrip edildi, ancak hiçbir arazi kaybedilmedi. Plan ne olursa olsun Yunan birliklerinin geri çekilmesinin Türk, dünya ve Yunan kamuoyu tarafından bir Yunan zaferi olarak görülmediği yönünde bir görüş var. Çünkü savaştan sonra galip gelenin diğerini vasiyetini kabul ettirdiği bir anlaşma yoktur.
Savaşın hemen ardından Türk tarafı durumu bu şekilde değerlendirdi ve Ankara’da geniş çaplı kutlamalar yapıldı. Hem Türk halkı hem de Türk Silahlı Kuvvetleri, muharebeleri kesin bir zafer olarak değerlendirdi.
28 Kasım 1920’de Sforza Kontu ve Lord Curzon bir toplantı yaptı. Bu görüşmede Curzon, İtalya’yı kendilerine haber vermeden Ankara’ya silah satmakla suçlarken, Sforza bir çözüm bulmaya çalıştığını ve aksi takdirde Türkiye’yi Rusya’ya daha da yakınlaştıracağını iddia ederek kendini savundu. Lloyd George, Sforza ile aynı fikirde olsa da Sevr’in zayıflamasına direnir. Fransa TemsilcisiLeyguesÖte yandan kalıcı barışın sağlanması için Sevr ile ilgili düzenlemelerin kamuoyuna açıklanması gerektiğini söyledi. Lord Curzon ise Sevr’in yeniden düzenlenmesi için öncelikle İstanbul ve Ankara yetkilileriyle görüşmenin gerekli olduğunu belirtti. Konstantinopolis’ten, şartların çok açık olduğu bir telgraf aldı: “Mustafa Kemal, İstanbul Hükümeti ile işbirliği yapmaya çok heveslidir. Mustafa Kemal, kısmen, büyük rakibi Enver Paşa’nın görevini alacağı korkusundan endişe duymaktadır. Kısmen Bolşevizm’in ilerleyişi konusundaki gerçek bir güvensizlik ve endişe nedeniyle.” Londra’da Müttefikler Sevr Antlaşması’ndaki değişikliklerin şartları üzerinde anlaşamadılar ve tartışmayı Yunanistan seçimlerinin sonuçları kesinleşene kadar ertelemeye karar verdiler.[210][211]
Lord Curzon bir rapor hazırladı[212]:
“
Boğazlar Komisyonu’nun Boğaz’ın askeri savunması veya kontrolü ile hiçbir ilgisi yoktur. Sevr kabul edildikten sonra, Gelibolu yarımadasındaki ve Marmara’nın kuzey kıyısındaki tüm kaleler ve bataryalar imha edilecekti. Tek birlik, Konstantinopolis’teki İtilaf Başkomutanının komutasındaki İtilaf birimleri olacak. Yunanistan, hem şimdi hem de anlaşma onaylandığında Boğaz’ın hükümdarı olamazdı. Yunanlıların şimdi veya gelecekte bir Sözleşmeci Tarafa veya Boğazların kontrolüne nasıl bir tehdit oluşturabileceği açık değildir. Akit Tarafın İstanbul’dan çekilmesi halinde sözleşmenin müellifleri bozulacak ve yeni bir durum ortaya çıkacaktır. Bir diğer durum da İzmir’in beklendiği gibi Rumlara verilmemesidir. Her iki durum da anlaşmanın tamamen gözden geçirilmesini gerektirir. Revizyonun İzmir veya Boğaz ile sınırlı olmayacağı kesindir. Bu tür revizyonlar, Mustafa Kemal’in kilit bir askeri oyuncu olarak ortaya çıkmasıyla her an karmaşık hale gelebilir. Hatta şartları kabul etmek yerine dikte edebilecek bir konumda bile olabilir.
”
– Lord Curzon – 27 Kasım 1920
Konstantin’in dönüşüyle birlikte, 24 Ocak 1921’de Paris’te yeniden bir İtilaf toplantısı düzenlendi. Fransa Başbakanı ve Dışişleri BakanıAristide BriandLloyd George, Lord Curzon ve Sforza Kontu ile. Briand toplantıda, Konstantin’in Yunanistan’a dönüşünden sonra Müttefiklerin kararlarını yeniden gözden geçirmeleri gerektiğini vurguladı: “Yunan halkı İtilaf Devletleri’nin uyarılarını görmezden geldi ve İtilaf Devletleri Konstantin’i tanımayı reddetti. Fransızlar Konstantin yönetimindeki Yunan Hükümetini oybirliğiyle reddettiler.” Ayrıca Sevr Antlaşması’nda bazı değişiklikler için zorlamaya istekli olduğunu da sözlerine ekledi. Sforza, Briand’ın görüşüne tamamen katılıyor: “Bence Türk meselesi ancak Türklerin rızasıyla çözülebilir. Bu Ankara’nın meselesi.” Çünkü İtalyan ticaretinin ve şirketlerinin genişletilebileceği bağımsız bir Türkiye’nin tanınmasını umuyordu. Roma ne gerekiyorsa yapmaya hazır.[210]Lloyd, Yunanistan’ın Türklerin eline bırakılmaması gerektiğini söyleyerek Yunanistan’ın çıkarlarını bir ölçüde destekledi. Öte yandan Lord Curzon, Venizelos döneminde İtilaf Devletleri’nin borçlarının neredeyse tükendiğini ve Konstantin’in yeni borç alamayacağını hatırlattı. Yunanistan’ın ticareti zarar gördü ve ekonomisi ciddi bir gerilemeye başladı. Er ya da geç, en fazla birkaç ay içinde mali çöküş kaçınılmazdır. Kalıcı barış için tüm siyasi görüşlerin rızasını almak önemlidir. Curzon, Sevr’in elden geçirilmesini önerdi. Curzon; Türkiye, Yunanistan ve Müttefiklerin İstanbul ve Ankara’dan temsilcilerinin katılacağı bir konferans teklif etti. Böylece Lord Curzon, Ankara’yı resmen tanımış oldu.[213]
Paris’teki toplantı 29 Ocak 21’de sona eriyor. 21 Şubat 1921’de Doğu Sorunu’nu yeniden düşünmek için Londra’da yeni bir özel konferans düzenlemeyi kabul ettiler. Konferansı düzenleme önerisi bizzat İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon’dan geldi.[214]Lloyd George, Ankara’nın konferansa katılma konusundaki resmi talebini geri çevirdi. Ankara’nın konferansa İstanbul hükümetinin bir parçası olarak katılmasını istiyor. Ancak Sforza, Türk lideri Londra Konferansı’na kendi inisiyatifiyle katılmaya davet etti.[215]
Konferanstan önce, 18 Şubat 1921’de İngiliz Kabinesi Konferansın ana hatlarını tartıştı. Yunanistan’ın İzmir’den tamamen çekilmesi ve onu özel bir uluslararası jandarma ile yerel bir Hıristiyan hükümete teslim etmesi fikri sıcak bir şekilde desteklendi. Montagu, Trakya’nın da Türklere verilmesi gerektiğini savunurken, Başbakan Lloyd George, “İzmir’in Yunan işgalinden birinci derecede sorumluyuz. Soru İzmir’in Yunan’ın mı yoksa İtalya’nın mı eline geçeceği. Yani özel bir durum. İzmir için bir fırsat. Sorumluluğumuz var.” Lloyd George, Yunanistan’ın Türklere saldırma girişimini bizzat destekledi.Her bakımdan, Yunan ordusunu cephede üstün gördü.Fakat Lloyd George, Yunanistan’ı desteklemek yerine dostane tavsiyelerde bulunuyor.Bu yaklaşım, İngilizlerin devam edeceği konusunda Yunan Hükümetini şaşırttı. bir Türk saldırısı durumunda onlara destek olun, ancak Yunanistan’a herhangi bir ekonomik yardım yapılmadı.[216]
Lord Curzon, Türk heyeti Londra’ya gelmeden önce Yunan heyetiyle görüşmeyi teklif etti. Yunanlıların şu anda Küçük Asya’da hangi yetkileri var ve bu yetkiler ne ölçüde artırılabilir; mevcut mali durumları ve savaşı ne kadar sürdürebilecekleri; ve bu kaynaklar tükendiğinde, hangi adımları atmayı önereceklerini ve ayrıntılı savaş planlarını bilmek istedi. Bu yüzden askeri uzmanlar toplantısı yapıldı. Toplantıda Lord Curzon, Yunanlıların ne kadar ilerlemek istediklerini sordu. Yunan Albay Sarıyanni, “İlk adım Ankara’ya kaldı” dedi. Yunan hükümeti her an bu operasyonu başlatmaya hazır.Kont Carlo Sforza”Yunan ordusu, üç ay içinde Ankara’ya ulaşabileceklerini ve Mustafa Kemal’in güçlerini dağıtabileceklerini söyledi; ancak Yunan ordusu, Mustafa Kemal’in ordusuyla temasa geçmeden Ankara’ya ulaşırsa, kesinlikle çok ciddi bir durum olacaktır, çünkü Mustafa Kemal askerlerini geri çeker. irade”. belli olmak.Napolyon’un Rusya SeferiNasıl olacak. “Fransız generaliHenry Gouraud600 km içinde Yunan ordusunun zorluklarını vurgulamaya gerek yok. Ama Türkler çekilirse tam olarak ne olacak? Kendi ülkelerinde kalacaklar ve zorlanmadan dağılacaklar. Yunan ordusu çok tehlikeli bir durumda olurdu.” Lloyd George ise Yunan ordusunun Bandırma ve Bursa’yı kolaylıkla ele geçirdiğini hatırladı. Geçen yaz, Türklerin neden Kilikya cephesinde Yunan cephesinden çok daha iyi savaştığını merak ettim. Fransız albay Georges, şimdiye kadar Yunan ordusunun yalnızca zayıf bir direnişle karşılaştığını söyledi.[217]Yunan heyeti, kin tutmadan, Yunan Ordusunu detaylı bir şekilde inceleyerek cepheden taarruz planlarını anlattı. Lord Curzon, tüm Yunan stratejisini açtı. “Türklerin bunu Fransızlardan ve İtalyanlardan öğrenmediğini kim garanti edebilir?”[218]
Konferansta SadrazamTevfik PaşaSöz sırası kendisine geldiğinde, “Türklerin yaşadığı toprakların bütünlüğünü ve bağımsızlığını, Türkiye’nin egemenliğinin geniş ve tam olarak tanınmasını, Boğazlar’da uluslararası bir anlaşmanın yapılmasını” ve “Sözümü Türklere bırakıyorum. Ankara Parlamentosu tarafından seçilen ve bu Parlamento adına söz söylemeye yetkili temsilci.Sayın Bekir Sami(Kunduh)’a bırakır. Bekir Sami Bey, Türkiye’nin Osmanlı İmparatorluğu’nun toprakları üzerindeki tam egemenlik haklarından yararlanması gerektiğini, Boğazlar boyunca İtilaf devletlerinin her türlü kararını kabul etmeye hazır olduğunu belirtti. Merkezin güvenliğini tehlikeye atmadan, mutlak eşitlik temelinde deniz. -i hilafet ve Türkiye’nin başkenti İstanbul. Ankara temsilcisi Bekir Sami Bey de Türk halkının tek gerçek temsilcisinin TBMM olduğunu söyledi.[219]
Türk heyeti, geçmişte Aydın bölgesi için toplam Türk nüfusunun 1.296.595, Yunanistan nüfusunun ise 230.711 olduğunu; Trakya’da 360,417 Türk ve 224.680 Rum olduğunu söyledi. Yunan heyeti, İzmir’de 504.000 Türk ve 505.000 Rum olduğunu; Trakya’da 345.198 Türk’e karşı 365.278 Rum olduğunu savundu. Lord Curzon, Türkiye verilerinin İzmir’in tamamına ait olduğunu, Yunan verilerinin ise sadece Yunanistan’ın işgal ettiği bölgeyi kapsadığını söyledi. Öte yandan Kont Sforza, İzmir’in Türkiye’ye ait olması gerektiğini düşünüyor ve bunun diğer sorunları kendi başına çözeceğini söylüyor: “Ankara fanatizmini ayakta tutan tek şey yabancı işgalidir. , özellikle İzmir’in Türk topraklarında.” Konferansta Fransa Başbakanı Aristide Briand, İzmir ve Doğu Trakya’yı araştırmak için bir komisyon kurulmasını istedi. Briand ve Sforza bu teklifte Yunanlıları İzmir’den çıkarmanın bir yolunu gördüler. Dolayısıyla diğer sorunları çözmek bundan sonra daha kolay olacaktır. Türk heyeti soruşturma komisyonunun kurulmasını şartlı kabul etmesine rağmen, Yunan heyeti böyle bir soruşturmayı reddetti. Lord Curzon’un konferansta önerdiği değişiklik şu şekildeydi: İzmir bölgesi Türk yönetiminde kalacak, ancak bir Hıristiyan vali ile yerel özerkliğe sahip olacaktı. İstanbul tahliye edilecek ve Türkiye’de ‘Daimi Boğazlar Komisyonu Başkanı’ kurulacak. Ancak ne Atina ne de Ankara bu teklifi kabul etmedi.[220][221][222][223]
Lloyd George, Yunanistan’ın daha fazla zaman kaybetmemesi için teklifin bir an önce yanıtlanmasını istiyor. Öte yandan Bekir Sami Bey, Ankara’ya gelmesinin on dört gün, teklife yanıt vermenin ise on gün süreceğini söyleyerek Mustafa Kemal’e zaman kazandırmak için 24 gün istedi. Ayrıca Bekir Sami Bey, Lloyd George’a Musul’da İngiliz çıkarlarının korunacağına dair güvence verdi ve Musul’un kendileri için çok önemli bir yer olmadığını söyledi.[224]Yunanlılar, İzmir sorununda taviz verecek durumda olmadıklarını kesin olarak ileri sürdüler. Kalogeropoulos, Yunan ordusunun Mustafa Kemal’i en kolay yoldan yenebileceğine inanıyor gibiydi. Bekir Sami Bey, Türklerin Konstantin’i yeneceğinden emindi. Lloyd George daha önce birbirlerini yenebileceklerinden bu kadar emin iki savaşçı görmemişti.[225]Lloyd George, her iki tarafa da Yunanlıların Türklere saldırmakta özgür olduğunu ve tersine Türklerin de Yunanlılara saldırmakta özgür olduğunu ilan etti ve konferans bunu engellemek için düzenleme yapmadı. böyle bir saldırı. Konferansın son gününde, gerçekten adil ve objektif bir savaş için, Türkler güçlenmeye devam ederken Yunanistan’ın İç Güçler tarafından kısıtlanmaması gerektiğini söyledi.[226]
Londra’daki Konferansta, Kemalistlerin İtalyan Dışişleri Bakanlığı ile işbirliği yaptığı doğrulandı. 13 Mart’ta Sforza, Türk heyeti başkanı Bekir ile bir anlaşma imzaladı. Anlaşma, İtalyan-Türk işbirliğinin ilkelerini tanımlıyor. İtalya, altı maddelik anlaşma uyarınca Anadolu’da geniş ticari imtiyazlar elde ederken, Trakya ve İzmir’in Türkiye’ye iadesine ilişkin her türlü talebi aktif olarak destekleme sözü verdi. dördüncü fıkra ile Beşinci madde ile şu anda Osmanlı topraklarında bulunan tüm İtalyan birliklerini geri çekeceğine dair resmi güvence verdi.[227]Fransız hükümeti de Türklerle anlaşmaya vardı. 10 Mart’ta Mösyö Briand, Türk heyetiyle, Fransız birliklerinin Kilikya’dan derhal tahliye edilmesi, yeni bir Suriye sınırı ve Kilikya’da Fransa için ekonomik avantajlar sağlayan bir ateşkes imzaladı.[228]Lloyd George ve Lord Curzon anlaşmaları keşfettiklerinde hemen iki metin talep ettiler. Yapılan anlaşmalar İngilizlerin tepkisini çekti ve onarılması zor bir kriz başlattı. İngilizler ortak hareketin gerekli olduğuna inanıyor.[229]
“
Londra’ya gitmeden önce Fransa’da hukuk eğitimi almış olan Yunanistan Başbakanı Nikolaos Kalogeropoulos, 16 Şubat 1921’de Başkan Millerand ve Başbakan Briand ile görüşmek üzere Paris’te durdu. Burada Ankara ile birlikte olmanın Fransa’nın çıkarına olduğunu ve Yunanistan’ın herhangi bir yardım alamayacağını biliyordu. Kalogeropoulos 18 Şubat 1921’de Londra’ya vardığında ve Lloyd George ile tanıştığında, durumun vahim olduğunu anladı ve Gounaris’i acilen Londra’ya çağırdı. Ona seslendi: “Aldığım bilgi, Türklerin bizden sadece Küçük Asya’yı değil, Doğu Trakya’yı da terk etmemizi talep edecekleri.”
21 Şubat’ta başlayıp 12 Mart 1921’de sona eren konferansta, Fransa ve İtalya’nın hükümdarı tamamen yok sayarak Türk Kemalistlerinden yana tavır aldıkları ortaya çıktı. Fransızlar Kilikya’dan çekildiler ve Ağustos 1921’de Yunanlılara karşı Sakarya Muharebesi’nde kullanılan büyük miktarda askeri teçhizatı Türklere bırakırken, İtalyanlar Trakya ve İzmir’in doğusundaki toprakların Türkiye’ye verilmesine yardım sözü verdiler.
Sonuç şu oldu: Sevr Antlaşması’nın uygulanıp yürürlüğe girmesi için Yunanistan’ın Türklerle savaşa devam etmesi ve onları yenmesi ya da İzmir’den ayrılıp Doğu Trakya’ya çekilmesi gerekiyordu. Atina’ya dönen Gounaris savaşmaya karar verdi. Ve Eskişehir, Kütahya ve Afyon savaşlarının yapıldığı bahar taarruzu başladı. [230]
”
küresel
O dönemde Fransız basını Trakya ve İzmir’in Türklere verilmesi gerektiğini yazıyordu. Hem Fransa hem de İtalya, Ege’nin her iki yakasına da yayılacak daha büyük bir Yunanistan fikrine karşı çıktı. Fransızların tepkisinin temel nedeni, Birinci Dünya Savaşı’ndaki en büyük düşmanları olan Almanlarla yakın ve düşmanca ilişkiler içinde olan eski kral Konstantin’in dönüşüydü. Bunda Türkler ve Müslüman bölgelerle olan faaliyetleri de etkili olmuştur. Öte yandan İzmir’in işgali, Fransızların gönülsüzce göz yummak zorunda kaldığı bir girişimdi. İtalya ise en başından beri büyük Yunanistan (Megali İdea) fikrine karşı çıkan bir ülkeydi. Ancak İngilizler, Sevr Antlaşması’nın yeniden düzenlenmesinin Lloyd George’un Yunan yanlısı ve Lord Curzon’un Türkiye yanlısı olduğu diğer anlaşmalar için kötü bir örnek oluşturabileceğinden endişe duyuyorlardı. Londra Konferansı aslında, Yunanlara karşı katı Türk yanlısı politikalarını ilan eden ve böylece Sevr Antlaşması’na karşı çıkan Fransız ve İtalyanların talebi üzerine Sevr’i yeniden düzenlemek için organize edildi. 9 Mart 1921 tarihli bir bülten, Türk-Fransız anlaşmasının hazır olduğunu duyurdu. Mayıs 1921’de Katılımcı Taraflar, Türk-Yunan Savaşı’nda tarafsızlıklarını resmen ilan ettiler.[231][232][197]
“
Fransız büyükelçisi Yunan taarruzunun bugün başlayacağını duyurdu ve ardından benim öngörümü yaptı: “Mustafa Kemal’in Eskişehir’de ve çevresinde Yunanlılarla savaşmak gibi bir niyeti yoktur. Böylece Yunanlılar baştan kansız bir zafer elde edeceklerdi. Ankara’ya çekilir, kuvvetlerini orada toplar, sonra Yunanlıları gerilla savaşıyla taciz ederdi.Böylece savaş pişmanlık duymadan aylarca sürer.” [233]
”
– Lord Curzon – 23 Mart 1921
Zaman ve mekan Türklerden yanadır. 15 Mayıs 1919’dan beri her gün Türkiye’nin yanında Yunanistan’ın aleyhine olmuştur. Türklerin gücü her geçen gün artıyor. Zaten Rusya ile dostane bir ittifakları var ve şimdi Fransa bile onlarla anlaşmaya çalışıyor. Kilikya’daki Türk kuvvetleri yakında Batı cephesini takviye etmekte özgür olacak. Gittikçe daha fazla silah ve savaş malzemesi yağmaya başladı. Yunanlıların en iyi şanslarını kaçırmamak için kaybedecek bir anları bile yoktu.[234]
ikinci nönü muharebesi[düzenle | kaynağı değiştir]
Londra Barış KonferansıSavaşın sonuçsuz kalması ve İtalya ve Fransa’nın güçlü bir Türk politikası izlemesinden sonra, taleplerini Türklere dayatmak isteyen Yunanlılar, Türklere karşı bir taarruza geçtiler. 23 Mart 1921’de Bursa üzerinden Eskişehir’e, Uşak üzerinden Afyon’a saldırdılar. Asıl amaçları Eskişehir-Afyon-Kütahya demiryolu hatlarını ele geçirerek Türk ordusunun ikmalini engellemekti. 27 Mart 1921’de Yunan ordusu İnönü mevzilerine ilerledi.
Bilecik, İnönü’deki YunanlılarMetris Tepeİstanbul ve Uşak’ı ele geçirdiklerinde TBMM Muhafız Taburu cepheye gönderildi. Böylece daha güçlü Türk kuvvetleri karşı saldırıya geçerek Yunan saldırısını püskürttü. Bölgede faaliyet gösteren Fransız demiryolu şirketi de 28 Mart gece yarısından itibaren asker veya savaş malzemesi taşıyan vagonların hareket ettirilmesi emrini vererek Yunanlıların ikmal yapmasını engelledi ve Yunanlıları geri çekilmeye zorladı.[235][236]Böylece 1 Nisan 1921’de Yunan ordusu Bursa’ya çekilmeye başladı. Sonuç olarak, Yunanlılar ikinci kez İnönü’de yenildiler.
“
Sabah üç buçukta kapı açıldı. Binbaşı Şemsettin Bey savaşa katıldı; Haber mevcuttur. Yüzü birdenbire en ciddi haberle karşı karşıya olduğumuzu anlayacak kadar yeterliydi. Bütün kanı çekilmiş, gözleri getirdiği haberin yasını tutarak içeri girdi. Telgrafı Mustafa Kemal Paşa’nın oturduğu masanın üzerinden geçirdi. “Okumaya gerek yok. Savaşı kaybettik.” O sırada odada nasıl bir sessizliğin hüküm sürdüğünü size anlatmak zor. Başımızı eğiyoruz. Duymadığımız haberlerin felaketini ve bu durumdan doğacak felaketi düşündük. İsmet Paşa, “Geri çekil, yenildik!” dedi. emri verdi. Durum gerçekten vahim. İsmet Paşa geri çekilme emrini verdikten sonra kendisi karargâhıyla cepheyi terk etti. Ancak bu noktada düşman çoktan geri çekilmeye başlamıştı. O sırada Fevzi Paşa, Yarbay Naci’ye “Davetsiz, hemen düşmanı takip etmeye başla ve durumu düzenli olarak bana bildir” emrini verdi.
”
– Hamdullah Suphi Tanrıöver, 1 Nisan 1921 [237]
“
1951’de Hamdullah Suphi Bey’e “Milletin talihini yemişsiniz” telgrafı için bizzat temasa geçtim. Bakan Yardımcısı Manisa, bu telgrafı kendisinin yazdığını ve Mustafa Kemal’e imzalattığını, hatta konuyla ilgili bir makale yayınladığını da sözlerine ekledi.
”
– Ali Ahsan Paşa [238] [239]
“
İnönü Muharebesi, komutanın hata ve yönetim eksikliğinden dolayı bakıma muhtaç hale geldi ve sonunda geri çekilme emri bile verildi. Ankara’da büyük bir gürültü koptu. Genelkurmay’ın kullandığı ziraat okulunda Mustafa Kemal Paşa, telgrafın başında durumu izliyordu. Hamdullah Suphi ve birkaç arkadaşı da yanındaydı. Yunan ordusunun da geri çekildiğini duyan İsmet Paşa, başka bir telgrafla Mustafa Kemal Paşa’ya haber verdi. Hamdullah Suphi Bey, Mustafa Kemal Paşa’dan cephe komutanının moralini yükseltmek için bu telgrafa nezaketle cevap vermesini istediğinde, telgrafı Hamdullah Suphi Bey’e vererek, “Al, mesaj yaz. istediğin gibi cevap ver, gönder. ” dedi. Ünlü, efsanevi telgraf Hamdullah Suphi Bey tarafından yazıldı ve Mustafa Kemal Paşa tarafından imzalandı.
”
– Ali Kılıç [240]
Savaşta Türk zayiatı 3.875, Yunan zayiatı 4.138 idi.
Kütahya-Eskişehir Muharebesi[düzenle | kaynağı değiştir]
Konstantin,İstanbul’u fethedinYıldönümü olan 29 Mayıs 1921’de İzmir’e geldi.[241]İngilizler, harekete geçmeden önce bir arabuluculuk teklif etti. Ancak Konstantin teklifi reddetti ve Konstantin’in hareketi Londra’da hoş karşılanmadı.[242]
Temmuz 1921’de Yunan taarruzu başlamadan önce, İstanbul’daki Müttefik kuvvetlerinin başkomutanı İngiliz General Harington diplomatik bir çaba başlattı. Haziran 1921’de İngiliz subayları, Türklere vermek üzere askeri ve ticari malzemelerle İnebolu’ya geldiler ve mühimmat taşımaya devam edeceklerini açıkladılar. Bunu Harington’un iyi niyetinin bir işareti olarak kabul etmek istediler. Karşılığında iyi niyet göstergesi olarak Türkler tarafından tutulan İngiliz tutsakların serbest bırakılmasını talep ettiler. Bu yapılırsa Malta’daki Türk mahkumların da serbest bırakılacağını söylüyorlar.[243]
Yunan Ordusu da Türk Ordusu gibi Kuzey ve Güney Cephelerinden oluşuyordu. Kuzey Cephesi 33.000 askerden oluşuyordu. Güney Cephesi yaklaşık 60.000 askerden oluşuyordu. Yunanların da Uşak’ta 11.000, Bursa’da 5.000 askeri vardı. Yunanlılar, Kütahya-Altıntaş civarındaki Türk ordusunu zayıf güney kanadından imha etmeyi ve ardından Türk ordusunu kuşatmak için Eskişehir’e ilerlemeyi hedeflediler.[244]
Buna göre kuzeyden güneye sırasıyla:
İnönü-Eskişehir istikametinde iki tümen,
Kütahya mevkiinin kuzeyinde iki tümen,
Kütahya mevkiinin güneydoğusunda bir bölme,
dört tümen Seyitgazi’nin genel istikametinde Türk kuvvetlerinin güney kanadını kuşatarak taarruz edecekti;
Süvari tugayı ve iki tümen güney kanadını savunmak için tahsis edilecekti.
Ordu genellikle 19 Temmuz 1921’de faaliyete başladı. Genel olarak, Yunan ordusunda 30.000 kişilik 4 tümen kuzeyde, 60.000 asker de güneyde konuşlandırıldı. Öte yandan Türk ordusundaki 18 tümenden 13’ü kuzeyde, geri kalan 5’i güneyde. Türk ordusunun 90.000’i cephede, 30.000’i arka cephede olmak üzere 122.131 kişi bulunuyor.[245][246]
Yunanlılar İzmir-Afyon-Kütahya-Eskişehir-Ankara demiryolu sayesinde çok daha kolay ikmal ve taarruz yapabilecekleri için taarruz yönü olarak Güney Cephesi seçilmiştir. Ancak İsmet Paşa, Yunanlıların kuzeyde İnönü’den Eskişehir’e doğru taarruz edeceğini ve güney kanadını hala zayıf bırakacağını düşündü. Çünkü düşmanın asıl taarruzu Altıntaş ve Afyon üzerinden yapılacak.
Düşman saldırısı iki haftadır devam ediyor. Düşmanın tüm düşman birlikleriyle sol kanadımızı döndürmek için yaptığı saldırılar, Altıntaş’ın kuzeyi ve doğusunda dört gün dört gece süren kanlı muharebelerle durdurulmuş ve Ordumuz yeni bir yere taşınmıştır. iyileşme. Seyidgazi ve Eskişehir hatlarında sol kanatta beş, sağda iki gün süren muharebede düşman bütün kuvvetlerini toplamış ve sağ kanadımızın başından itibaren düşmanı Eskişehir’e kadar başarıyla itmiştir. . Ancak solun baskısı altında birliklerimiz Eskişehir’in doğusuna çekildi.
”
– Fevzi Çakmak, 23 Temmuz 1921 [247]
10 Temmuz’da Yunanlıların İnönü-Eskişehir,Uyuşturucu maddeveKütahyahatta geniş bir cephede başlayın. Bu durumda Mustafa Kemal Paşa, çok fazla parça kaybetmeden,Sakarya NehriAskerlerini doğuya çekmeye karar verdi. Ordu, Sakarya’nın doğusunda toparlanmaya başladı. Yunanlılar da Sakarya Nehri kıyılarına ulaştı. Yunanlılar Sakarya Nehri’nin batısında durarak yeni bir taarruza hazırlanmaya başladılar.
Ali Ahsan Paşa:”Batı Cephesi komutanı Smet Paşa, düşman saldırılarına karşı yedeklerini kötüye kullanmış, ‘Düşman sağ kanadımızı kuşatacak’ fikrine saplanmış, sol kanattan kararlı Yunan taarruz hareketini durduramamış ve tüm ordu, bir yıkım hali,Sakaryageri çekildi, geri çekilmedi, ama yalnızmış gibi ortadan kayboldu. Mustafa Kemal Paşa’nın Tevfik Bey’e not ettiği emir şuydu: “Dağılmış ordu, Eskişehir’in kuzeyini ve güneyini topladıktan sonra Sakarya’nın doğusundan çekilecektir.” Bu düzene göre, Batı Cephesi ordusundan yaklaşık 90.000, geri kalanlardan tahminen 17.000 kişilik bir kuvvet, Sakarya’nın doğusunda yoğunlaşmayı ve onaylanan mevzilere yerleştirilmeyi başardı. orada mevcuttur. “[248]
İsmail Habib’in anıları şöyle:
“
Kral Konstantin, biz kuzeyden üçüncü İnönü savaşına hazırlanırken düşman bize güneyden ve Altıntaş’tan sert bir şekilde saldırdı. 21 Temmuz Perşembe günü Eskişehir’de eli boş kaybettiğimizde, vatanımızın ayaklarımızın altında sallandığını hissettik. 24 Temmuz’da Fevzi Paşa Millet Meclisi’nde bir açıklama yaptı ve Ankara’nın da boşaltılması gerektiğini belirtti… Fakat 5 Ağustos 1921 Cuma günü Başkomutanlık Kanunu kabul edildi ve Mustafa Kemal komutanlığı devraldı. ; Sakarya’dan sonra ordunun yoğunlaşmasını sağlayarak bir ay sonra Sakarya düşmanla zafer için savaşmaya başladı.
”
– İsmail Habib [248]
Kütahya-Eskişehir Muharebeleri’nde Yunan ordusu toplam 8.073 kayıp verdi, 1491’i öldü, 6472’si yaralandı ve 110’u kayıptı.[249]Türk ordusu 55.000 asker kaybetti. Çatışmalarda 1643 ölü, 4981 yaralı, 374 esir kaybedildi, geri çekilme sırasında 48.000 asker silahlarıyla kaçtı.[250][251][252]
Millet Meclisi heyetinin cepheye getirilmesi[düzenle | kaynağı değiştir]
23 Temmuz’da Yunan saldırısının ardından Meclis’in Kayseri’ye devri TBMM’de tartışıldı.
Türk parlamenterler 24 Temmuz 1921’de oy vererek hem askerlerin moralini yükseltmek hem de soruşturma yapmak için 15 kişilik bir tahkikat heyetini cepheye göndermeye karar verdiler. .[253]Sinop Milletvekili Rıza Nur, Karesi Milletvekili Vehbi ve İzmir Milletvekili Mahmut Esat’tan oluşan heyet cepheden dönüşte 2 Ağustos 1921’de TBMM Genel Kurulu’nda şu konuşmayı yaptı:
Millet Meclisi Raporu [254]
Subayların ve efradın moralini çok yüksek bulduk. Bu gerçek bir gerçektir. Ama bunun yanında bir şey daha gördük. Ne yazık ki, ordu geri çekilme sırasında bazı kısımlarını kaybetti. Bu yeterli değil. Çekirdek olarak iyi birlikler var. Bir çekirdek, bir çekirdek, tamamen mevcut. Aramıza girmemiz gerçekten subayları olumlu etkiledi. Orada gerçekten anlıyoruz. Bizim tarafımızdan unutulmadıklarını ve bundan çok faydalandığımızı gösteriyor.
Bir askerin bir çift sandaleti olmaz. Suyu olmayan ilçeler var. Susamış asker. Efrâd’ın kantinleri kayıp. Kurbanı yok, eksik, çöp kutusu yok. Bu organizasyon mevcut değil. Ordunun %20’sinde süngü yok. Süngü yapmak zor bir şey değil. Sonra kılıçsız süvari var. Kılıcı olmayan bir süvari hiçbir şey yapamazdı. Ancak, ülkede pala, patateslerle dolup taşıyor. Edinme bir manevra olduğu kadar zorunlu hale getirilmiştir. Ta’da bu iki kısım memzuc (birlikte) gibidir. Ancak gerekli olan kısım, diğerini kazanan kısımdır.
Diğer etkenlerden ve sebeplerden biri de sırt hizmetinin iyi yapılmamasıdır. Bu daha çok Milli Savunma Bakanlığı (Fevzi Paşa) ile ilgilidir. Savunma hala uyuyor. Görevini gerektiği gibi yapmamıştır. Kendi yolunda ne yiyecek (beslenme) ne de erzak (gerekli işler) yaptı. Erkan-ı Harbiye-i Umumiye aşağılık gösterir. Yetersizlikler çoktur (çoktur). Çünkü bugün Savunma Bakan Yardımcısının 3 görevi üstlenmesi gerekiyor. Biri Savunma Bakanlığı, diğeri Genelkurmay, diğeri ise Kabine Başkanı. Neden üç iş bir arada?
Bütün Avrupa basını bağırıyor, Yunan kralı geliyor, saldıracak, yine tam önlem almadı. Örneğin taarruz başladıktan sonra Maraş’tan dokuzuncu ve beşinci tümenleri getirmeye başladı. Daha önce getirebilirdi. Aslında bir veya iki tümenimiz düşmanlığın yoğun olduğu (güney) kanadı savunuyordu ve savaşı biz kazandık. Bugün bir düğün, Türkiye’nin her yerinde büyük bir parti haline gelebilir. Ancak, düşman saldırısından sonra bunu emrettiler. Daha önce vermiş olabilirler, mani yok.
Uyuyoruz. 15 gündür Milli Savunma hiçbir şey yapmadı. Mesela 1300’de (rumi) doğanlar hor görülür, diye emrettiler dün. Bu emir daha önce verilebilirdi. Neden yapmıyorlar? Günümüzde en önemli zayiat olan subay zayiatı yüksek düzeydedir. Ordunun beş ya da altı yüz subaya ihtiyacı vardı. Talep kaçınılmazdır. Bugüne kadar, bu görevlileri bulmak için herhangi bir girişimde bulunulmadı.
Buradan cepheye ekmek gönderilirdi. Bu ekmeği alan kimse üç bin almaz. Şerefsizlere bakıp dolandırıcıyı satın aldılar, üç bin adam bulamadılar. Orada bir hafta bekledikten sonra tekrar geldi ve küflendi. Nasıl olduğunu görün. Tekâsül (tembellik), tüm dehşetiyle Savunma Savunmasında mevcuttur.
Silahın bir kısmını biliyorsun, bedavaya aldık, Ruslar çok verdi. Mühimmat ve silah sağlamaya gücü yetmeyen kişi hayalperest değildir. Öte yandan, İngiliz karargahının komutanının yardımcısı, satın alınacak bir kaynak da var; çok silah satıyorlar. Komut da yaygındır. Yüzlerce makineli tüfek ve binlerce tüfek satıldı. Şimdi bu adamlar teklif ediyor. Bize parayı ver, biz de sana teslim edelim. Mesela bir İngiliz gemisiyle İnebolu’ya getirmişler. Her şeyden önce onlardan alınmalıdır.
Biz (Meclis) Ankara’dan ayrıldığımızda Konya’dan kopacağız. Peki ya ulaşım araçları? Yani Ankara’yı terk edersek kaynaklarımız tükenecek. Bu kamuoyunda ters tepecektir. İnsanlar umutsuzluğa düşecek, hayal kırıklığına uğrayacaklar.
Askerlik görevini yerine getirdi ve aslan gibi savaştı. Ancak bunun aksine, gerek düzenleyicide gerekse başka bir yerde bazı yanlış adımlar atılmış, esbab mertebesine çevrilerek ric’atı etkiler. Bu şekilde hareket edersek, acilen ordunun eksikliklerini giderirsek, bu ordu Sakarya vadisindeki düşmanı parça parça yok edecektir. Ama bunu yapmazsak, tehlike kesindir.
5 Ağustos’ta Sinop Milletvekili Rıza Nur ve 8 arkadaşının imzalarıyla TBMM Genel Kurulu Başkanı Mustafa Kemal Paşa’nın Başkomutanlık Başkomutanlığı görevine atanması kanunu oyla kabul edildi. 183 delegeden 169’u.[255]
Soruşturma heyetinin raporuna göre, 7-8 Ağustos 1921’de yapılacak ilk şey ordunun ihtiyaçlarını karşılamaktı.Tekalif-i MilliyeEmri (Ulusal Zorunluluk) açıklandı. Tekâlif-i Milliye’nin emirleri yerine getirmesinde doğabilecek sorunları ortadan kaldırmak,Bağımsız Mahkemeaçıldı.
“
“Bugün ülkemizin gerçek çıkarlarını sağlayacak bir gündeyiz. Biliyorsunuz Fransız kolluk kuvvetleriyle görüşüyoruz, İstanbul’da İngilizlerle temaslarımız var. Ruslarla Kars’ta konferans devam ediyor. Yemin ederim Yunanlıları çok güçlü bir cephe ile karşı karşıya getirmezsek yemin ederim ki hepsi irtibatı kesip çantamı alacaklar.”
”
– Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, 11 Ağustos 1921 [256]
“
Kararla Ali Genel Kurulu (TBMM Milletvekili) Kayseri’ye devredilecek. Düşman şimdilik operasyonları askıya aldı. Ancak düşman kısa süre sonra yeniden harekete geçebilir ve bu faaliyet Ankara’yı on beş gün içinde yeniden tehdit edebilir.
”
– Fevzi Paşa, Müdafaa Vekili, 22 Ağustos 1921 [257]
Sakarya’da Meydan Savaşı[düzenle | kaynağı değiştir]
28 Temmuz 1921’de Kütahya’da Kral Konstantin’in başkanlığında Harp Kabinesi toplandı. Türk ordusunun dağılma ile yok edilemeyeceği ilan edildi ve ordunun Ankara’ya saldırmasına karar verildi.[258]22 Temmuz-11 Ağustos tarihleri arasında 20 gün süren hazırlıkların ardından Yunan ordusu “Tuz Çölü” dedikleri bozkırdan geçerek Sakarya’ya doğru ilerlemeye başladı. Yunan ordusu, Türk ordusundaki 16 tümene karşılık 9 tümenden oluşuyordu.
Batı Cephesi’ndeki toplam Türk kuvveti 6.855 subay ve 122.186 asker, toplam Yunan kuvveti ise 5.500 subay ve 178.000 askerdir. 19 ve 20 Ağustos’ta Yunan ordusu Sakarya’yı geçti. Savaşın tarihi 23 Ağustos 1921’dir. Türk Kurtuluş Savaşı tarihinde Subaylar Savaşı ve Melhame-i Kübra olarak da bilinen savaş 13 Eylül’de gerçekleşmiştir.Sakarya NehriDoğunun tamamen terk edilmesiyle sona erdi.
5 Ağustos’ta Başkomutan olan Mustafa Kemal Paşa, 12 Ağustos’ta Ankara Polatlı’daki Batı Cephesi karargahına geldi. Hemen kalan birlikler toplanarak yeniden teşkilatlandırıldı. Ankara istikametinde 4-5 km mesafeli üç savunma hattı oluşturuldu. Yunanlılar savaş sırasında 1. ve 2. savunma hattını geçtiklerinde bile 3. hattı bir türlü aşamadılar. 23 Ağustos-13 Eylül 1921 tarihleri arasında Yunan ordusunun taarruzuyla başlayan ve 22 gün 22 gece süren Sakarya Meydan Muharebesi. Mustafa Kemal Paşa, Sakarya Savaşı’nda orduya şu emri verdi:[259]
“
Savunma hattı yok, savunma hattı var. Bu yüzey tüm ülkedir. Vatan topraklarının her karışı, vatandaşlarının kanıyla ıslanamaz. Ona göre, küçük ya da büyük her birim yerinden oynatılabilir; Ancak irili ufaklı her birlik, muharebeyi durdurup devam ettirebilmek açısından Yunanlılara karşı bir cephe oluşturmuştur. Komşu birliğin geri çekilmek zorunda kaldığını gören birlikler buna uymadı; Yerinde durmak ve sonuna kadar savaşmak zorundadır.
”
Savaş, yaklaşık 100 kilometre uzunluğunda bir cephede gerçekleşti. Güneyden Yunan kuşatma harekatı ile Türk istikameti başlangıçta batıydı, ancak daha sonra güneye dönerek kuzeye doğru eğildi. Eşit güç nedeniyle kuşatma operasyonu başarısız oldu ve mücadele karşılıklı siper savaşına dönüşmeye başladı. 10 Eylül’de Türk ordusu karşı taarruza geçmiş ve kanlı muharebelerin ardından takviye ve erzak sıkıntısı çeken Yunan ordusu, 11 Eylül’de kademeli olarak geri çekilmeye başlamıştır.[260]
Ayrıca Türk ordusunun süvari alayları Yunan ordusunun arkasına akınlar düzenleyerek onu yok etmeye çalıştı. Nitekim 27 Ağustos’ta Albay Fahrettin Altay komutasındaki üç Türk süvari alayı Uzunbeyli köyündeki Yunan Ordusu Karargahına saldırdı. Uzunbeyli Köyü’nde Orgeneral, Albay ve Prens George subaylarının tutuklanması son anda önlendi. Savaştan sonra Fahrettin (Altay) köye uğradığında köylüler tarafından bunun Yunan ordusunun başkomutanı olduğu söylendi.[261]
Kuvvetlerin Karşılaştırılması [262]
Subay
özel
tüfek
Tüfekler Maks
Top
Yüzeyleri
Türk Ordusu
5.401
96.326
54.572
825
169
2.
Yunan Ordusu
3.780
120.000 won
75.900
2.768
286
18
Türk askeri kayıpları 5.713 ölü, 18.480 yaralı, 828 esir ve 14.268 kayıp olmak üzere toplam 39.289 kişidir. Yunan ordusunda 208 subay, 3750 asker, 3.958 ölü, 19.163 yaralı ve 354 kayıp olmak üzere 23.475 kişi öldü.[263]
Rumlar Sakarya’dan dönüşlerinde özellikle geri çekilmede, yol üzerindeki köylerde veya merkez ilçede kısa süre kaldıkları yerlerde cinayetler işlediler. Polatlı, Haymana, Sivrihisar, Mihalıççık, Mahmudiye, Çifteler ve Eskişehir yollarına çıkan köyleri yakıp yıkmayı planladılar.[264]
“
Sakarya Meydan Muharebesi’nin son gününde Mustafa Kemal Paşa, savaşı kaybettiğine karar vererek geri çekilme emri verdi, ancak Fevzi Paşa sabah durumu gördükten sonra komutanlara haber verme gereği duydu. Ancak sabah düşmanın geri çekildiğini gördüğümüzde zaferin hâlâ bize ait olduğundan emindik.
”
– Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir Paşa [265]
Sakarya savaşı sonundaİsmail Habip Sevuk1683’te Türk ordusunun ardındanII. Viyana KuşatmasıGeri çekilmesi, mağlup edildiğinden beri devam etti.[266][267]Bu savaş Türk ordusunun son savunma savaşıdır.
Afyon Saldırısı / Güzelim Dağı Savaşı[düzenle | kaynağı değiştir]
Sakarya Muharebesi’nden sonra, 1 Ekim’de, geri çekilen Yunan birliklerini toparlayamadan geri püskürtmek ve geri çekilmeye zorlamak için Afyon Taarruzu başlatıldı. Ancak Türk saldırısı erken fark edildi ve karşı saldırılarla püskürtüldü. Böylece baskın operasyonu yoğun bir savaşa dönüştü. Bu muharebede Türk ordusu 1.700 askerini kaybederek geri çekilmek zorunda kaldı.
“
2. Kolordu’dan aldığım zayiat listesine göre dört tümende toplam 1700 zayiat vardı. 927 mermi, 3160 mermi parçası israf edildi ve 700 tüfek kayboldu. Akarçay’ın kuzeyindeki üç düşman tümenine karşı iyi savunma yapamadılar.
Ben ve İkinci Kolordu düşman mevzilerini kontrol ettik. On gün önce yapılan ve büyük mağlubiyet ve zayiatla sonuçlanan Afyon Muharebesi’ne katılanlara birkaç soru sordum. En fazla üç düşman piyade tümeni ile savaştıklarını ve bu düşmanı toplam beş piyade tümeni ve üç süvari tümeni ile püskürtemeyeceklerini, tam tersine geri çekilmek zorunda kaldıklarını anlattılar. 1700’den fazla kayıpla bu sırtlara.
Subaylar ve komutanlar, subaylardan daha sıkılmış ve çaresiz hissediyorlar. Kolordu Komutanı’nı bile mutsuz ve yorgun buldum. Genelkurmay Başkanıma sordum:
– Halit Bey, bu nedir? Söyledim. Tümen ve Kolordu Komutanlarının kendilerinin yapabileceği görevler bile dikkati dağılmıştı. Malzeme ve donanımdan yoksun olsalar bile hiçbir şey yapamıyorlar, mevcut olanı iyileştiremiyorlar, eğitim ve öğretim eksikliğini, sınırlamaları düzeltmeye çalışıyorlar mı?
– Paşam efrad durmaz; kaçmak; Yeni gelenleri düzeltmeye çalışıyoruz. Belli bir mesafeye geldiklerinde kaçtılar; diğerleri geliyor. Kolordu Komutanı başlangıçta Tümen Komutanlarını desteklemiyorsa Tümen Komutanları ne yapacak? Her akşam çilingir masasını temizler; geç saatlere kadar tadını çıkarın; sabah geç uyanmak. Bugün ilk kez Lejyon’un tümen ve müfrezelerinin sözde incelemesine tanık oluyoruz; cevabını verdi.
Kemaleddin Sami’ye sordum: – ‘Afyon cephesinde muharebede başarı ve Afyon’un fethi aranıyorsa, neden sizin Yedek Kolordunuz o tarafa gönderilmedi ve cephe komutanının kendisi (İsmet Paşa) o tarafa gidip önderlik etti. savaş? “Bilmiyorum” dedi gülerek.
”
– Ali Ahsan Paşa [268]
Yunanistan’ın İstanbul’u işgal planı[düzenle | kaynağı değiştir]
28 Aralık 1921’de Yunan Deniz Bakanı Petros Mavromichalis, Londra’da Yunanistan Başbakanı Gounaris’e telgraf çekti: “Paramız yok. Maliye Bakanlığı’nın aylık maaş bordrosunu ödemeye hakkı yok. 12. Lütfen donanmanın Konstantinopolis’ten ayrılmasına izin verin ve İzmir. “Geri çekilsin, birkaç gün içinde mürettebata yiyecek sağlamak bile mümkün olmayacak.” Ekonomik kriz nedeniyle Yunan ordusu gerekli silahlarla donatılamadı, askerler bile iyi beslenemedi. Askerin morali düşüktü ve birçok firar rapor edildi.Anadolu’nun tamamen dağıtılması tartışıldı.Londra ve Paris, Yunanistan’ın talep etmek zorunda kaldığı yeni bir kredi vermeyi kesinlikle reddetti.Yunanlılar, enflasyonu hesaba katarak, bir çözüm bulmak için içeriden borç aldılar. 1920’de 1 Pound 25 Yunan drahmisine denkken, 1922’de bu 425 drahmiye yükseldi zamanla düzelecektir.Üstelik Anadolu cephesindeki Rumların morali çok düşüktü.[269]
Yunan hükümeti, İngiliz diplomatik müdahalesi için yalvardı. Lord Curzon ise Yunanistan lehine herhangi bir sorumluluk alma niyetinde değildi ve onları İzmir’den kovmaya kararlıydı. Yunanistan temsilcileriyle yaptığı görüşmede Curzon, “İngiltere’de geniş bir görüş var, Hindistan’da daha güçlü bir kesim Türkiye ile barış yapmamız gerektiğini söyleyen ve Yunanistan için kendi çıkarlarımızı feda ettiğimizi savunan bir kesim var” dedi. Yunan Hükümeti’nin feci bir geri çekilme emri veremeyeceği, bunun İzmir ve çevresindeki Yunanlıların hayatlarını tehlikeye atması ve içeride bir tepkiye neden olması nedeniyle açıktı. Gounaris, Şubat 1922’de Curzon’a ‘takviye, savaş malzemesi ve mali yardım sağlanmadıkça, Türkiye’nin olası bir saldırısına karşı koyamayacaklarını’ bildirdi. Gounaris, Yunanistan’ın derhal ve tam bir geri çekilme emri vermesi gerektiği sonucuna vardı. Curzon ise diplomatik olarak Anadolu’nun şimdilik boşaltılmamasını istedi. Curzon, Yunanistan’ın diplomatik bir çözüm bulunana kadar Anadolu’da kalması gerektiğini söyledi. Gounaris Atina’ya “Umut yok” yazdı.[269][270]
İngiliz Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, “Onlara parayı sağlayamayacağımız, gerekli askeri malzemeleri sağlayamayacağımız ya da satamayacağımız açık” dedi. Yunan birliklerinin Batı Anadolu’dan tamamen çekilmesi İngiliz politikasıydı. Yunanistan artık Doğu Akdeniz’de güvenli bir konumda değil. İngilizler, Türkiye’nin bu konuma taşınmasını savunmuştu. Curzon, Yunan temsilcilerle yaptığı görüşmenin en başından itibaren şunu açıkça belirtti: İngilizler için barış önemliydi ve Yunan ordusunun bunu İngilizler için sürdürecek nitelikte olmadığı açıktı. . Curzon, Yunanistan’ın Anadolu’yu bırakın İzmir’de bile yeri olmadığına uzun zaman önce karar vermişti. Türklerin İzmir’de yalnız bırakılması gerektiğine inanıyordu. Aynı zamanda İngilizlerin Türkleri destekleyen iki önemli müttefiki İtalya ve Fransa’dan ayrılmaz olduğu gerçeği vardı.[271]
Bu arada, konferans hem Fransa hem de İtalya’daki hükümet değişiklikleri nedeniyle ertelendi. Fransa’daAristide BriandyerRaymond İşaretçisialmak.nokta bakımı“Fransa halkı şu anda konferanslara şiddetle karşı çıkıyor” dedi. Fransa’nın hiçbir yerinde Yunanistan’a sempati duymadığını iddia etti.[272]
Nihayet Mart 1922’de Paris’te yeni bir İtilaf Konferansı toplandı ve burada İtilaf, savaşan taraflara ateşkes teklif etti. Müttefik Mart 1922 önerileri, İzmir’in Yunanistan’a ve Doğu Trakya’nın yarısının kaybedilmesini içeriyordu. Bu müzakereler sonucunda, Yunanistan’ın Anadolu’dan tahliyesini tamamlaması, Gelibolu Yarımadası’nı Müttefik askeri işgali altında tutması ve İstanbul’u Türklere teslim etmesi için dört aylık bir süreyi içeren bir teklif vardı. Türkiye. Bu arada, Müslüman yanlısı bir kabine üyesi olan Montagu, Hintli Müslümanlar ve muhafazakarların yoğun baskısı sonucunda Curzon ve Lloyd’un takip politikasını eleştiren bir protesto yayınladı. Hilafet Türkiye’nin lehine hareket etmek içindir. Bu Curzon ve Lloyd’u kızdırdı ve Montagu istifa etmek zorunda kaldı. Bu gösteri en çok Türk yanlısı Fransızları memnun ediyor. Adayın önerisini kabul etmeye hazır olan Yunanistan Başbakanı Gounaris, kararın Yunan parlamentosunda görüşülmesinin ardından istifa etti. Yeni hükümeti kurma görevi Gunaris’in yerine Stratos’a verildi. Yunan Hükümeti’ni geçici olarak ancak Mustafa Kemal Paşa kurtarabildi. Mustafa Kemal İtilaf planını reddetti. Karşı önerisi, ateşkes imzalandıktan sonra ve herhangi bir barış görüşmesi başlamadan önce Anadolu’yu boşaltmak. Gounaris Mayıs 1922’ye kadar görevde kaldı. Ancak Stratos hükümeti de güvenoyu alamayınca 17 Mayıs’ta istifa etti. Böylece 22 Mayıs 1922’de Protoppadakis’in Başbakan, Stratos’un İçişleri Bakanı olduğu bir koalisyon hükümeti kuruldu.[269]
Venizelos, Anadolu’daki yerel Hıristiyan cemaatinin akıbetinden duyduğu endişeyi dile getirerek, bölgenin yerel örgütlerin silahlandırılmasıyla korunabileceğini söyledi. Ancak Lord Curzon, Venizelos’un planını da reddetti. Bu tür çözümleri ‘oldukça yanıltıcı’ buldu. General Papulas 25 Mayıs 1922’de istifa edince yerine Hacıanestis atandı. Hacianestis 5 Haziran’da komutasını devraldı, ancak Anadolu cephesindeki kuvvetlerin geri çekilmesi ve kuvvetlerin Trakya’da tutulması şartıyla görevi kabul etti. Anadolu Ordusunda tümen ve kolordu komutanlarını da değiştirdi.[273]
11 Haziran 1922 tarihinde Afyon şehrini takip eden mektuplarımızdan aldığımız habere göre: “Yeni Yunan ordusu komutanı Hacıanestis, Afyon’da Yunan ordusunu kontrol ederken, askerler “Bizi tahliye edin; Evimize dönmek istiyoruz. Çünkü bu işgal edilmiş yerleri terk edip geri çekileceğiz; Muhbirlerimiz bunu duydu, ona “Bize ne tutuyorsun” diye bağırdılar ve düşmanca davrandılar. Hacı Anestis tümgeneral olduğundan diğer komutanlar onun emrinde olmak istemiyorlardı. Yunan ordusu genelkurmay başkanı Sarıyannis de görevden alındı. ”
Bunu duyunca hemen I. Ordu’ya “Yunan askerlerinin yeni başkomutanlığa isyan edip terhis edilmesini talep ettiklerini, Yunan ordusunun içeriden yozlaştırıldığını, bu meclisin görmezden gelinemeyeceğini, subayların o subayların terhis edildiğini” bildirdim. ve dünyanın her yerinden mezunlar çağrıldı ve kıtalarımız harekete geçmeye hazır.”
”
– 1. Ordu Komutanı Ali hsan Paşa [274]
Emekli Ali İhsan Paşa: Birinci Dünya Savaşı’nda Sabis bölgesinde üstün İngiliz kuvvetlerini yenen ve Irak cephesinin 6. ordusuna da komutanlık eden Ali İhsan Paşa, Antlaşma’dan sonra İstanbul’a gelmedi. İngilizler ve orduyu dağıtmaya karar verdi, 1 Mart 1919’da İngilizler tarafından yakalanan ve Mondros ateşkesini geciktirdiği için Malta sürgününe sürülen ilk general oldu. , bölgeden milis taburları oluşturmak ve donatmak. halkı ve işgale karşı bir direniş hareketini kışkırttı. Sürgünden döndükten sonra kendi isteğiyle Batı Cephesi’ne atandı.
Smet Paşa’nın orduyu gerektiği gibi yönetememesinden muzdarip olan Ali İhsan Paşa, yaşı büyük olmasına rağmen önce ordunun kuzey ve güney cephelerinde kurmay başkanına boyun eğmesini istemiştir. İsmet Paşa, askeri başarıları ve tecrübesi İsmet Paşa’dan önce gelse de. O da İsmet Paşa’nın emrine atandı. Daha önce Ali Fuat Paşa ve Refet Paşa gibi görevden alınan Ali İhsan Paşa, Müstakil Mahkeme’de yargılandı, ancak hiçbir suçlama yapılmadı. Daha sonra Divan-ı Harp’ta yargılandı. Ama yine, ona karşı hiçbir suç bulunamadı. 22 Haziran 1922’de 40 yaşında emekli oldu. Ali Fuat Cebesoy’un yerine geçmesi düşünülse de İsmet Paşa ile çalışmak istemedi. Ardından 1. Ordu Komutanlığı Refet Bele’ye verildi. İsmet Paşa’nın emrinde olmayı da reddetti. Son çare olarak aktif olan Nureddin Paşa, 1. Ordu komutanlığına atandı. [275]
Ali İhsan Paşa konuyla ilgili şunları söyledi: “I. Ordu’ya komuta ettiğim günden itibaren, her teftişten sonra askerlerin eğitim, disiplin ve disiplin açısından çok zayıf olduklarını, talim yaptırmak zorunda olduklarını ve bunun kendilerine zarar vereceğini söyledi. Bu iş çözülmeden önce saldırıya geçti ve askerleri bir deneme taşı gibi bir yerden bir yere taşımaktan mutluluk duyan, onlara zaman bırakmayan Cephe Komutanlığı’nın (İsmet Paşa) dilinde yazdığım Cephe’ye buruk bir mesaj verdi. eğitim ve öğretimle meşgul olmak.”[276]
15 Temmuz 1922’de Yunanistan Yüksek Komiseri İzmir, İzmir bölgesini Türklerden korumak için özerkliğini ilan etti. Bu bir “mutlak çaresizlik” eylemiydi. Ancak Müttefikler bu planı çabucak reddettiler.[277]
Yeni kurulan koalisyon hükümeti, barışı tesis etmek için son çare olarak İstanbul’u almaya karar verdi. Yunanistan ekonomik ve askeri olarak 6 ay bile dayanamadı. Bu beyhude plan önceden planlanmış, ancak son çare olarak ertelenmiştir.[278]23 Temmuz’da Başkomutan Hacianestis tam bir gizlilik içinde Pire’deki Keraçini’ye geldi. oradaAverof zırhlısıYunanistan Başbakanı ve Harbiye Bakanı ile bir araya gelerek İstanbul’a yönelik harekat planının detaylarını görüştüler. Müzakereler sonucunda harekatın başlangıç tarihi olarak 29 Temmuz belirlendi.[279]
Temmuz 1922’nin başından itibaren Yunanistan, Doğu Trakya’daki birliklerini güçlendirmeye başladı. İlk başta 9700 asker (2 tümen) varken, Haziran ayının başında 2 tümen daha vardı. Anadolu’dan Tekirdağ’a gönderilen 25 bin askerle Trakya’daki Yunan kuvveti 34 bin askerdi.[280]Yunan ordusu takviyeye devam etti. Mevcut projeksiyon 50.000 asker.[281]Anadolu’da savunma yapan Yunan ordusu, odağını Trakya’ya kaydırarak taarruz pozisyonu aldı. İstanbul’daki toplam Müttefik askeri sayısı 17.000 (10 bin Fransız, 5 bin İngiliz, 2 bin İtalyan) idi.
Bu askeri operasyon İngilizler tarafından fark edilmedi. 21 Temmuz 1922’de İstanbul’da Yunan askeri misyonunun başkanı Albay Paallidas ile görüşen İngiliz General Harington, Yunan planı hakkında bilgi almaya çalıştı. Yunan hükümetinin de Trakya’nın kaybedilmesinden endişe duyduğunu ifade eden Paallidas, bunun takviyeleri artırmalarının bir nedeni olduğunu öne sürdü. Harington, İstanbul’un Yunan işgaline ilişkin kararın ciddiyeti hakkında bilgi istedi. Fransız ve İtalyanların açıktan Ankara’yı desteklediğini iddia eden Paallidas, durumun kendilerini “zor bir hamle” yapmaya zorlayacağını belirtti. Paallidas, Türklerin İstanbul’u korumak için kurdukları gizli örgütle ilgili endişelerini de dile getirdi. Harington, İtilaf işgali altında olası bir İstanbul işgaline karşı önlem almaya başladı. İngiliz Savaş Departmanı tarafından da onaylandı.[282]
Bu işgal planı Müttefikler tarafından bir “utanç” olarak kabul edildi. Yunanlıların asıl amacı İstanbul’a saldırmak değil, işgal sonrası barış görüşmelerinde bir çözümün hızlandırılması için Müttefiklere baskı yapmaktı. Bu durum hiç kuşkusuz Konstantin’in müzakerelerdeki elini daha da güçlendirecektir. Bir saldırı durumunda, Müttefikler boğazı kapatacak ve tüm Yunan limanlarını ablukaya alacaktı. Bu arada Anadolu’daki Yunan cephe hattı 713 km’ye kadar genişlemişti. Yunan ordusunda terhis olmak isteyen çok sayıda firari ve asker var.[283]Ayrıca bölünmüş bir Yunan ordusu, bir Türk saldırısı için önemli bir fırsattı. Trakya’ya gönderilen Yunan ordusu geri getirilmedi ve orada kaldı. İtalyanlar ve Fransızlar bugüne kadar; Türk ordusuna Antalya, İskenderun ve Mersin limanlarından ikmal yapıyorlar.
Bu arada, Türk dostu olarak bilinen İngiliz General Townshend, 24 Temmuz 1922’de Konya’ya geldi ve Mustafa Kemal Paşa ile görüştü. İngiliz Vekili Green, General Townshend’in Generalinden bir telgraf aldı. Yunanların İstanbul’u işgal etmesi durumunda “Kemal barış görüşmelerine hazır” dedi.[284]General Townshend ile görüştükten sonra 27-28 Temmuz gecesi Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa ve Fevzi Paşa taarruz kararı aldılar ve 15 Ağustos’a kadar hazırlıkları tamamlamaya karar verdiler. 6 Ağustos 1922’de Mustafa Kemal Paşa gizlice Batı Cephesi’ne emir verdi. askerler saldırıya hazırlanıyor.[285]Öte yandan 31 Temmuz 1922’de Yunan hükümeti Müttefiklerden Yunan birliklerinin İstanbul’a girmesine izin vermelerini istedi. Müttefikler talebi reddettiler ve herhangi bir istilaya asla müsamaha göstermeyeceklerini ilan ettiler. Fransa hemen İstanbul’a üç tabur asker daha gönderdi. Olası bir saldırı durumunda Harington, Yunanlılara karşı yaklaşık 20.000 Osmanlı askeri kullanacaktı.[286]
Başta Fransa olmak üzere Müttefiklerin tavizsiz duruşu İstanbul’un alınmasını engelledi. Lloyd George, Britanya cephesinde Yunanistan’ı desteklemeye devam ederken, Curzon’un bir barış anlaşması müzakere etme çabalarının tüm gerekçesi, durumu karmaşıklaştırmaya yönelik herhangi bir Yunan girişiminin reddedilmesine dayanıyordu. sorunu karmaşıklaştırır.[287] Lloyd Georgeİngiliz Parlamentosu 4 Ağustos’ta, “Eğer biz orada olmasaydık, Yunanlar birkaç saat içinde o başkenti alırlardı. Eğer biz sadece yüzüğü aralarında tutsaydık ve ‘İşte buradasın, halledersin’ deseydik” dedi. “, başkente yürüyecekler ve onu alacaklar. Peki kim bu? İngiliz, Fransız, İtalyan ordusu ve donanması.[288]
15 Ağustos’ta yapılması planlanan saldırı, hazırlıkların tamamlanamaması üzerine 20 Ağustos’a, ardından 26 Ağustos’a ertelendi. 26 Ağustos 1922’deMustafa KemalBüyük saldırı komutasında başlar. 30 Ağustos 1922’de Batı CephesiDumlupınar SavaşıYunanlılara karşı büyük bir zafer kazandı.izmirTürk birlikleri, Yunanlıların Türkiye’ye doğru çekilmesini takiben 9 Eylül 1922’de İzmir’e girdi.
Hazırlık[düzenle | kaynağı değiştir]
Başkomutan Mustafa Kemal hızla Yunan ordusuna kesin bir darbe indirmeye hazırlandı.
Doğu ve Güney cepheleri tamamen güvence altına alındığından, oradaki birlikler tam bir gizlilik içinde Batı’ya nakledildi.
Sakarya Meydan Muharebesi ve daha önceki muharebelerde Türklerin hücum edememesinin sebebi TBMM’nin yeterli güce kavuşamamasıydı. Ancak Kütahya-Eskişehir Savaşı’ndan sonra cepheye giden TBMM heyetinin raporlarına göre Mustafa Kemal Paşa’nın ordunun ihtiyaçlarını karşılamak için verdiği Tekalif-i Milliye emriyle ordu güçlendi. halkın desteğiyle saldırır.
28 Temmuz gecesi Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa ve Fevzi Paşa taarruz kararı aldı. 6 Ağustos 1922’de orduya gizlice saldırıya hazırlanma emri verildi. Mustafa Kemal Akşehir’e gelir ve komutanlarla bir görüşme yapar. Toplantıda saldırı tarihi olarak 26 Ağustos belirlendi. Afyon’un güneyine Dumlupınar istikametinde bir baskınla başlayacak olan taarruz daha sonra bir saha savaşına dönüşecek ve Yunan kuvvetleri tamamen imha edilecekti.
26 Ağustos 1922 sabahı saat 05:30’da Türk topçu ateşi ile Kocatepe’den taarruz başladı. Bu sırada Başkomutan Mustafa Kemal, Kocatepe’den taarruza önderlik ediyordu. 1. Ordu, güneyden 1. Ordu ve kuzeyden 2. Ordu taarruzuna odaklanan ve harekât kısa sürede başarıyla gelişti. Yunan savunması paramparça edildi. 26-27 Ağustos gecesi Yunan mevzileri ele geçirildi. 27 Ağustos’ta Türk ordusu Afyon’u Yunan işgalinden kurtardı. 29 Ağustos’ta geri çekilen Rumlara Dumlupınar mevzilerine taarruz eden Türk ordusu, 30 Ağustos’ta Yunan ordusunu tamamen kuşattı ve çoğunu imha etti. Yunan GenerallerYeoryos HacianestisYerine yeni atanan I. Kolordu KomutanıkaplumbağaAskerlerinin savaşmayı reddetmesi üzerine 4400 askeriyle birlikte esir alındı. Kütahya’daki Yunan ordusu yok edildi. Başkomutan Mustafa Kemal bu muharebeyi doğrudan yönettiği için bu zafer elde edilmiştir.Başkomutan Savaşıisminde.
İzmir’i özgürleştirmek[düzenle | kaynağı değiştir]
Başkomutan Mustafa Kemal’in 1 Eylül 1922 tarihli Türk ordusuna verdiği emrin son paragrafı,
ordu! İlk varış noktanız Akdeniz. Daha ileri!
2 Eylül 1922 şeklindeUlusal egemenlikgazetede yayımlandı.Helenikişgal edilen her yeri serbest bırakınTürkiye9 Eylül 1922’de askere alındı.izmirgirdi.
Yunanistan’ı yok etme taktikleri[düzenle | kaynağı değiştir]
Çeşitli kaynaklara göre Yunan ordusu savaşın son döneminde Anadolu’dan çekilirken yıkım taktiği izlemiştir.[289]Ortadoğu tarihçisiSidney Nettleton Fisher”Geri çekilme sırasında Yunan ordusu kendilerini yakma ve öfkelerini hiçbir şekilde savunmasız olan Türk köylülerine boşaltma taktiği izledi.”[289] Norman M. NaimarkBuna göre, “Yunanlıların geri çekilmesi, yerel halkı işgalden daha fazla harap etti.”[290]
Dönemin ABD İstanbul Konsolos Yardımcısı James Loder Park, Yunanların Anadolu’yu boşaltmasından kısa bir süre sonra bölgeyi ziyaret ederek, İzmir çevresindeki durumu ve gezdiği yerleri görüştü.1922 yılında Manisa yangınıgibi olayları bildirdi.[291]
Kinross’a göre, “Bölgedeki kasabaların çoğu harap durumda. Uşak’ın üçte biri artık yok. Alaşehir, dağın yamacını bozan karanlık bir boşluktan ibaret. Köy köy kül yığınına dönüşüyor. Rum Askerleri tarafından Manisa’nın tarihi dokusu. Mekke Manisa Kentin 18.000 binasından sadece 500’ü kaldı.[292]
14 Şubat 1922’de Aydın’ın Karatepe ilçesine bağlı Türk köyünde Rumların geri çekilme sırasında işledikleri vahşet örneklerinden biri, köyün Yunan birlikleri tarafından kuşatılmasının ardından tüm sakinlerin camiye götürülmesi ve camiye götürülmesidir. cami yakıldı. . Alevlerden kaçmaya çalışan çok sayıda kişi vuruldu.[293]İtalyan Konsolosu M. Miazzi, Rumların 60 kadın ve çocuğu katlettiği bir köyü ziyaret ettiğini bildirdi. Bu rapor daha sonra Fransız konsolosu Kaptan Kocher tarafından doğrulandı.[294]
Johannes Kolmodin, İzmirli İsveçli bir Oryantalisttir. Mektuplarında Yunan ordusunun 250 Türk köyünü yaktığını yazdı.[295]
Büyük Taarruz’un ardından Türk ordusu Çanakkale Boğazı’nın tarafsız bölgesinde İngiliz ve Fransız mevzilerine doğru ilerledi. 15 Eylül’de Lloyd George, Dominyonları (Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda ve Güney Afrika dahil) krize asker göndermeye çağıran bir telgraf gönderdi. İngiltere ile Türkiye arasında bir zaman savaşı mümkün görünüyor, ancak Kanada; İngiltere, Fransa ve İtalya gibi savaşmayı reddetti. Fransa ve İtalya birliklerinin geri çekilmesini emretti. Fransa BaşbakanıRaymond İşaretçisiİtalyanların onayıyla İngilizlerin birliklerini Çanakkale’den çekmelerini tavsiye etti. Lloyd George yalnız kaldı. Hemen Atlantik donanmasını bölgeye çağırdı. Ancak göz ardı ettiği şey, İngiliz kamuoyunun savaş istemediğiydi. İngiliz ordusu ve olay yerindeki en üst düzey general Sir Charles Harington ve yüksek komiser Horace Rumbold da Türklere bir ültimatom vermeyi reddetmediler çünkü müzakere edilmiş bir anlaşmaya inanıyorlardı: “Ülkemizin istediği son şeyin şu olduğunu görüyoruz. başka bir savaşa gitmek için. Doğu Trakya ve Edirne. İnsanlar genellikle bunun Yunanlılara mı yoksa Türklere mi olduğu umurlarında değil.” İngiltere’nin koalisyon hükümetindeki Türk yanlısı Muhafazakar Devletler de savaş çağrısında bulunan Yunanistan yanlısı Liberal Başbakan Lloyd George’u takip etmeyi reddetti. Lord Curzon, kabinenin Türklerle savaşma planını onaylamadı. Dışişleri Bakanı Mustafa Kemal’in İtilaf Devletleri’ne saldırma girişiminde bulunmayacağını belirtti.[296]
Mudanya Mütarekesi[düzenle | kaynağı değiştir]
Dışişleri Bakanı Lord Curzon’un hastalık nedeniyle yokluğunda, Lloyd George’un Türkiye’yi savaş ilanıyla tehdit ettiği açıklaması tepkiyle karşılandı. İngiliz siyasetinde, Liberal Başbakan Lloyd George Yunan yanlısıydı ve savaş istiyordu; Koalisyon hükümetindeki muhafazakarlar geleneksel olarak ağırlıklı olarak Türk yanlısı ve savaşı reddediyor. Ayrıca İngiliz kamuoyu, Çanakkale krizi ve yeniden savaş ihtimali karşısında alarma geçti. Başbakanlara danışmadan grev yapma kararı ve Başbakanların bunu yapmayı reddetmesi, Lloyd George’u ve hükümetteki konumunu zayıflattı. ittifak imkansız hale gelir. Öte yandan mağlup Yunan ordusu, 27 Eylül 1922’de Kral Konstantin’i tahttan indirdi ve Yunanistan’da hükümet yeniden değişti. Bu beklenmedik gelişmenin yazar Lloyd George’a yeni bir umut verdiğine şüphe yok. Venizelos’un ilhamıyla, hızlı bir Yunan canlanmasının teşvik edilebileceğini düşündü. Buna tamamen karşı çıkan Lord Curzon, korkusunu yendi.Austen Chamberlainiçin yazdı.ittifakımızVe onu tek vuruşta yok edecek. “[297]
Lord Curzon,Raymond İşaretçisiveKont SforzaDoğu Trakya ve Edirne’nin Türkiye’ye verilmesi konusunda olumlu olduklarını belirten bir not yayınladılar. Bu arada Fransız General Charpy, Paris’ten gelen talimat üzerine Türklerin tüm taleplerini kabul ettiğini belirtmişti. Bu destekten cesaret alan İsmet Paşa, taleplerin hemen kabul edilmemesi halinde Türk Ordusu’nun 6 Ekim’de harekete geçeceğini duyurdu. Curzon, İtalya ve Fransa temsilcileriyle görüştü. 7 Ekim’de Doğu Trakya’nın Türkiye’ye verilmesinin formülü üzerinde anlaşmaya varıldı. Curzon, Başbakan Lloyd George’a rağmen savaşı önledi. Yani 11 Ekim 1922’deMudanya Mütarekesiİmzalandı.
Lloyd George’un Düşüşü[düzenle | kaynağı değiştir]
Bir yandan, Başbakan’ın Yunan yanlısı bir politika izleme isteği, kabinede bir kez daha ciddi huzursuzluklara neden oldu. Ayrıca Çanakkale Krizini sert bir şekilde ele alması tam bir felaketti. Çanakkale Krizi, Büyük Britanya’nın Dominyonları otomatik olarak savaşa sürükleyeceği varsayımına esasen meydan okudu. Kriz Kanada’yı değiştirdiği gibi, Dominyonların savaş ilan etme hakkının olduğunu açıkça ilan eden Londra ile ilişkilerini de değiştirdi (1923 Halibut Antlaşması, 1926 Balfour Raporu ve)Westminster Yasası 1931Yolu açtı. Bütün bunlar, Dominyonların (Güney Afrika, Kanada, Yeni Zelanda, Avustralya) bağımsızlıklarını kazanmasıyla İmparatorluğun içeriden çözülmesi anlamına geliyordu.
19 Ekim 1922 Perşembe günü, Carlton Club’da kuluçka yapan Başbakan’ın serbest bırakılmasına karar verildi.Birleşik KrallıkKoalisyon hükümetinde Liberallerin 133, Muhafazakarların 383 delegesi var.muhafazakarlarAralık 1918’deki seçimden sonra, hükümette ve çoğu sette mutlak çoğunluğa sahip olmasına rağmen, I. Muhafazakar partinin lideri bileBonar Yasası”Lloyd George ömür boyu başbakan olabilir” dedi. Ancak tüm bu gelişmelerden sonra Bonar Law ve Curzon liderliğindeki Muhafazakarların geri çekilmesiyle hükümet çöktü. Bonar Law yeni Başbakan olurken, Curzon Dışişleri Bakanı olarak devam etti.[298]
Lloyd George, İrlanda bağımsızlık hareketini durduramadı veİrlanda’nın bağımsızlığı. Birleşik Krallık’ta dış kredilerin genişlemesi nedeniyle işsiz sayısı 2 milyonu aştı. Savaş anılarını para karşılığı yazacağının ortaya çıkması da Başbakan’a tepkiyi artıran diğer etkenlerden biriydi. Büyük Savaş’tan sonra, muhafazakarların muhalefetine rağmen, onun Yunan yanlısı politikası Büyük Britanya’yı neredeyse hiçbir müttefikin desteklemeye istekli olmadığı bir savaşa itti. Büyük savaşı kazananın aurası çok geçmeden kayboldu.
Türk düşmanı Lloyd George’un düşüşü ve geleneksel olarak Türk yanlısı muhafazakarların Rus yayılmacılığına karşı doğrudan iktidara gelmesiyle, barış anlaşmasının önündeki engeller ortadan kalkmıştı. Buna göre Fransa Başbakanı Lord Curzon,Raymond İşaretçisi28 Ekim 1922’de Ankara’yı Lozan konferansına davet etti. Kasım 1922 seçimlerinden sonra iktidara gelen Muhafazakarlar, Lloyd George’un izlediği dış politikadan kaçınmaya çalıştı. Lord Curzon, önce İngiltere’nin Kase’deki hafif hasarını düzeltecekson bir anlaşmaBununla başa çıkmak için yalnız kaldı. Bu sefer Curzon, meselenin ayrıntılarını tamamen kendi şartlarına göre çözmekte özgürdü.[299]
Batı Cephesini Kaldırın[düzenle | kaynağı değiştir]
büyük saldırısonrasındaMudanyaAteşkes görüşmeleri başladıİsmet Paşa, Batı Cephesi komutanı olarak katıldı.Mudanya Mütarekesisonrasındaİsmet PaşaBatı Cephesi komutanlığını bıraktı ve dışişleri bakan yardımcısı oldu. Batı Cephesi Kurmay BaşkanıFevzi PaşaVarsayım.Lozan Antlaşmasıİmzanın ardından savaş atmosferi tamamen ortadan kalktı ve 1 Eylül 1923’te Batı Cephesi karargahı kaldırıldı.
dış bağlantı[düzenle | kaynağı değiştir]
Kurtuluş Savaşı ve Batı Cephesi Detayları
Yunan Komünist Partisi Perspektifinden Anadolu Maceraları
Wikimedia Commons
içinde
Türk Bağımsızlığı için Batı Cephesi
Medya ile ilgili kategoriler var.
Not[düzenle | kaynağı değiştir]
^
Tüm Anadolu’da güç.
^
Yunan tümenleri, Türk tümenlerinden ortalama %25 daha fazla personele sahiptir.
^
Türk tarafında ise piyade tüfeklerinin %10-15’i stoğa geri gönderildi. Savaş birimlerinde 92.792 tüfek var.
^
100 damperli kamyon bir ton, 98 eski kamyon 2,5 ton demir varil.
^
Bunların 45.530’u ester ve at, geri kalanı inek ve eşek.
^
10 uçaktan 6’sı keşif, 4’ü savaş uçağıdır.
^
1919’da Yunanistan başbakanı Venizelos, Fransız başbakanı Georges Clemenceau ile yaptığı görüşmede, “Yunanistan’ın 12 tümenden oluşan 325.000 kişilik bir ordusu, ateşkes dönemine göre çok daha güçlü bir ordusu var. Mustafa Kemal’in sadece 70.000 kişisi vardı” dedi. deyimini kullandı. (British Foreign Policy Papers 1919-1939, (ed. E.L. Woodward ve Rohan Butler) Birinci Seri, Cilt: I-II, Londra, Majestelerinin Devlet Ofisi Ofisi, 1947, s. 236)
^
50 uçağın 40’ı keşif uçağıdır, ancak 10’u savaşçı olmak üzere bombardıman uçağı olarak da tanımlanabilirler.
^
Hastanede hayatını kaybedenler ve yaralananlar hariç. Tüm cephelerde 24.399 asker hastalıktan ve hastane yaralarından öldü.
^
Tüm Kurtuluş Savaşı boyunca askerler yaralandı.
^
Türk ve Yunan tarafları, Yunanistan’ın elindeki Türk savaş esirleri hakkında farklı rakamlar veriyor. Yunan Kızılhaç’ı tutuklu Türklerin sayısını 510’u subay, 6.012’si asker ve 309’u sivil olmak üzere 6.813 olarak belirtirken, mübadelenin üssü olan Türk tutukluların sayısı 329 subay, 6.002 olarak açıklandı. askerler. ve 15.742 sivil mahkum. Ancak diğer kaynaklara göre farklı mahkum sayıları var. (Ayrıntılar için bkz. telefon numarası Ahmet Özdemir, s. 325-333)
Kaynak[düzenle | kaynağı değiştir]
Özellikle
^
Jelavich, Barbara (1983). Balkanlar Tarihi: 20. Yüzyıl. Cambridge Üniversitesi Yayınları. S. 131. ISBN 978-0-521-27459-3.
^
Türk Bağımsızlık Savaşı’nın Amerikan Basınındaki Yeri (1918-1923), Bülent Bilmez 2 Haziran 2018, Wayback Machine’de Arşivlendi: “… İtalyanlar, bu işgale başından beri direnip Kemal hizbine “gizlice” yardım etmeye başladıkları için, İtilaf Devletleri arasındaki çekişme ile Kemal hizibinin İtalyan desteği arasındaki çatışma Amerikan basınında düzenli olarak yer almıştır.” (“…Yunanistan’ın Batı Türkiye’yi kontrol altında tutmasıyla ortaya çıkan çatışma.” İtilaf Devletleri tarafından herkesçe biliniyordu. , hizipler arasındaki bu çatışma. İtilaf Devletleri ve Kemal hizbine İtalyan desteği Amerikan basınında düzenli olarak yer aldı.”)
^
“Mütareke Sırasında Mustafa Kemal Paşa-Kont Sforza Görüşmesi, Mevlüt Çelebi” (PDF). Orijinali 22 Aralık 2018’de arşivlendi (PDF). 23 Ağustos 2019’da alındı.
^
“Mustafa Kemal Paşa – Sforza Kontu ve İtalyan İlişkileri”. Orijinali 23 Ağustos 2019’da arşivlendi. Erişim tarihi 23 Ağustos 2019.
^
“Türk Kurtuluş Savaşı Sırasında Ekonomik Sıkıntılar (10) Dış yardım para ve silah (b) Fransa’dan yardım”. Orijinali 22 Ocak 2020’de arşivlendi. Erişim tarihi 22 Ocak 2020.
^
1922 itibariyle, bu kuvvet etnik Ermeni kökenli yaklaşık 2500 Ermeni gönüllüden oluşuyordu. Görmek. Ramazanyan, Samvel (2010). Ιστορία των αρμενο-ελληνικών στρατιωτικών σχέσεων και συνεργασίας / Հայ-հունական ռազմական համագործակցության պատմություն [Ermenistan-Yunanistan Ermeni Askeri İlişkileri ve İşbirliği Tarihi] (). Atina: Stamoulis Yayınları. ss. 200-1, 208-9. ISBN 9789609952002.
^
1
b
Gilbert 1978, s. 1267-1272.
^
Mustafa Kemal Paşa’nın Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa Komutanı Mudanya Conrefena’ya telgrafı (8 Ekim 1922), Atatürk’ün Tüm Eserleri, Atatürk’ün Tüm Eserleri, Cilt: 13 (1922), Kaynak Yayınları, İstanbul , Haziran 2004, ISBN 975- 343-394-8, s. 401.
^
[1] 27 Nisan 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Times of News, Şubat 2011, Sayı 6, Sayfa 8.
^
1
b
c
KOLAY
Atilla Sleeve, The Great Victory (With Before and After) 10 Aralık 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Atatürk Araştırma Merkezi, (Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, No. 24, Cilt VIII, Temmuz 1992), Kaynaktan = Türk Ordusu: 8.658 subay ve 199.283 asker (= 207.941 asker), Yunan ordusu: 6.546 subay ve 218.432 asker (= 224.978 )
^
1
b
c
KOLAY
varmak
f
g
H
Genel Saldırı Planı; 26 Ağustos 1922 ve Askeri Devletler, 6 Ağustos 2021’de Wayback Machine’de arşivlendi., NTV Tarihsel İnceleme, Sayı 31
^
1
b
“Atatürk Araştırma Merkezi: Askeri Araştırmalar, Kuva-yi Milliye (Aslen. Prof. Dr. Kadir Kasalak; No. 42, Cilt: XIV, Kasım 1998, Türkiye Cumhuriyeti’nin 75. Yılı Özel)”. Orijinali 10 Aralık 2011’de arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Temmuz 2011.
^
T. Walter Williams: Yunan, Türk’le buluştuğunda; Nasıl Küçük Asya’da Çatışma Alınır – King Constantine’s Viewpoint 2 Haziran 2016’da Wayback Machine Makalesinde Arşivlendi, New York Times, 10 Eylül 1922. (İngilizce)
^
1
b
[2] 23 Şubat 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Sabah, Mehmet Barlas: Kurtuluş Savaşı’nın Bazı Önemli Karakterleri! .., 28 Ağustos 1997.
^
Andrew Mango, Atatürk, 1999, İstanbul, s. 307
^
Tarihte Polatlı 17 Eylül 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi, Ankara Polatlı Şehri, sayfa 111 (Pdf sayfa 7)
^
Osman Akandere, Uluslararası Kızılhaç Komitesi tarafından 1923 yılı ortalarında yaptırılan Anadolu Teftişleri ve hazırladıkları rapor, 10 Aralık 2011 tarihinde Wayback Machine internet sitesinde arşivlenmiştir. Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 53, Cilt: XVIII , Temmuz 2002
^
Ahmet Özdemir, Milli Mücadelede Esirlerin Gözaltı Yeri 18 Eylül 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde yayınlanmaktadır., Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Cilt: 2 Sayı: 6 Yayın Tarihi: 1990, s. 325 -333 (PDF sayfa 5-13)
^
Επίτομος Ιστορία Εκστρατείας Μικράς Ασίας 1919–1922 (Küçük Asya Seferinin Kısa Tarihi), Askeri Tarih Genel Departmanı, Atina, 1967, Tablo 2 (Yunanca)
^
Genel bilgiler: ασιατική Καταστροφή (Νο 8)
^
McCarthy, Justin (1995), Death and Exile: The Ethnic Purge of the Ottoman Muslim, 1821-1922, Darwin Press, ISBN 9780878500949, orijinalinden 26 Mayıs 2013 arşivlendi, erişim tarihi 21 Mayıs 2011
^
Ergene, Boğaç A. (1997). “Kitap İncelemesi: Ölüm ve Sürgün: Osmanlı Müslümanlarının Etnik Arınması, 1821-1922, Justin McCarthy”. Türk Araştırmaları Derneği Bülteni. Indiana Üniversitesi Yayınları. 21 (2): 63. JSTOR 43385387. 1919 ve 1922 yılları arasında bölgede yaklaşık 640.000 Müslüman öldü.
^
Karpat, Kemal H. (1997). “Kitap İncelemesi: Ölüm ve Sürgün: Osmanlı Müslümanlarının Etnik Arınması, 1821-1922, Justin McCarthy”. Uluslararası Göç Değerlendirmesi. Sage Publications, Inc. 31 (2):472. doi: 10.2307 / 2547230. 1919’dan 1922’ye kadar Batı Anadolu’nun Yunan işgali, yaklaşık 640.000 Müslüman’ın ölümüyle sonuçlandı ve 860.000 mülteci üretti. ..
^
Vardy, Bella (2003). 20. yüzyıl Avrupa’sında etnik yok etme. Sosyal Bilimler Monografileri. S. 190. ISBN 9780880339957. Erişim tarihi: 6 Ocak 2019.
^
Toynbee, Arnold. “Toynbee, Arnold (6 Nisan 1922) [9 Mart 1922”, Mektuplar, “The Times, Türkiye”.
^
Loder Park, ABD Konsolos Yardımcısı James. “Smyrna, 11 Nisan 1923. Amerika Birleşik Devletleri Arşivleri US767.68116/34”.
^
Rumel, Rudolph, Demokratik Türkiye 19 Kasım 2020, Wayback Machine, Power Kills, 363 Street adresinde arşivlendi
https://www.bl.uk/collection-items/memorandum-on-future-of-constantinople-lord-curzon 19 Aralık 2021’de Wayback Machine’de arşivlendi. ; KONSTANTİNOPLE’NİN GELECEĞİ, Lord Curzon of Kedleston’ın Memorandumu (İngilizce).
^
https://www.qdl.qa/en/archive/81055/vdc_100076917035,0x00000d; Curzon tarafından Yakın ve Orta Doğu üzerine yazılan makaleler [6v] (12/348) “Earl Curzon’dan Derby Kontuna.” / 278, Katar Dijital Kütüphanesinde
^
https://www.qdl.qa/en/archive/81055/vdc_100076917035,0x000010; Curzon tarafından Yakın ve Orta Doğu üzerine yazılmış makaleler [8r] (15/348) “Earl Curzon to the Earl of Derby.”, Orijinal olarak British Library: Indian Office Records and Records Privately, Qatar Digital Library’de
^
Dündas 1928, s. 264-265.
^
Dolap Kağıtları Kaydı, Kabin-24-77, LORD CURZON tarafından MERKEZDE UYARI NOTLARI, s. 227-231
^
Demirhan 2019, s. Yıl 1526.
^
Nicolson 1934, s. 76-79.
^
Churchill 1929, s. 329.
^
Mantoux 1992, s. 99.
^
MacMillan 2002, s. 403.
^
MacMillan 2002, s. 361-362.
^
Kiçikis 1964, s. 19.
^
Demirhan 2019, s. 1526-1527.
^
Smith 2002, s. 103.
^
1
b
c
Demirhan 2019, s. 1527-1532.
^
Nicolson 1934, s. 92-94.
^
Demirhan 2019, s. 1527.
^
MacMillan 2002, s. 429.
^
Fromkin, David, TÜM BARIŞI SONLANDIRACAK BİR BARIŞ: Osmanlı İmparatorluğu’nun Düşüşü ve Modern Ortadoğu’nun Yaratılışı, (2001) Birinci Baykuş Kitapları Baskısı, New York, s. 392
^
Bianchi 2018, s. 131-134.
^
‘Britannia burada hüküm sürdü’: Transkafkasya ve Lord Curzon’un Yakın Doğu Set Ödemesi Aramasında İmparatorluk Savunmasının Düşünceleri (Lord Curzon’s Search for Near Eastern Set Payment, 1918-1923), 1918-1923, Simon Fraser Üniversitesi, 2000, s. . 48
^
1
b
Michael L. Dockrill, (1981), Peace Without Promise: Britain and the Peace Conferences, 1919-1923, Hamden/ABD, Archon Books, s. 190-6
^
MacMillan 2002, s. 79.
^
1
b
MacMillan 2002, s. 438.
^
https://www.qdl.qa/en/archive/81055/vdc_100076917035.0x000020 Curzon’un Yakın ve Ortadoğu Üzerine Yazdığı Makaleler [16r] (31/348) “Ba’nın Ortadoğu Sorununa Saygı Notu Curzon Dükü (Lord) Curzon’dan Ortadoğu Sorunu Üzerine Not)”
^
https://www.qdl.qa/en/archive/81055/vdc_100076917035.0x000027 Curzon tarafından Yakın ve Orta Doğu üzerine yazılmış makaleler [19v] (38/348), British Library: India Office Records and Personal Profile, “Değerlendirme Genel Bir Çözüme Ulaşmada Gecikme Tehlikesine Özel Atıf ile Orta Doğu’daki Durumun Açıklaması.” [Ortak bir çözüme ulaşmada gecikme riski hakkında Özel Referanslarla Orta Doğu’daki Duruma İlişkin Bir İnceleme.] Mss Eur F112/278, Katar Dijital Kütüphanesinde
^
Michael L. Dockrill, (1981), Peace Without Promise: Britain and the Peace Conferences, 1919-1923, Hamden/ABD, Archon Books, s. 194-7
^
MacMillan 2002, s. 436-437.
^
Smith, 1968, s. 246.
^
Kinross 1992, s. 177.
^
George 1938, s. 1285.
^
Daleziou 2002, s. 100-104.
^
Uzunçarşılı 1932, s. 180-181, 183.
^
Helmreich 1974, s. 116.
^
Helmreich 1974, s. 117.
^
Helmreich 1974, s. 118.
^
Helmreich 1974, s. 119.
^
CAB 23 I. Dünya Savaşı’nın Sonucu, CAB 23 / 44b Orijinal Referans “A” Toplantı Tutanağı, 1917 6 Nisan – 1919 10 Aralık, s. 75
^
Helmreich 1974, s. 120.
^
CAB 23 I. Dünya Savaşı’nın Sonucu, CAB 23 / 44b Orijinal Referans “A” Toplantı Tutanağı, 1917 6 Nisan – 1919 10 Aralık, s. 75-77
^
Kinross 2018, s. 245.
^
Michael L. Dockrill, (1981), Peace Without Promise: Britain and the Peace Conferences, 1919-1923, Hamden/ABD, Archon Books, s. 187
^
Bakanlar Kurulu Konferansı, 51 Ekim 1919’dan 8 Eylül 1920’ye kadar yapılan Toplantıların Sonuçlandırılması. v.23-37
^
1
b
Helmreich 1974, s. 121.
^
Dündas 1928, s. 263.
^
Daleziou 2002, s. 106-110.
^
Daleziou 2002, s. 110-111.
^
1
b
Harbord 1920, s. 17.
^
George 1938, s. 1333.
^
Daleziou 2002, s. 111-112.
^
MacMillan 2002, s. 442.
^
Rawlinson 1923, s. 250.
^
Karabekir 2020, s. 65.
^
Kandemir 1965, s. 45-50.
^
Orbay 1920, s. otuz birinci.
^
Bennett 2015, s. 155.
^
Dündas 1928, s. 269.
^
MacMillan, 2002, s. 442
^
CAB 23 I. Dünya Savaşı’nın Sonucu, CAB 23 / 44b Orijinal Referans “A” Toplantı Tutanağı, 1917 6 Nisan – 1919 10 Aralık, s. 277
^
Daleziou 2002, s. 113-117.
^
1
b
c
KOLAY
varmak
https://www.jstor.org/stable/2638494 1 Nisan 2022’de Wayback Machine’de arşivlendi. A. L. Macfie, Konstantinopolis’in Geleceğine İlişkin İngiliz Kararı, Kasım 1918 – Ocak 1920
^
Bennett, 2015, s. 156
^
Kabine Belgesi, Kabin 24/95, KAYNAKLARIN ÇÖZÜLMESİNE İLİŞKİN ANGLO-HUKUKİ KONFERANSI, Birinci Toplantı Tutanağına Ek, M. Berthelot’un İngiliz Barış Misyonu Siyasi Departmanı’nın yorumlarıyla birlikte 12 Aralık tarihli Notunun Birinci Bölümü, s. 3-4
^
Dosya Dolabı Kağıtları, Kabin-24-95 s. 485
^
1
b
c
KOLAY
varmak
‘Britannia burayı yönetti’: Transkafkasya ve Yakın Doğu yerleşimi arayışında imparatorluk savunmasının düşünceleri, Lord Curzon 1918-1923, Simon Fraser Üniversitesi, (2003), s. 55-8
^
Dosya Dolabı Kağıtları, Kabin-24-95 s. 565-6
^
1
b
c
Neşe Özden, Konstantinopolis’in Kaderi ve Müttefiklerin Şehrin 16 Mart 1920’de İşgali Üzerine İngiliz Politikası, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Araştırma Makaleleri, 1998, s. 836-845
^
Dosya Dolabı Kağıtları, Kabin-24-95 s. 559
^
Bennett, 2015, s. 157
^
CAB 23 I. Dünya Savaşı’nın Sonucu, CAB 23/20 Orijinal Referans “A” Toplantı Tutanağı, 1920 6 Ocak – 1920 31 Mart s. 5
^
Dosya Dolabı Kağıtları, Kabin-23-20 s. 9-10-14
^
Dosya Dolabı Kağıtları, Kabin-23-35, s. 61-2
^
Dosya Dolabı Kağıtları, kabin-24-96 s. 38
^
Bianchi 2018, s. 149-150.
^
Helmreich 1974, s. 251 ve diğerleri.
^
Daleziou 2002, s. 114-7.
^
Kinross 2018, s. 248.
^
‘Britannia burada hüküm sürdü’: Transkafkasya ve Lord Curzon’un Yakın Doğu Set Ödemesi Aramasında İmparatorluk Savunmasının Düşünceleri (Lord Curzon’s Search for Near Eastern Set Payment, 1918-1923), 1918-1923, Simon Fraser Üniversitesi, 2000, s. . 90
^
Kinross 2018, s. 247.
^
Kinross 2018, s. 249.
^
Birleşik Krallık Parlamentosu, Hansard, Avam Kamarası: 26 Şubat 1920, Avam Kamarası, Günün Düzeni, Türkler ve Konstantinopolis, Sütun 1993
^
Büyük Britanya Parlamentosu, Hansard, Avam Kamarası: 26 Şubat 1920, Avam Kamarası, Günün Düzeni, Türkler ve Konstantinopolis
^
Birleşik Krallık Parlamentosu, Hansard, Avam Kamarası: 25 Mart 1920, Avam Kamarası, Günün Düzeni, Dış İlişkiler
^
Smith, 1968, s. 122.
^
Dolap kağıtları, CAB 24/101, s. 388
^
Dolap Kağıtları, kabin-24-101, s. 314-326
^
Kinross 2018, s. 253.
^
Kinross 2018, s. 254-5.
^
“Εφημερίδα Μακεδονία” [Makedon Gazetesi]. 19 Kasım 1919. s. 1.
^
1
b
αρούτσος 2019, s. doksan üç.
^
Cebesoy 1953, s. 268-9.
^
αρούτσος 2019, s. 91.
^
ατηγός 1925, s. seksen altı.
^
Daleziou 2002, s. 119-125.
^
“Εφημερίδα Μακεδονία” [Makedon Gazetesi]. 30 Temmuz 1920. s. 1.
^
Meclis Tutanakları, C:1, 21. Oturum, s. 39
^
Büyük Britanya Parlamentosu, Hansard, Lordlar: 4 Ağustos 1920, Lordlar Meclisi, Türkiye Antlaşması, Cilt 41.
^
MacMillan 2002, s. 448.
^
Smith 1974, s. 122.
^
Nicolson 1934, s. 278.
^
Howard 1931, s. 97.
^
“Rusya için Önerilen Politika hakkında Paris’teki İngiliz Delegasyonu Muhtırası (Belge 17).” S.82-92
^
Diplomasi Üzerine İngiliz Belgeleri: Diplomatik Hizmet Gizli Baskısından Raporlar ve Belgeler, Pt. 2, Seri A: Sovyetler Birliği 1917-1939. cilt 1: Sovyet Rusya ve komşuları, Ocak 1917 – Aralık 1919. Frederick: American University Press, 1984.
^
Peng 2007, s. 1-6.
^
Callwell 1927, s. 233-244.
^
Daleziou 2002, s. 126-142-146.
^
Peng 2007, s. 7.
^
Bianchi 2018, s. 130-132.
^
Ulusal Meclis Tutanakları, Cilt 1, s. 6
^
Sonyel 1975, s. 21-30.
^
Daleziou 2002, s. 139-141.
^
George 1938, s. 1044-1045.
^
Helmreich 1974, s. 183.
^
Andrew
^
George 1938, s. 1349.
^
Peng 2007, s. 8-9.
^
Peng 2007, s. 10-11.
^
Callwell 1927, s. 295.
^
George 1938, s. 1151-1155, 1238.
^
Peng 2007, s. 6-11.
^
Callwell 1927, s. 244-294-313.
^
Türkiye Devletinin Dış Politikası, 1995, Ankara, s. 95
^
Dolap Kağıtları, Kabin-24-94 s. 311
^
Dosya Dolabı Kağıtları, Kabin-24-95 s. 560
^
Walker 1990, s. 315-316.
^
McDowall 1996, s. 108-109.
^
Dosya Dolabı Kağıtları, Kabin-24-95 s. 330
^
MacMillan 2002, s. 447.
^
Daleziou 2002, s. 154-6.
^
Erdem 2009, s. 273.
^
Erdem 2009, s. 273-280.
^
Smith 1998, s. 135.
^
Daleziou 2002, s. 176-7.
^
George 1938, s. 1343.
^
Daleziou 2002, s. Yıl 186-187.
^
Gilbert 1978, s. 1276.
^
Daleziou 2002, s. 1997-202’de.
^
Daleziou 2002, s. 174.
^
Bianchi 2018, s. 166-168.
^
Τσιριγώτης 2010, s. 328.
^
Veremis 1983, s. 347.
^
Ζολώτα 1995, s. 44-58.
^
Mavrogordato 1931, s. 131.
^
Mazower 1991, s. 60.
^
Daleziou 2002, s. 166.
^
“Antalya Tarihinde Bir Gezinti” (İngilizce). Orijinali 18 Ekim 2006’da arşivlendi.
^
Smith 1999, s. 224.
^
1
b
George 1938, s. 1348.
^
Cebesoy 1953, s. 519-521.
^
Genelkurmay Başkanı 1999, s. 225.
^
Parlamento Tutanakları, Cilt 1, s. 255
^
Erdem 2009, s. 286 ve diğerleri.
^
Erdem 2009, s. 301.
^
Erikan 1972, s. 608.
^
Erdem 2009, s. 303.
^
Erdem 2009, s. 305.
^
Sabis 1993, s. 334.
^
VECIHI HÜRKU bildirdi: 10 Ocak 1921 (2)
^
Kolektif çalışma 1963, s. 37.
^
Genelkurmay Başkanı 1999, s. 247.
^
1
b
Bianchi 2018, s. 166-170.
^
“İngiliz Dış Politikası 1919-1939 Üzerine Belgeler. Birinci Seri Cilt 8: 1920”, Queen’s Stationery, 1958, Londra, s. 849-850
^
“İngiliz Dış Politikası 1919-1939 Üzerine Belgeler. Birinci Seri Cilt 8: 1920”, Queen’s Stationery, 1958, Londra, s. 838
^
“İngiliz Dış Politikası 1919-1939 Üzerine Belgeler. Birinci Seri Cilt 15: 1921”, Queen’s Stationery, 1967, Londra, s. 29-32
^
Tansel 1991, s. 33.
^
Bianchi 2018, s. 170.
^
Daleziou 2002, s. 180-183.
^
“Documents on British Foreign Policy 1919-1939. First Series Volume 15: 1921”, Queen’s Stationery, 1967, Londra, s. 140-158
^
Erdem 2009, s. 325.
^
“Documents on British Foreign Policy 1919-1939. First Series Volume 15: 1921”, Queen’s Stationery, 1967, Londra, s. 172-3
^
Nicolson 1934, s. 259.
^
“Documents on British Foreign Policy 1919-1939. First Series Volume 15: 1921”, Queen’s Stationery, 1967, Londra, s. 177-191
^
Erdem 2009, s. 326.
^
Smith 1999, s. 193 yılında.
^
“İngiliz Dış Politikası 1919-1939 Üzerine Belgeler. Birinci Seri Cilt 15: 1921”, Queen’s Stationery, 1967, Londra, s. 440-2
^
“İngiliz Dış Politikası 1919-1939 Üzerine Belgeler. Birinci Seri Cilt 15: 1921”, Queen’s Stationery, 1967, Londra, s. 372
^
“Documents on British Foreign Policy 1919-1939. First Series Volume 15: 1921”, Queen’s Stationery, 1967, Londra, s. 449-451
^
Kont Carlo Sforza, Versailles Antlaşmasından bu yana Avrupa Diplomasisi (New Haven, Yale Üniversitesi, 1928), s. 104-5.
^
“İngiliz Dış Politikası 1919-1939 Üzerine Belgeler. Birinci Seri Cilt 15: 1921”, Queen’s Stationery, 1967, Londra, s. 448
^
Bianchi 2018, s. 172-3.
^
Dimitri, 1974, s. 129
^
Nicolson 1934, s. 260.
^
Erdem 2009, s. 313-318.
^
https://www.qdl.qa/en/archive/81055/vdc_100076917035,0x000093; Curzon tarafından Yakın ve Orta Doğu üzerine yazılmış makaleler [73v] (146/348) “Earl of Curzon to Lord Hardinge (Paris).”, British Library’nin bir parçası olarak orijinal: India Office Records and Private Records, Mss Eur F112/ 278, Katar Dijital Kütüphanesinde
^
Mikusch, Dagobert Von; Biyografi: Avrupa ve Asya Arasında Mustafa Kemal, Çeviri John LINTON, 1931, Londra, s. 272
^
Erdem 2009, s. 338-339.
^
Απομνημονεύματα 1958, s. 159-160.
^
Akbaş 2008, s. 176.
^
Sabis 1993, s. 411-2.
^
Etik 1969, s. 75.
^
Kılıç 1998, s. altmış dört.
^
“Εφημερίδα Εμπρός” [Empros gazetesi] (Yunanca). 30 Mayıs 1921. s. 1.
^
Daleziou 2002, s. 203.
^
Rahmi DOĞANAY, Kurtuluş Savaşında Diplomatik Cephe – İnebolu, Atatürk Yolu Dergisi, 1998, Cilt 6, Sayı 21, s. 50-52
^
Erdem 2009, s. 385.
^
Erdem 2009, s. 374-386.
^
Genelkurmay Başkanı 1999, s. 44-46, 98-100.
^
TBMM Genel Kurul Tutanakları, 1. Dönem, 2. Yasama Yılı, 54. Oturum, s. 348 (23 Temmuz 1921)
^
1
b
Sabis 1993, s. 158-159-338.
^
Toplu çalışma 1987, s. 204.
^
Mango 1999, s. 307.
^
Genelkurmay Başkanı 1999, s. 583.
^
Erdoğan 2007, s. 111.
^
TBMM Genel Kurul Tutanakları, 1. Dönem, 2. Yasama Yılı, 55. Oturum, s. 360 (24 Temmuz 1921)
^
TBMM Genel Kurulu Tutanakları, Türkiye: 1, Cilt: 2, 59. Oturum, 2 Ağustos 1921
^
TBMM Genel Kurulu Tutanağı, oturum I, cilt 2, ikinci oturum, 5 Ağustos 1921, s. 174
^
TBMM Genel Kurul Tutanağı, Dönem: 1, Cilt: 2, Yayın: 2, s. 213
^
TBMM Genel Kurul Tutanağı, Dönem: 1, Cilt: 2, Yayın: 2, s. 221
^
Erdem 2009, s. 400.
^
Akçakayalıoğlu 1980, s. 362.
^
Erdem 2009, s. 412.
^
Erdem 2009, s. 414.
^
Genelkurmay Başkanı 1999, s. 4.
^
Genelkurmay Başkanı 1999, s. 484.
^
Erdem 2009, s. 418.
^
Karabekir 1960, s. 997.
^
“Sakarya Meydanı’nda Savaş”. Genelkurmay Başkanı. Orijinali 4 Mart 2016’da arşivlendi. Erişim tarihi 12 Ağustos 2009.
^
Filo, Faroqhi 2012, s. 138.
^
Sabis 1993, s. 100-154.
^
1
b
c
Daleziou 2002, s. 223-244.
^
Michael L. Dockrill, (1981), Peace Without Promise: Britain and the Peace Conferences, 1919-1923, Hamden/ABD, Archon Books, s. 224
^
Daleziou 2002, s. 213-224.
^
Michael L. Dockrill, (1981), Peace Without Promise: Britain and the Peace Conferences, 1919-1923, Hamden/ABD, Archon Books, s. 223
^
Daleziou 2002, s. 238-9.
^
Sabis 1993, s. 199.
^
Sabis 1993, s. 235-237.
^
Sabis 1993, s. 312.
^
Daleziou 2002, s. 239.
^
Daleziou 2002, s. 242.
^
Erdem 2009, s. 451.
^
Dündas 1928, s. 298.
^
Smith 1999, s. 280.
^
Bozkurt 2014, s. 138-140.
^
Christopoulos
^
“Το α την ατάληψη της / πολης: αμένη ευκαιρία ή χίμαιρα;” [Konstantinopolis’i işgal etmeyi planlıyor: kaçırılmış bir fırsat mı yoksa bir yanılsama mı?]. Tarihsel arayış (Yunanca). Orijinali 13 Haziran 2021’de arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Haziran 2021.
^
Atatürk 1927, s. 511-512.
^
Bozkurt 2014, s. 146-147.
^
Smith 1999, s. 282.
^
Birleşik Krallık Parlamentosu, Hansard, Avam Kamarası: 4 Ağustos 1922, Avam Kamarası, Yakın Doğu
^
1
b
Fischer 1969, s. 386.
^
Naimark 2002, s. kırk altı.
^
TEMEL. Konsolos Yardımcısı James Loder Park’tan Dışişleri Bakanı’na, İzmir, 11 Nisan 1923. Amerika Birleşik Devletleri Arşivleri US767.68116/34
^
Kinross 1960, s. 318.
^
Toynbee, Arnold (6 Nisan 1922) [9 Mart 1922], “Mektup”, The Times, Türkiye.
^
Howell, HG (15 Eylül 1922), Anadolu’da Milliyetçi Taarruz Raporu, İstanbul: Müttefik Komisyonu Yürütüyor Bourssa, F.O. 371-7898, hayır. E10383.
^
Özdalga, Elizabeth. Son çekici: Bilim adamı, aktivist ve diplomat olarak İsveçli oryantalist Johannes Kolmodin (2006), İstanbul İsveç Araştırmaları Enstitüsü, s. 63.
Demirhan, Hasan (2019). “İzmir’in Yunan işgalinde İngiltere’nin Rolü”. Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. 18 (4). ss. 1515-1536. Orijinali 25 Ağustos 2021’de arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Ağustos 2021.
Morgan, Kenneth O. (1979). “İttifakın Çöküşü: Dış Politika”. Uzlaşma ve Ayrılık: Lloyd George Union Hükümeti 1918–1922 (İngilizce). Oxford: Clarendon Basın. ss. 302-330. ISBN 0198224974.
Leontaritis, Georgios; Oikonomou, Nikolaos; Despotopoulos, İskender (1978). “Ἡ καὶ ὁ αγκόσμιος Πόλεμος” [Yunanistan ve Birinci Dünya Savaşı]. Ιστορία του Ελληνικού Έθνους [Yunan Ulusunun Tarihi] (Yunanca). 14. Atina: Ecdotiki Athinon. ISBN 978-960-213-111-4.
αυρογορδάτος, Γιώργος (2015). 1915. Ο Εθνικός Διχασμός [Yunanistan Ulusal Bölümü] (Yunanca). Atina: ατάκης. Orijinali 25 Ağustos 2021’de arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Ağustos 2021.
Richter, Heinz (2018). Ελλάδα 1915-1917 – Μέσα από τα ρωσικά αρχεία [Rus Arşivlerinden Yunanca 1915-1917] (Yunanca). Atina.
Dakin, Douglas (2012). H ενοποίηση της Ελλάδας [Birleşik Yunanistan] (Yunanca). Atina: MIET. ISBN 9789602501504.
ας, (2019). Βενιζελισμός και Αντιβενιζελισμός [Venizcilik ve Venizcilik Karşıtlığı] (Yunanca). Atina: . ISBN 9786180129038.
Demirhan, Hasan (2012). Yunanistan’da emperyalizmin mücadelesi (1914-1918). İstanbul: İdil Yayınevi. ISBN 9789944332408.
Helmreich, Paul C. (1974). Paris’ten Sevr’e: 1919-1920 Barış Konferansı’nda Osmanlı İmparatorluğu’nun Bölünmesi. Columbus, Ohio: Ohio Eyalet Üniversitesi Yayınları. ISBN 9780814201701.
Boubougiatzi, Evaggelia (2009). “Οι διωγμοί των Ελλήνων της Ιωνίας 1914-1922” [Ionia 1914-1922’de Yunanlıların bastırılması] (Yunanca). Batı Makedonya Üniversitesi. Orijinali 2 Aralık 2013’te arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Ağustos 2021.
Fischer, Louis (1951). Dünya İşlerinde Sovyetler Birliği: Sovyetler Birliği ve Dünyanın Geri Kalanı Arasındaki İlişkilerin Tarihi, 1917-1929. 2 (İngilizce). Princeton Üniversitesi Yayınları. ASİN B0007DZ1MM.
Woodhouse, C.M. (1968). Modern Yunanistan’ın Öyküsü (İngilizce). Londra: Faber ve Faber Limited. S. 204. ISBN 978-0571085842.
Visvizi-Dontas, Domna. “Müttefik Kuvvetler ve Doğu Sorunu 1921-1923”. Balkan Çalışmaları (İngilizce). Bölüm 17. Selanik. ss. 331-358. Orijinali 25 Ağustos 2021’de arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Ağustos 2021.
Nicolson, Harold (1934). Curzon: Geç Dönem, 1919-1925 (İngilizce). Orijinali 25 Ağustos 2021’de arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Ağustos 2021.
Dundas, Lawrence (1928). Lord Curzon’un Hayatı (İngilizce). 3. Londra: Kessinger Publishing (2011’de yayınlandı). ISBN 1169948820.
Kinross, Rab (1960). Atatürk: Bir Ulusun Yeniden Doğuşu. Tercüme Sander, Necdet (2018’de yayınlandı). ISBN 9789754050356.
Mantoux, Paul (1992). Dörtlü Konsey Kararı (İngilizce). 2. Princeton Üniversitesi Yayınları. ISBN 9780691047935. Orijinal, 25 Ağustos 2021’de arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Ağustos 2021.
MacMillan, Margaret (2002). Barış: 1919 Paris Barış Konferansı ve Savaşı Bitirme Çabaları (İngilizce). İngiltere. ISBN 0-375-50826-0.
Kicikis, Dimitris (1964). Yunan propagandası. İstanbul: Meydan Yayınları.
Smith, Michael llewellyn (2002). Yunan Rüyası. Çeviren: İnal, Halim. Ankara: Ayraç Yayınları.
Bianchi, Viviana (2018). “Carlo Sforza ve Diplomatik Avrupa (1896-1922)” [Carlo Sforza ve Diplomatik Avrupa (1896-1922)] (İngilizce). Orijinali 25 Ağustos 2021’de arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Ağustos 2021.
Smith, C.G. (1968). “Orta Doğu’nun Yükselişi”. Çağdaş Tarih Dergisi (İngilizce). 3 (3). Sage Publications, Inc. JSTOR 259695.
Kinross, Rab (1992). Modern Türkiye’nin Babası Mustafa Kemal’in Biyografisi (İngilizce). Londra: Quill. ISBN 0688112838.
George, David Lloyd (1938). Barış Antlaşmaları Hakkındaki Gerçek. 1 (İngilizce). 2. Victor Gollancz Ltd. ASIN B001DXSKOQ.
Wilson, Henry (1927). Mareşal Sir Henry Wilson V2: Hayatı ve Günlüğü. 1 (İngilizce). 2. Cassell ve ISBN Ltd. 9781163164006.
Daleziou, Eleftheria (2002). “İngiltere ve Yunan-Türk Savaşı ve İskânı 1919-1923: Doktora Tezi” [İngiliz ve Yunan-Türk Savaşı ve İskânı 1919-1923: Doktora Tezi] (İngilizce). Orijinali 25 Ağustos 2021’de arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Ağustos 2021.
Harbord, James (13 Nisan 1920). Yakın Doğu’daki Koşullar: Amerika Birleşik Devletleri Askeri Misyonu’nun Ermenistan’daki Raporu (İngilizce). TEMEL. Devlet Basımevi. Orijinali 17 Eylül 2021’de arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Eylül 2021.
Rawlinson, Alfred (1923). Yakın Doğu’da Maceralar, 1918-1922 (İngilizce). Londra. Orijinali 17 Eylül 2021’de arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Eylül 2021.
Karabekir, Kazım (13 Temmuz 2020). Paşalar Savaşı. Truva Yayınları.
Karademir, Feridun (1965). Hatıraları ve söyleyemedikleriyle Rauf Orbay. İstanbul: Sinan Matbaası.
Orbay, Rauf (15 Mart 1920). Cehennem Öğütücü – Siyasi Anılarım. 2. İstanbul: Emre Yayınları (1993’te yayınlanmıştır).
Bennett, George Henry (2015). Curzon döneminde İngiliz dış politikası, 1919-24.
αρούτσος, Παναγιώτης (13 Haziran 2019). “Η Μικρασιατική Καταστροφή και η μπλοκή των Μεγάλων Δυνάμεων” [Küçük Asya’daki Felaket ve Büyük Güçlerin Müdahalesi]. Peloponnese Üniversitesi (Yunanca). Orijinali 17 Eylül 2021’de arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Eylül 2021.
ατηγός, Ξενοφών (1925). Η Ελλάς εν Μικρά Ασία [Küçük Asya’da Yunanca] (Yunanca). Atina: .
Cebesoy, Ali Fuat (1953). Milli Mücadele Belleği. İstanbul: Temel Yayınları. ISBN 9754100667. Orijinal, 17 Eylül 2021’de arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Eylül 2021.
Peng, Lilia (2007). “Britanya’dan Yunanistan’dan Çekilme: İmparatorluk Gücünü Savunmak” Orijinali 17 Eylül 2021’de Arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Eylül 2021.
Erdem, Nilüfer (2009). “Yunan Tarihi Perspektifinden 1919-1923 Anadolu Seferi: Doktora Tezi” (PDF). Arşivlenmiş orijinal (PDF) 17 Eylül 2021. Erişim tarihi: 17 Eylül 2021.
Sabis, Ali Ahsan (1993). Ali İhsan Sabis, Savaş Anılarım, Kurtuluş Savaşı ve Gizli Tarafları. 5-6. Nehir Yayınları. ISBN 975-551-084-2.
Bozkurt, Abdurrahman (2014). “Yunanlıların İstanbul’u ele geçirme planı (1922)”. Güneydoğu Avrupa Çalışmaları Dergisi. Orijinali 17 Eylül 2021’de arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Eylül 2021.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (1932). Kütahya şehri. İstanbul: İstanbul Devlet Basını.
Howard, Harry N. (1931). Türkiye’nin Bölünmesi: Bir Diplomatik Tarih 1913-1923 (İngilizce). Norman: Oklahoma Üniversitesi Yayınları.
Sonyel, Salahi Ramazan (1 Mayıs 1975). Türk Diplomasisi, 1918–1923 (İngilizce). SAGE Yayınları. ISBN 0803999267.
Andrew, Christopher M.; Kanya-Forstner, A.S. (2009). “Fransız İmparatorluğu’nun Zirvesi – Yurtdışı Fransa. Büyük Savaş ve Fransız İmparatorluğu’nun Genişlemesinin Zirvesi”. Afrika Tarihi Dergisi (İngilizce). doi: 10.1017 / S0021853700021046.
Walker, Christopher J. (1990). Ermenistan: Bir Ulusun Hayatta Kalması (İngilizce). Londra: Croom Helm. ISBN 9780709902102. Orijinal, 17 Eylül 2021’de arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Eylül 2021.
McDowall, David (1996). Kürtlerin Modern Tarihi (İngilizce). Londra ve New York: Bloomsbury Akademik. ISBN 9780755600755. Orijinal, 17 Eylül 2021’de arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Eylül 2021.
Gilbert, Martin (1978). Winston S. Churchill: Companion Cilt IV, Kısım II: 1911-1968 (İngilizce).
, Διονύσιος (2010). ελληνική στρατηγική στη Μικρά Ασία: σύγχρονη ελληνική ιστορία και εξωτερική [Küçük Asya’dan Yunanca Yunan Tarihi ve Stratejisi]. . “Ποιότητα.
Veremis, T. (1983). “İki Mektup – E. Venizelos’un Winston Churchill’e Muhtırası”. Δελτίο Κέντρου Μικρασιατικών Σπουδών (Yunanca), 4.
α, Αναστασίου Π (1995). “Η Εθνική Τραγωδία” [Ulusal Trajedi] (Yunanca). Atina: Πανεπιστήμιο Αθηνών, Τμήμα Πολιτικών Επιστημών και Δημοσίας Διοικήσεως.
Mavrogordato, John (1 Ocak 1931). Çağdaş Yunanistan. Bir Chronicle and a Survey, 1800-1931 (İngilizce). Londra: MacMillan ve Co. limiti. ASIN B0006D9LWE.
Mazower, Mark (1991). Yunanistan ve savaşlar arasındaki ekonomik kriz (İngilizce). Oxford: Clarendon Basın. ISBN 978-0198202059.
Smith, Michael Llewellyn (1999). İyon Vizyonu: Küçük Asya’da Yunanistan, 1919-1922 (İngilizce). Michigan Üniversitesi Yayınları. ISBN 9781850653684. Orijinal, 17 Eylül 2021’de arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Eylül 2021.
Genelkurmay Başkanı (1999). Türk Kurtuluş Savaşı, Batı Cephesi. II. Ankara. ISBN 9754090270.
Erikan, Celal (1972). Komutan Atatürk (2 ed.). Ankara: Türkiye Kültür Yayınları İş Bankası. ISBN 978-9754582888.
Tansel, Selahattin (1991). Mondros’tan Mudanya’ya. IV. İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı. Orijinal, 18 Eylül 2021’de arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Eylül 2021.
Etik, Seniha Sami (1969). “Hamdullah Suphi ve Türk Ocakları” (PDF). Hayat Tarihi Dergisi. İstanbul Şehir Üniversitesi.
Kılıç, Ali (1955). Atatürk’ün özellikleri. Taşkınlarla ilgili yayınlar.
Akçakayalıoğlu, Cihat (1980). Atatürk: Komutan, Devrimci ve Çinli Yönleri. Genelkurmay’ın matbaa odası. Orijinal, 21 Eylül 2021’de arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Eylül 2021.
Filo, Kate; Faroqhi, Suraiya (2012). Kasaba, Reşat (Ed.). Modern dünyada Türkiye. Cambridge Türkiye Tarihi (İngilizce). 4. Cambridge: Cambridge University Press. doi: 10.1017 / CHOL9780521620963. ISBN 9781139054218.
Karabekir, Kazım (1960). Kurtuluş Savaşımız. İstanbul: Türk Yayınevi.
Christopoulos, G.; Bastias, I. (1978). “Νεώτερος ελληνισμός από το 1913 ως το 1941” [1913’ten 1941’e Modern Yunancılık]. Ιστορία του Ελληνικού Έθνους [Yunan Ulusunun Tarihi] (Yunanca). 15. Atina: Αθηνών.
Atatürk, Mustafa Kemal (1927). “13”. Belirtilmiş. Devlet Yayınevi (1938’de yayınlandı). Başka bir özet.
gtd Türk Kurtuluş Savaşı
Kavram
Osmanlı İmparatorluğunun Dağılması
Hint Hilafet Hareketi
King-Vinç Komisyonu
ulus uyanışı
Türk Milli Hareketi
Kuva-yi Milliye
Ankara Hükümeti
Trakya-Paşaeli Hukuk Cemiyetini Savunuyor
Viláiât-ı arkiye Müdâfaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti
devriye derneği
Kilikya Birliği
Hukuk Müdafaa Derneği İzmir Osmaniye
Ulusal Koruma Hukuku Birliği Trabzon
Memurlar grubu
Mim Mim Grubu
Hamza grubu
Kozan Hukuk Müdafaa Cemiyeti
İstiklal Vatan Derneği
Dernek İzmir Redd-i’yi ilhak etti
Hukuk Cemiyeti’nin Samsun’unu Savun
Sultanahmet. toplantılar
Dernek, Balıkesir Redd-i’yi ilhak etti
Mustafa Kemal Samsun’dan ayrıldı
Doğu Anadolu Savunma Hukuku Derneği
Dairesel Amasya
Erzurum. Kongre
Temsilci Komitesi
Balıkesir . Kongre
Alaşehir Kongresi
Sivas . Kongre
Anadolu ve Rumeli Hukuk Müdafaa Cemiyeti
Amasya protokolü
büyük Millet Meclisi
tema
1922 İzmir Yangını
Başkomutanlık Yasası
Çanakkale Krizi
Kaç olay?
Kurtuluş Savaşı Sırasında Sovyet-Türk İlişkileri
Malta sürgünü
Saltanatı kaldırmak
Samsun’un Bombardımanı
Tekalif-i Milliye
Türk ve Amerikan Bağımsızlık Savaşı
Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi
görünüm
cephe
Trakya ve Boğazlar
İstanbul’un işgali
Şehzadebaşı Baskını
Trakya’nın İşgali
Çanakkale Krizi
İstanbul’un kurtuluşu
iç
Ali Galip olayı
Kuva-yi İnzibatiye
Ahmet Anzavur
Hart Olayı
Düzce
Aynacıoğulları
geyve
Çerkez Ethemi
Çopur Musa
Demirci Mehmet Efe
Ulusal Kabile
Yozgat
Konya
Koçgiri
İntikam Alayı
Pontus
Doğu Cephesi
oltu
Sarıkamış
Kars
Gümrü
Güney Cephesi
Maraş
Urfa
Antep
Çukurova
karbonhidrat boğazı
1. Kavaklıhan
2. Kavaklıhan
Kovanba
kanama
Fadıl
Karabucak
Cambermount
Kargapazarı
Yüreğir Ovası
batı Cephesi
İzmir’in işgali
Urla
malgaç
Bergama
Erbeyli
Erik
Tellide’de
Entellektüellik
Akbaş
Yaz Taarruzu (1920)
Gediz
1. nönü
2. nönü
Kütahya-Eskişehir
Sakarya
büyük saldırı
Dumlupınar
Balıkesir’i Özgürleştirmek
İzmir’i özgürleştirmek
El Cezire Cephesi
I. Süleymaniye saldırısı
Taşlıca Savaşı
II. Süleymaniye’nin saldırısı
Telafer. ayaklanma
Revanduz. ayaklanma
Babaflower Boğazı Savaşı
III. Süleymaniye’nin saldırısı
Derbent Savaşı
katliam
Türk Milli Hareketi tarafından
Samsun’un Taşınması
İzmit Katliamı
Müttefikler tarafından
Menemen Katliamı
Erbeyli. katliam
Kahyaoğlu Katliamı
Kozans Katliamı
Yalova Katliamı
İzmit Katliamı
Karatepe Katliamı
Alaşehir Yangını
Yangın Manisa
Konferanslar ve anlaşmalar
kayıt memuru
Londra Antlaşması
San Remo. Konferans
Paris Barış Konferansı
İstanbul
Misak-ı Milli
sevr anlaşması
Ankara
Gümrü Antlaşması
İttifak Antlaşması Türkiye-Afganistan
Moskova Antlaşması
Londra Konferansı
Ankara Antlaşması
Kars Antlaşması
Londra Konferansı
Türkiye ile Ukrayna Arasında Dostluk ve Kardeşlik Antlaşması
Mudanya Mütarekesi
Lozan Barış Konferansı
Lozan Antlaşması
Tarih
Kemalist Tarihi
teorik 50-50
Küçük Asya felaketi
Ermeni Soykırımı Tarihi
Reddetmek